Senin annen neci?

5 Mayıs 2022

Doktor, öğretmen, yazar, ev hanımı, mühendis, memur… Her anne görünüşte tek sıfata sığdırabildiğimiz biri. Oysa anneler diplomasız ve ücretsiz meslekler karşımı, gibiler toplamı. Çünkü annelik “her şeyden biraz bir şeycilik”. Mesela;

Çocuğunun derdini, davranışının altındaki sebebi anlar, tıpkı bir psikolog gibi.

Eğitim, ilim ancak onun kurduğu temeller üzerine eklenebilir. Eğitip, öğretendir, tıpkı bir öğretmen gibi.

Karnı ağrıdığında, ateşi çıktığında, düşüp yaralandığında ilk yapılacakları bilir ve müdahale eder tıpkı bir doktor gibi.

Çocuğunun hakkını savunur, tıpkı bir avukat gibi.

Hikâyeler, masallar uydurur, tıpkı bir yazar gibi.

Hangi yemeğin, içeceğin, bitkinin ona iyi geleceğini bilir, tıpkı bir şifacı gibi.

Çocuğunun büyümesi için en iyi besinleri seçer, tıpkı bir beslenme uzmanı gibi.

Yazının Devamı

O eski bayramları buldum!

28 Nisan 2022

Size de çok uzun zaman sonra ilk kez bayram kutlayacağız gibi geliyor mu? Ben öyle hissediyorum. Eminim ki yalnız değilim. Pandemi dolayısıyla uzak kaldığımız, çoğunu online olarak ya da aynı şehirdeysek sadece en yakın büyüklerimizle uzaktan, mesafeli kutladığımız tatsız bayramları nihayet geride bıraktık. Normalleşme sürecinde ilk şeker tadında bir bayram olacak gibi hissediyorum. “Nerede o eski bayramlar” demek için çok da eskiye gitmek gerekmediğini birkaç yıl öncesini bile özlediğimizi de anlamış bulunuyorum.

Evlerimizde, ailelerimizin yanında ya da başka şehirlerde… Nerede olursak olalım bir bayram heyecanı yaşayacağız. Çocuklar ve aileleri en yeni, en temiz kıyafetleriyle dışarıda olacak. Ellerde gönül alan şeker, çikolata, tatlı ya da bir paket Türk Kahvesi ile kapılar çalınacak. Her şeye rağmen baharla birlikte yayılan bir bayram havası olacak. Ailelerimizle, aile gibi gördüklerimizle, sevdiklerimizle, soydaşlarınızla yıllardır görmüyor gibi aynı zamanda da daha dün görüşmüşüz gibi hissedilecek, kalpler

Yazının Devamı

Ah şu dilimizi eşek arıları soksun!

24 Kasım 2021

Sosyal medyanın yaygın kullanılmasıyla beraber milyonlarca insan olarak her gün bir şeyler hakkında yazıp çiziyoruz. Yine sosyal medya vesilesiyle de haber ve medya kuruluşları da daha çok haber paylaşıyor. Sirkülasyon hızından mıdır, dikkatsizlikten mi, düşüncesizlik etmek ya da empati eksikliğimizden midir bilinmez maalesef klavye başındayken yazılan sözcüklerin nereye gideceğini, kime varacağını, birini incitip incitmeyeceğini pek düşünmüyoruz. Yazdıklarımızdan daha çok yazılanları okuduğumuzu da düşünürsek yanlış kullanılan sözcük ve anlatımlar da zamanla kulağımıza normal gelmeye başlıyor. Öyle ki hata yaparken, birini incitirken bunu fark etmiyoruz bile.

“Rolüm Ağır, Peki Senin Rolün Ne?”

Geçenlerde bir haber okudum, “Rolüm Ağır, Peki Senin Rolün Ne?” diyordu. İlgiyle okumaya devam ettim. Bu bir proje. Geçtiğimiz tarihlerde gerçekleştirilen atölyelerde, obezitede damgalama ve ayrımcılığı önlemeye yönelik medyanın rolü tartışılmış.

Basın mensupları ile birlikte gerçekleştirilen medya

Yazının Devamı

Hastalıktan koruyucu önlem olarak “konuşmak!”

10 Eylül 2021

Her yıl okullar açıldığında çocukların hastalandığının, hangi ayda kreşe verirseniz verin çocuğun okula başlayınca hastalandığının eminim farkındasınızdır. Ya bunun virüsle alakası yoksa? Ya bu tamamen iç dünyanın bir yansıması ise?

Uzun bir aradan sonra başlayan yüz yüze eğitimde tedirginlikler olsa da öğrenciler hayatlarından pek memnun. Arkadaşlarına, hep hayalini kurdukları teneffüslerine kavuştular. Öğretmenleri ile göz teması ederek ders dinlemek, kantin alışverişi yapmak, okula gidip gelirken de olsa dışarıya çıkmak gibi pek çok avantajı yakalarken aynı zamanda da kısmen de olsa tahtlarından oldular.

