Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Amerikan demokrasisi yalnızca seçimlerle değil, biri geleceği tasarladığını, diğeri geçmişi yeniden iktidara taşımak istediğini söyleyen iki adamın güç kavgasıyla yeniden şekilleniyor. 

Elon Musk ile Donald Trump arasındaki gerilim, artık kişisel bir restleşmenin ötesinde. 

Her gün biri diğerini tehdit ediyor, uyarıyor ya da aşağılıyor. 

Ancak bu kavga, yalnızca iki güçlü adamın kapışması değil; devletin ve sermayenin geleceğine dair büyük bir çatışmanın sahnesi. 

Musk’ın Trump’ın ekonomi paketine “iğrenç bir rezalet” diyerek karşı çıkmasıyla başlayan Trump’ın “nankörlük” çıkışıyla kişiselleştirilmeye çalışılan bu gerilim, bir iktidar savaşına dönüştü. 

Haberin Devamı

Musk, Trump’ı hüküm giymiş pedofili Jeffrey Epstein’la ilişkilendirilen belgeleri halktan saklamakla suçladı. 

Açıkça devletin içindeki kirli pazarlıkları ifşa etmekle tehdit etti. 

Musk’ın bu sert çıkışları devleti tanımlama gücüyle sermayeyi yönetme arzusu arasında yaşanan bir hesaplaşmanın bir tezahürü. 

Bu çatışma aynı zaman da devletin kime ait olduğuna dair en temel soruyu da yeniden gündeme taşıyor. 

***

Devletin geleneksel erk yapısıyla dijital baronların sınırsız gücü arasındaki çizgi siliniyor. Musk artık yalnızca bir teknoloji patronu değil; aynı zamanda siyasi bir aktör, potansiyel bir lider adayı. 

Trump ise ikinci kez başkanlık yapan bir figür olarak, devleti geçmişin ideolojisiyle yeniden şekillendirmeye kararlı. Musk, geleceği kodladığını, Trump ise geçmişi geri getireceğini iddia ediyor. 

İkisinin de dünyaya vadettiği şey demokrasi değil, güç. İkisinin de yürüttüğü şey siyaset değil, nüfuz. İkisinin kavgası, sistemin içinde kimin “tanrı modunda” oynayacağını belirleme savaşı. 

Bu çatışmanın merkezinde, bir başka büyük soru var: 

Devlet, hala kamu adına mı işliyor? Yoksa, kimin elinde daha fazla algoritma, daha fazla veri, daha fazla takipçi varsa onun mu? 

Bunun yanıtını vermek kolay değil. Çünkü Silikon Vadisi, yalnızca yazılım üretmiyor, aynı zamanda ideoloji, güç ve yönetim üretiyor. Trump ve Musk, sosyal medya platformlarında sorunu bir dijital mahkemeye dönüştürdü. 

Haberin Devamı

Her biri, kendi sermayesini, halkını, kendi hukukunu, kendi gündemini yaratıyor. 

Ancak hiçbir seçim kazanılmadan, hiçbir yasa geçmeden, hiçbir anayasa değiştirilmeden bu kadar çok gücün bir elde toplanabilmesi, modern demokrasilerin taşıyamayacağı bir çelişki. 

Teknoloji devleri, kendi algoritmalarını küresel düzenin pusulası sandığı içindir ki, dünya devletin ne olduğunu ne için ve kimin adına var olduğunu yeniden düşünmek zorunda kalıyor. 

Elon Musk ile Donald Trump arasındaki bu bitmeyen düello, aslında sistemin yeniden kim tarafından tanımlanacağını gösteriyor. Sermaye mi devleti yeniden yazacak? Yoksa devlet mi sermayeyi dizginleyecek? 

Bu sorunun cevabı, artık yalnızca seçim sandığında değil; mahkeme salonlarında, platform algoritmalarında ve kamusal direniş biçimlerinde şekilleniyor. 

***

Bu çatışma, yalnızca ABD sınırlarında kalmıyor. Avrupa da bu yeni siyasal yapıyı kaygıyla izliyor. 

Almanya’daki strateji raporları, artık ABD’ye ve NATO’ya tam güven duyulmadığını açıkça ifade ediyor. 

Haberin Devamı

Çünkü sorun, yalnızca dış politikada değil; devletin iç dokusunda, kurumların meşruiyetinde ve toplumsal sözleşmenin içeriğinde. 

Devlet, kimin ellerinde şekillenecek? 

Seçilmiş liderlerin mi? 

Algoritmaları yönetenlerin mi? 

Musk, artık yalnızca bir CEO da değil; sivil uzay programlarından yapay zekâya, elektrikli araçlardan beyin çiplerine kadar geleceğin altyapısını kuran, kendine özgü bir “devlet tahayyülü” olan bir figür. 

Trump ise ABD derin devletinin geleneksel kitle tabanını hâlâ etkileyebilen bir popülist. 

İkisi de kurumsal demokrasinin dışından konuşuyor. 

Dolayısıyla gelecek, yalnızca teknolojiyle değil; iktidar hırsı karşısında toplumların ne kadar uyanık kalabildiğiyle de yazılacak.