Fenerbahçe’nin sık sık içine düştüğü kriz ve panik ortamında, biraz da taraftarın gazına gelerek, ya da gaza getirilmiş taraftarın tepkilerine karşılık olmak üzere Mustafa Denizli’nin işine son verip Werner Lorant’a göreve getirmesi, öyle anlaşılıyor ki derde deva olmayacak!
Hemen belirtelim. Derdin devasız kalmasında Lorant’ı suçlayacak değiliz.
Türkiye, Werner Lorant’ı çok iyi tanımıyor. Şimdi karşılıklı "tanışma" aşamasındayız. Tıpkı Osieck, Löw ve Zeman’da olduğu gibi sınama yanılma yöntemiyle gün geçiriyor Fenerbahçe. Werner Lorant’ın Almanya’nın haftalık spor dergilerinden Sport Bild’de yayınlanan röportajı oldukça ilgi çekici. Almanca bilmem. Değerli futbol adamı dostum Yılmaz Yücetürk’ün çevirisinden yararlanarak bazı sözlerini buraya aktarmak isterim.
Oyuncu değiştirme. Alman hoca oyun sırasında kulübeden sahaya yeni adam gönderip oyuncu değiştirme hakkını kullanmayı pek sevmiyor: "Eğer bacağı kırıldıysa oyuncu değiştirebilirim " diyor.
Oyuncularla diyalog. Anlaşıldığı kadarıyla pek yüz - göz olmak istemiyor. Herkes görevini yapsın. Bunun için buradayız. Sadece benim dediğimi yapın, söylemi... Futbolcularla dertleşmek, onların özel sorunlarıyla ilgilenmek Lorant’ın yöntemleri arasında yer almıyor. Şu sözlerine bakın: "Oyuncularla konuşmam. Ben kilise papazı değilim ki !"
Arkadaşlık. Alman gazeteci, Lorant’a İstanbul’da Daum’la mücadele edeceğini hatırlatıyor. Buyrun, yanıtı dinleyin:öBenim arkadaşa ihtiyacım yok." Hakem yaklaşımı da ilginç. Almanya’da bir maç sonrası yönetimini beğenmediği hakem için "Bu hakem şişeye benziyor" sözü hala hatırlanmakta. (Şişe: Alman kültüründe bir adama hakaret etmek için söylenebilecek en seçkin (!) sözlerden biri.)
Werner Lorant, Avusturyalı Ernst Happel ile Yugoslav Branco Zebec ‘i kendisine örnek aldığını da açıklıyor. Gerçekten Alman futboluna sıçrama yaptırdı bu iki hoca... Ne var ki, 70’lerde kaldılar. Gazeteci Josef Nyary, "Türkiye’ye giden bir hocanın Attila (öhööö!) ve Cengiz Han’ı örnek göstermesi daha iyi olurdu" diyor... O da dalgasını geçiyor.
Ve Lorant’tan bir inci daha: "Futbolcular beni dinlemek istemiyorlarsa, ne dediğimi gazeteden okurlar !" (İletişim tarihine geçecek bir örnek.)
Geçenlerde yapılan iyi antrenör - kötü antrenör değerlendirmeleri sırasında Almanya’nın başarılı futbol adamlarından Udo Lattek, "İyi bir antrenör yüzü kızarmadan yalan söyleyebilmeli" demiş. Bu konuyla ilgili olarak da Lorant’ın görüşü istenmiş. Werner Hoca "Benim kafamda her soruya üç farklı yanıt zaten vardır" demiş. "Birincisi kendime, ikincisi futbolcuma, üçüncüsü de kamuoyuna!" Bu sözleri dilediğiniz biçimde yorumlayabilirsiniz. Benim söyleyeceğim şey biraz daha farklı. Lorant’ın Fenerbahçe’ye uyumu zaman alacak. O nedenle Fenerbahçe’de antrenörle takım ve yönetimin arasında görev yapması gereken yetkili bir menajere ihtiyaç var. Ancak her konuda karar yetkisini tek başına elinde tutmaktan vazgeçmeyen Aziz Yıldırım’ın yönetim anlayışı menajerlik kavramını yaşatır mı ?
Fenerbahçe’nin asıl sorunu bu!
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025