OKUL DEĞİL KRAL YUVASI!

Aylardır her biri evlerinde el bebek gül bebektiler. Öncelik kendilerine aitti. Hemen her istekleri yapılıyor, aile içinde yemekten alışverişe, oyuna, sosyal hayata varana dek pek çok şey çocuğa göre düzenleniyordu. Tabiri caizse kral gibiydiler. Oysa okulda tek kralın kendileri olmadığını gördüler. Evde kralken, okulda pek çok kralla beraberler. Bir de disiplini sağlayan okul kuralları ve öğretmenler konusu var.

Yazının Devamı

Ormana nasıl haykırırsan öyle karşılık verir!

1 Ağustos 2021

Yok olan ağaçlarla birlikte yanan onca hayvan, çiftçilerin tarlaları, insanların evleri, iş yerleri ve hatta yanan bedenleri… Neresinden bakarsanız bakın insanın içi acıyor. Manavgat’ta başlayıp 13 şehre yayılan toplamda 75 orman yangını var ülkemizde. Üzgünüm, göğsüm sıkışıyor, içim parçalanıyor, bu vahşeti aklımdan atamıyorum. Ateşin rüzgârla büyüyen sesi, insanların feryatları kulaklarımdan silinmiyor. Yanan hayvanları, yangında canını kaybeden insanları, tarlalarına, mallarına ağlayanları, kaybolan doğayı, bir ağacın binbir emekle nasıl uzun vadede büyüdüğünü düşündükçe kahroluyorum.

Art arda başlayan bunca yangın tesadüf olamaz. Bu bir terör eylemi diyen çok insan var. Bu pencereden bakınca “İnsan olmak, mutlu olmak, doğaya, insana, hayvana zarar vermeden yaşamak bu kadar mı zor?” demeden edemiyorum. İnsanın insana, insanın dünyaya zulmüne unutulmaz bir örnek daha diyorum.

Bir yandan da “Acaba taşına toprağına kurban olurum deyip de çevresini, suyunu, havasını

Yazının Devamı

Siz hiç çocuğunuzu duvardan izlediniz mi?

9 Mayıs 2021

Yaşamın bereketidir kadınlar. Önce doğurulur, sonra doğururlar. Ellerinin dokunduğu her yerde de çiçekler açar. Bu haftaki yazımda “Anneler Günü” vesilesiyle bir kez daha kadını yüceltelim istedim. Anne olmak, çocuk sahibi olmak ve bir anneye sahip olmak çok büyük bir değer elbet. Ama şunu da hatırlayalım istedim. Kadın, anne olmadığında da değerli! Yine biricik, yine özel. Yine elinin değdiği yerlerde hep çiçekler…

Bu özel günde annelerimize sarılalım, çocuklarımıza sarılalım. Ama Müptela Yayınları etiketli “Unutma Beni Çiçeği” adlı son çıkan kitabımdaki “Duvardaki Bebek” hikâyesini de aklımızın, kalbimizin bir kenarında hep tutalım, olur mu?

Bu kısacık öyküyle sizi baş başa bırakırken, anne olan ve olmayan, içinde annelik sevgisi ve şefkati taşıyan tüm kadınlarımızın bu özel gününü kutluyorum. Ve diyorum ki anne olmak için doğurmak yetmez ve anne olmak için doğurmak şart değil!

Omuzlarınızdan tutup sıkı sıkı sarılırken de fısıldıyorum;

“İyi ki

Yazının Devamı

Kim gibi davranıyorsunuz?

26 Nisan 2021

Kim gibi davranıyorsunuz?

Kendiniz gibi mi sizden beklendiği gibi mi?

Olaylar karşısında verdiğiniz tepkilerin ne kadarı size ait?

Bir de şöyle sorayım, sorumluluk ve yetki sahibi olduğunuz siz ile başkalarının hakkınızda “bundan her şey beklenir, ne yapsa yeridir” diye düşündüğü kişi olduğunuzda tavırlarınız aynı mı olur? Peki, iş yerindeki siz ile aile içindeki, arkadaş ortamındaki, okul ortamındaki siz aynı kişi misiniz?

Cinsiyetiniz, eğitimiziniz, yaşınız ne olursa olsun çoğu kişi gibi son soruya sizin cevabınız da muhtemelen hayır olacaktır. Uzun yıllar önce Sosyal Psikolog Philip Zimbardo’nun Stanford Hapishane Deneyi de toplumun bize dikte ettiği sosyal rollerimizin, kim olduğumuzu ve bunların davranışlarımızı nasıl etkilediğini açıkça göstermektedir. Burada biraz deneyden bahsetmek istiyorum.

İnsanların sosyal rollere karşı verdiği tepkileri incelemek amaçlı yapılan deney Stanford Üniversitesi’nin bodrum katında kurulan sahte bir hapishane ortamında gerçekleştirilmiş. İki hafta sürmesi planlanan bu deney için öncelikle 24 erkek üniversite

Yazının Devamı