Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’de hemen her dönemde, siyasi davalara ilişkin birçok yargı kararı; yargı bağımsızlığını ve yargının siyasallaşması yönündeki tartışmaları da beraberinde getirdi. Ancak yargının siyasallaşması, dolandırıcılık iddiasıyla yargılanan bir sanığın, kendisini yargılayan hâkime yönelik bir takım suçlamalarına dönüşünce Milliyet yazarı Mehmet Tezkan “Korkulan oldu yargı sıfırlandı” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Tezkan; siyasi davaların nasıl bir ‘kumpas’ olduğunu siyasi iktidarın kabul ettiğini, buna karşın gelinen noktada dolandırıcılıkla suçlanan bir sanığın, kendisini yargılayan hâkime yönelik “paralel yapı’ gibi birtakım iddialarla yargıyı nasıl itibarsızlaştırdığına dikkat çekti.
Tezkan yazısında “Dolandırıcılık iddiasıyla yargılanan sanık, hâkimi ‘Pensilvanya hâkimi’ olmakla suçlamış... Cemaatin hâkimi demiş... Paralel yapının adamı yapmış... HSYK bu iddiayı ciddiye almış, hâkim hakkında inceleme başlatmış... İnceleme başlatılınca sanık reddihâkim talebinde bulunmuş... Hâkim davadan el çektirilmiş... Yargı sıfırlandı dediğim olay bu...” diyor.

Yazarın durum tespiti
Tezkan çok daha önemli bir şey söylüyor: “Bundan sonra olacakları siz hesap edin... Başı sıkışan, hâkimi suçlayacak... Başı sıkışan, savcıya paralelci yaftası takacak... Başı sıkışan, hâkimi reddedecek... Başı sıkışan, yargıyı aşağılayacak... Kimi haklı olacak... Kimi haksız olacak... Ama sonuçta; kaybeden yargı değil, bizler olacağız... Çünkü bir ülkeyi ülke yapan yargının kalitesidir...”
Bu bir yazarın medyada haber olmuş bir olayla ilgili bir durum tespitidir.
Ancak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Vekili Av. Enes Metin gönderdiği açıklamada kısaca şöyle diyor:
“Yazıda ön görülen bir hâkimin baktığı davanın sanığı tarafından Pensilvanya hakimi” olmakla suçlamasının HSYK tarafından ciddiye alınarak hâkim hakkında inceleme başlattığı ve dosyadan el çektirildiği iddiası tamamen gerçek dışıdır, olayda duruşma esnasında hâkim ile sanık arasında olumsuz bir diyalog yaşandığı ve sanığın hakimin kendisine sinkaflı kelimelerle hakaret ettiği üzerine yürüdüğü tehdit ederek kovduğu gibi iddialarla şikâyetçi olması üzerine bu iddiaların gerçekliğinin araştırılması için inceleme izni verilmiş olup konunun haberde öne sürülen Pensilvanya hâkimi olma iddiasıyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Ayrıca reddi hâkim talebinin duruşmada yaşanan olaya dayanması ve bu talebin ilgili yargı merciince karara bağlanması karşısında olayın çarpıtılarak kurumumuzun suçlanması basın ahlak ilkeleriyle ve sorumlu habercilik anlayışıyla bağdaşmamaktadır.”

Basının iki temel görevi
Birincisi “Pensilvanya Hâkimi” iddiası yazarımızın değil, bizzat davaya bakan hâkimin açıklamasıdır. Bir gazeteci duyumlardan ve iddialardan hareket edebilir ama hukuk belge ister. Bir sanığın şikâyeti üzerine kendi yargı mensubu hakkında inceletme başlatan HSYK, peki hâkimin sanığın kendisine ‘Siz Pensilvanya’nın hâkimisiniz’ diyerek suçlamada bulunduğu iddiasını araştırmış mıdır? İkincisi sanıkların da elbette şikâyet etme hakkı vardır ve HSYK’nın bu şikâyetleri ciddiye alması da insan hakları açısından son derece önemlidir. Ancak nasıl ki yargı bir sanığın bir hâkim hakkında iddiasını inceleme konusu yapabiliyorsa, yazarda bir hâkimin iddiaları üzerinden durum tespiti yapabilir, bazı sanıkların bu yolla yargıyı nasıl itibarsızlaştırabileceği tehlikesine dikkat çekebilir. Dolayısıyla aslında yargıyı kollayan böyle bir yazıyı basın ahlak ilkeleriyle açıklayamazsınız.
Basının iki temel görevi, haberleriyle kamu adına her tür iktidarı denetlemek ve gerçeğe ulaşmak için her türlü görüş ve sesin kamuya ulaşmasını sağlamaktır. Bu görevlerden biri sınırlamaya uğrarsa ülkede basın ve ifade özgürlüğü, dolayısıyla demokrasiden söz etmek imkansız hale gelir. Bugün gazetelere, haber ajanslarına, televizyon ve internet sitelerine getirilen sansür, kısıtlama ve baskılar özgür medyanın işlevini hedef almaktadır.