Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’nin gelen sığınmacıları ülkenin güvenliği ve geleceği açısından tartışması ırkçı bir davranış değildir. Şiddetinden kaçtığınız gücün zihniyetini, yaşam biçimini, düşünce ya da inancını sığındığınız ülkeye empoze edemezsiniz

 

Sunatullah Saadat... Bir yıl önce Türkiye’ye kaçak yollardan gelen bir sığınmacı. Kendisini 10 dil bilen, ‘eğitimli’ Afgan gazeteci olarak tanıttı. Geçtiğimiz günlerde binlerce Afgan erkeğin kontrolsüz bir şekilde sınır kapılarından geçişi tartışılırken, bir video yayınladı ve Türkiye’nin yaşam biçimini, kadınlarını ve seçilmiş bir belediye başkanını hedef alan ağır ifadeler kullandı. “Google’a Türkiye yazınca karşınıza çıplak kadınlar çıkıyor” diyerek...

Haberin Devamı

Aslında bu sığınmacının “çıplaklık” diye gördüğü şey, Türkiye’nin aydınlık yüzlü çağdaş kadınları. Yani bilimde, sanatta, edebiyatta, sporda uluslararası başarılara imza atmış kadınları. Hak mücadelesi veren, şiddete, yok sayılmaya, kimliksizleştirilmeye karşı duran kadınları...

O halde sormak lazım. Şeriat isteyen, kadınları baştan aşağı kapatan, hayatlarını cehenneme çeviren, kız çocuklarının okula gitmesine engel olan, müziği yasaklayan, televizyonları parçalayan, kadınları sokak ortasında linç eden Taliban zihniyetine sahip bir Afgan erkeği neden başka bir ülkeye sığınma ihtiyacı duyar?

Bu sorunun yanıtı yok. Ama bu çağ dışı düşüncelere yönelik tepkiler çığ gibi büyüyünce Sunatullah Saadat, “Halkımın çok aşağılandığını düşündüm, o yüzden saçmaladım, özür dilerim” dedi. Oysa hiçbir özür, kadına bakış açısının ne kadar sorunlu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin gelen sığınmacıları ülkenin güvenliği ve geleceği açısından tartışması ırkçı bir davranış değildir. Sığınmacıların entegrasyon sürecini bilmek, buna göre önlemlerin alınmasını istemek ya da “eğitimlisi böyleyse eğitimsizi nasıldır” diye kaygılanmak, bir halkı aşağılamak demek de değildir.

Dipten gelen dalga: Sığınmacılar

Melikzade ve Mena

Mesela nereden geldiği, kime hizmet ettiği, neden kaçtığı belli olmayan Afgan erkekleri yerine Ferhunde Melikzade’nin sığınma talebinde bulunmasını çok isterdim. Melikzade bir Afgan kadınıydı. 2015’te Kâbil’de sokak ortasında polisin gözü önünde linç edilerek öldürüldü. Bir türbenin önünde muska satan bir şarlatana karşı çıktığı için. Ferhunde toplanan kalabalık tarafından dövüldü, çatıdan atıldı, üzerinden arabayla geçildi ve yakıldı. Gazeteci olduğunu iddia eden, halkının Türkiye’de aşağılandığını düşünen Sunatullah Saadat, bu davanın peşine düştü mü merak ediyorum? Kendi ülkesinde kadını aşağılayan böyle bir zihniyete karşı savaşmayan birinin, sığındığı ülkenin yaşam biçimini eleştirmeye hakkı olabilir mi?

Haberin Devamı

“Gazeteci” Saadat arkadaşımıza bir insanın kendi ülkesi için mücadele etmesinin ne demek olduğunu da Mena Mangal’ı anarak hatırlatalım. Mena da bir gazeteci, Afganistan’da kadın hakları savunucusu bir gazeteci. Afgan kadını olarak Taliban’ın zulmüne karşı çıktı. Kız çocuklarının okula gönderilmesini savundu. İşe gitmek üzere araç beklerken motosikletli iki saldırganın ateş açması sonucu öldürüldü. Sosyal medya hesabından ölüm tehditleri aldığını yazsa da çok daha önemli bir şey söyledi: “Güçlü bir kadınım, ölümden korkmuyorum. Ülkemi seviyorum.”

Haberin Devamı

Dipten gelen dalga: Sığınmacılar

Bir televizyonda haber spikerliği yapan ve bir tartışma programı sunan Malala Maiwand da sığınma talebinde bulunmadı. O da Afganistan’da kadın gazeteci olmanın zorluklarını dile getirse de bir sivil toplum aktivisti olarak ülkesinden vazgeçmedi. Arabasında uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

Bir ülkenin, kendi halkının güvenliği ve geleceği için sınır kapılarına dayanan milyonlarca sığınmacının gelişini sorgulaması ırkçılık değildir. Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, Afganistan’da başlayan yeni göç dalgasından endişe duyduğunu belirtirken, “Bu hastalıklı ideolojiyi (Taliban fanatizmi) Avrupa’ya ithal etmek istemiyorum” demişti. Peki, biz bu zihniyeti ithal etmek istiyor muyuz?

Dipten gelen dalga: Sığınmacılar

Sığınma hakkı kendi ülkenizde düşünce, inanç, kimlik, din gibi konularda uğradığınız baskı ve şiddetten kaçma üzerine bir haktır. Sığınma hakkı isterken, şiddetinden kaçtığınız gücün zihniyetini, yaşam biçimini, düşünce ya da inancını sığındığınız ülkeye empoze edemezsiniz.

Dipten gelen dalga: Sığınmacılar

BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin tanımına göre;

Mülteci; ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu korku yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kişidir.

Sığınmacı; mülteci olduğu iddiasıyla ülkesini terk eden ama mültecilik statüsü başvurusu sonuçlanmamış kişiler.

Göçmen; ülkesinden ekonomik veya diğer nedenlerle gönüllü olarak ayrılanlar.

Geçici koruma: Ayrıldığı ülkeye dönemeyen acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak gelen yabancılar.

Mülteci, sığınmacı ve geçici koruma statüsündeki kişiler, niçin geldiklerini belgelemek, ülkelerindeki onları göçe zorlayan koşullar değiştiğinde de yasalara göre ülkelerine dönmek zorundadır.