Medya yerel seçime kilitlenince; derin devletin “ilk” cinayetlerinden biri olarak kayıtlara geçen yazar Sabahattin Ali ile derin devleti deşifre ettiği için öldürülen savcı Doğan Öz’ü ölüm yıldönümlerinde hatırlamadı.
Bugüne kadar işlenen ama hiçbiri çözülmemiş onca cinayeti kamuoyuna yeniden hatırlatmanın ne gibi bir yararı var?
İletişim uzmanlarına göre hatırlatmak; “öç” almak için değildir. Toplumsal bellek, sadece tarihsel hafızayı oluşturmuyor, aynı zamanda kimliklerimizin oluşmasında da önemli bir rol üstleniyor. Dolayısıyla birbirimizle sürekli kutuplaşan, farklılaşan, bizi birbirimize yabancılaştıran acıları hatırlatmak, acıyı ortak toplumsal bir bilince dönüştürmek içindir...
Unutturulmasın
Toplumsal Bellek Platformu’ndan Meryem Göktepe Okur Temsilcisi’ne gönderdiği yazıda bu hatırlatmanın önemine değinerek şöyle diyor: “Kaybettiğimiz, kaybettirilen, zorla elimizden alınan canlarımız için unutulmasın, unutturulmasın diye yola koyulduk. Toplumsal belleğimizi canlı tutmak ve yaşanılan acıların bir daha yaşanmaması için bir araya geldiğimiz Toplumsal Bellek Platformu ailelerinden biri olan Abdi İpekçi’nin gazetesi Milliyet ne yazık ki; 24 Mart’ta kontrgerilla tarafından katledilen savcı Doğan Öz’ü, ilk kayıplardan Sabahattin Ali gibi değerleri görmedi. Oysa derin devlet diye bildiğimiz bir yapılanmanın kendisine muhalif olan her kesime ve bir bir değerlere saldırısının ilk adreslerinden birisidir Sabahattin Ali. Bu karartmaların adalet ayağında Doğan Öz, basın ayağında ise ilkeli, halkın haber alma özgürlüğünün duayeni ve aynı karanlıkla kaybettiğimiz Abdi İpekçi’nin olduğunu hatırlatırım.”
Gençler bilsin!
Benzer bir tepki Milliyet okuru Nermin Tozkoparan’dan geldi: “Türkiye çok değerli yazarlarını, şairlerini, gazetecilerini, bilim adamları kaybetti. Bunların hiçbirinin faili bulunamadı. Binlerce faili meçhul cinayet var ve elbette hepsini yazmanız mümkün olmayabilir. Ancak geçtiğimiz günler de hunharca öldürülen edebiyatçı Sabahattin Ali’yi hiç değilse bize olmasa da genç kuşaklara hatırlatmalıydınız. Hiçbirinin katillerini bulamadık bari hatırlatalım. Abdi İpekçi gibi değerli bir yazarını faili meçhul cinayete kurban vermiş gazeteme de bu yakışırdı.”
Takipçisi olmalıyız
Demokratik bir hukuk devletinde çözülmemiş cinayetlerin takipçisi olmak sadece Milliyet’e değil, hepimize yakışan bir tutum olmalıdır. Örneğin öldürülen savcı Doğan Öz’ün ailesinin talebi üzerine cinayet dosyasının 36 yıl sonra geçtiğimiz ay yeniden incelenmesinin takipçisi olmak gibi... Ya da 66 yıl önce Bulgaristan sınırında cesedi bulunan Sabahattin Ali’nin nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğünün izini sürmek gibi...
Ya da birkaç yıl önce Emekli Korgeneral Nevzat Bölügiray’ın “Geçmişten Geleceğe” adlı kitabında yazdığı, sınırda öldürülen kişinin Sabahattin Ali olup olmadığını sorgulamak gibi...
Hatırlarsanız Bölügiray’ın kitabındaki şu sözleri hayli tartışma yaratmıştı: “... Tam sınıra gelince, elleri arkadan bağlı olan adama, önümüzden yürümesini söyledik. ...Sınırdan Bulgar topraklarına üç dört adım atar atmaz, hazırlayıp yanımızda getirdiğimiz ilmikle ipi hızla arkadan adamın boynuna geçirdik ve iki taraftan Üsteğmen Rıza ile var gücümüzle ipe asıldık. Ben, o arada dizimi adamın beline dayayıp güç alıyordum ve ‘’üt!’ diye bir ses duyuldu; boynu kırılmıştı. Tabii ‘kimse görmeden sınır dışı edilmesi’ için ateşli silah kullanamazdık. En sessiz ve temiz yöntem boğmaktı. Biz de öyle yaptık. Sonra da Bulgar sınırının üç dört adım ötesinde bir çukur açtık, adamı içine atıp toprakla örttük.”
TGC YAYIN YASAĞINA KARŞI
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Suriye ile ilgili Dışişleri Bakanlığı’nda yapıldığı iddia edilen toplantının yasa dışı dinlenmesi konusunda verilen yayın yasağına karşı dava açtı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu yaptığı açıklamada kararın bu haliyle basın özgürlüğüne müdahale ve “sansür” niteliğinde olduğu için dava açılmasına karar verildiğini belirtti. Açıklamada mahkeme eliyle yapılan sınırlamanın; aynı zamanda demokratik toplumun gereklerine uygun olarak yapılmış bir sınırlandırma olmadığına da dikkat çekildi. Gölbaşı Sulh Ceza Mahkemesi’nin 28 Mart 2014 tarihli kararıyla alınan yayın yasağına karşı açılan davanın dilekçesinde şu noktalara dikkat çekildi:
Gerçeği öğrenme hakkı
“Basın bu içeriği değerlendirmek, eleştirmek, ülkenin savaşa sokulması hakkında kamuoyunu bilgilendirmek ve bu konuda yayın yapma hak ve özgürlüğüne sahiptir. Ülke vatandaşları da bu haberleri bilmek, öğrenmek hakkına sahiptirler. Savcılığın yapacağı soruşturmanın gizliliğine halel getirecek herhangi bir müdahale söz konusu olamaz. Yasağın amacı, ‘Milli güvenliğin, kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması, devlet sırlarının ifşasının önlenmesi’ olarak belirlenmiştir. Oysaki ses kayıtlarının alenileşmesinden sonra bu hususta gizlilik kalmamıştır. Kısaca gerçekleri öğrenmek, bilmek herkesin hakkıdır. Bu hak zedelendiğinde gerek yargı hakkında gerek olay hakkında gerçek olmayan, spekülasyona dayanan bilgiler ortalıkta dolaşmaya büyümeye başlayacaktır ki asıl tehlike de bu olacaktır. Bu nedenle asıl olan yasak değil, halkın haber alma hakkının sağlanmasıdır. Karar bu nedenlerle hukuka ve yasaya aykırıdır. Kaldırılması gerekir.”