Bir kafede oturmuş iki kadın Kars’ta Mert, Manisa’da Umut, Adana’da Gizem’in nasıl öldürüldüklerini konuşuyor. Masalarında duran Milliyet gazetesi dikkatimi çekti. Öldürülen Gizem’in fotoğrafı birinci sayfadan verilmiş, Tolga Şardan’ın özel haberinde Gizem’in ailesi zanlının iki kez ifadeye çağrılmasına rağmen “O olamaz o bizim akrabamız ciğerimiz’ dediği için habere “Ciğerimiz katil çıktı” başlığı atılmıştı. Kadınlardan biri panik içerisinde “En yakınlarımıza bile artık güvenemeyecek miyiz?” diyordu.
5 bin 681 çocuk kayıp
Görünen o ki; bu tür olayları daha da konuşacağız... İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, 5 bin 681 çocuk kayıp. Türkiye’de ortalama ayda 2 bin 500 - 3 bin çocuk çeşitli nedenlerle kayboluyor veya kaçırılıyor. Geçen Mart ayında ise 4 bin 85 çocuk için kayıp başvurusunda bulunuldu. Bu çocukların 215’i bulunamadı. Sadece geçen yıl yaşam hakkı ihlal edilen en az 633 çocuk hayatını kaybetti.
Dolayısıyla çocuklara yönelik, çoğu ölümle sonuçlanan şiddet olaylarında son yıllardaki artış haliyle toplumda “Ahlaki (Moral) Panik yaratıyor. Yani tehdit olarak görülen, sapkın davranış sergileyen bireylere ya da bir gruba karşı toplumsal tepki, bu da toplumsal endişe ve histerinin oluşmasına neden olmakta.
Tehdit altında olmak!
Peki, medya olarak ne yapmalıyız?
İletişim uzmanları bu soruyu çocuk odaklı haberlerin sunumunun ‘uzmanlık alanı’ gerektirdiğini hatırlatarak yanıtlıyorlar. Çocuk odaklı haberlerin sunumuna dikkat etmediğimizde ‘Ahlaki Panik’ aşırıya kaçan düşünceleri ve eylemleri de beraberinde getirebilir. Ailelerin ya da çocukların kendilerini sürekli tehdit altında hissetmelerine de yol açabilir.
Bu paniği azaltmanın yolu medyanın çocuk odaklı haberlerde haberi sunuuş şekli ve kullandığı fotoğraflarda kendini gösteriyor. Birincisi öykü haline getirilen haberde çocuğu ya da aileyi öykünün odak noktası haline getirmek haberi daha ilginç hale getirebilir ama sorunu çözmüyor. Öyle ki; tecavüze uğrayan ya da cinayete kurban giden çocukların fotoğraflarının veya görüntülerinin sürekli olarak seyirciye sunulması da pedofilleri uyaran bir nitelik kazanabilir.
IPS iletişim Vakfı’nın (BİA) hak haberciliği çalışmalarının ürünü “Çocuk Odaklı Habercilik” kitabı da medya açısından önemli rehber oluşturuyor. Buna göre: Fiziksel veya psikolojik zarar, yaşam boyu istismara, kendi çevresinde ayrımcılığa veya dışlanmaya maruz kalma gibi durumlar dahil olmak üzere çocuğun olumsuz tepkilere uğramasına yol açabilecek kategorileştirmelerden veya betimlemelerden kaçının.
Zarar görme riskinin fiilen veya potansiyel olarak var olduğu belirli koşullarda çocukların adlarını değiştirin ve görüntülerini gizleyin. Belirli durumlarda, çocuğun kimliğini, adının ve/veya teşhis edilebilir görüntüsünün kullanılması çocuğun yararına olabilir. Bununla birlikte çocuğun kimliği kullanıldığında bile ilgili çocuk herhangi bir zarara karşı korunmalı, damgalanma veya dışlanma gibi durumlara karşı desteklenmelidir. Çocuğun risk altında olup olmadığı konusunda kuşkular varsa haber ne kadar çarpıcı olursa olsun tek bir çocuktan söz etmek yerine çocukların içinde bulundukları genel durumu dile getirin. Çocuklara uygulanan şiddetin ayrıntılarına girmeyin...
ONO Hamburg’da
Haber Ombudsmanları Örgütü’nün (ONO) yıllık toplantısı Hamburg’ta gerçekleştiriyor. Küresel haberleşme araçlarıyla yaratılan ‘devrim’ niteliğindeki gelişmeler, medyada özellikle yazılı basının meslek ilkeleri açısından yeniden dizayn olmasını kaçınılmaz kılınca; Ombudsmanlar sırlar, standartlar, yolsuzluk haberlerini ‘Kasvetli bir dünyada şeffaf kalmak’ üst başlığıyla tartışmaya açıyor. Toplantı da dijital çağda Ombudsman ne kadar şeffaf olabilir gibi sorulara da yanıt aranacak. Haber merkezlerinin sosyal medyaya uyum sağlaması ve internet sitesinden haber kaldırmanın gerekli olduğu durumlara ilişkin kriterler de toplantının diğer önemli iki başlığını oluşturuyor.
Haber kaldırtma
Hürriyet Gazetesi Ombudsmanı Faruk Bildirici de internet sitesinden haber kaldırmanın gerekli olduğu durumlara ilişkin hazırladığı “Dijital Arşivde Düzeltme Kılavuzu”nu ONO (Dünya Ombudsmanlar Birliği) üyesi Ombudsmanların değerlendirmesine açtı. Aslında internet arşivindeki haber, yazı ve fotoğrafların yayından kaldırılması isteklerinde sınır olmadığını söyleyen Bildirici’ye göre; gazetecilerin, bu tür taleplere, yargı kararları, maddi hatalar, mağduriyetler, hakaret ve aşağılamalar gibi özel haller dışında kapalı olmamız gerekiyor.
Tartışmaya çeşitli ülkelerden katılan Ombudsmanlar da benzer bir yaklaşım içinde. Onlar da arşivden kaldırmaya sıcak bakmıyorlar. Canada Radyosu Fransızca Servisi Ombudsmanı Pierre Tourangeau yanlış kullanılan bir fotoğrafı kendi web sitelerinden silmelerine rağmen, kopyalayan başka sitelerdekilerin Google aramalarında görünmesini engelleyemediklerini hatırlatarak “Google’ın hafızasını temizlemek bize mi düşer? Bana göre dünya bundan böyle bu yola uyum sağlamalı ve durumu kabullenmelidir“ diyor. Toplantıda bu yıl Avrupa Basın Ödülü’nü alan Yavuz Baydar’da Ombudsman olarak Sabah gazetesinden atılması sürecini ve basının bu süreçteki rolünü anlatacak.