Denizli kupayı da ciddiye alıyor. Kadroya üç kaleciyi alıyor! Kupayı kazanıp, Avrupa’yı çıkmayı garantiye almak istiyor. Beşiktaş gerçeğini bizden daha iyi biliyor, ama diline yansıtamıyor!
Denizli, bilgi - birikimi üst düzeyde bir hocadır. Hoca, söylemleriyle gündemi değiştirir, dikkatleri başka yere çeker!
Bu özelliğini bilmeyen de yoktur.
Şimdilerde Denizli, “26.haftayı bekleyin” diyor.
Bir bildiği vardır yine!
Bu söylemin temelinde camia üzerinde oluşan baskıyı ortadan kaldırmak yatıyor.
Başka bir deyişle Denizli, yine bize göre sıkıntılı günler geçiren yönetime ‘kalkan’ oluyor!
Ne Terim’e ne de oyunculara kızmaya hakkımız var. Çünkü mazaretleri çok...
Temel taşların çoğu sakat...
Rakip öylesine boş takım değil, iyi kapanıyorlar, iyi alan savunması yapıyorlar.
İlk yarıda bocaladık, presi ön plana çıkaramadık.
Üstüne üstlük ‘berbat’ ve de bize ‘yakışmayan’ kötü bir gol yedik!
Hatalı gol
Kronik hastalığımız!
Avusturya’daki terlik kavgasını iyi irdelemek gerekir. Terlikle yemeğe gelme yasağını koyan kim?
Ertuğrul Sağlam...
Uygulayan kim? Birinci kaptan İbrahim Üzülmez... Sonrası malum... Tekme - tokatlar havada uçuşuyor, araya girenlerde bundan nasibini alıyor!
İki kaptan aynı gün hesap - kitap yapılmadan bileti kesiliyor! Yasağı koyan Ertuğrul Sağlam, af yönündeki soruları “Güvendik, kaptanlık verdik, onlar ihanet etti. Bu defter kapanmıştır” diyor!
Yönetim ayağa kalkıyor, kapı aralarında birçok yönetici iki kaptanın da bir an önce kulüpten uzaklaştırmasını savunuyor.
Başkan Yıldırım Demirören, yöneticilere “sakın ola af kelimesini sağda - solda ağzınıza almayın” uyarısını yaparak affın söz konusu olmayacağını sinyalini veriyor.
Menajer Sinan Engin de cezanın doğruluğunu savunuyor. Af - maf yok derken, özürler ardı ardına geliyor, kamuoyu baskısı öne çıkarılıyor ve tartışmalara son nokta yönetim tarafından konuyor ve beklenen af çıkıyor!
Adamlar iki takım, biz yarım! Ne farkeder...Sahada 11 cesur yürek var, aslanlar gibi... Kenarda da ‘imparator’ Terim... Yarı finale kaldılar, yarım takım olmalarına karşın, inandılar, güven duygularını üst düzeye çıkardılar, korkuyu İstanbul’da bıraktılar, Almanya’ya sahayı ‘dar’ ettiler.
Biz oynadık, onlar seyretti, her attığımız şut, her direkten dönen top, Almanya’yı şaşkın ördeğe çevirdi! Panzerlerin ekol ‘apoletini’ söküp, ellerinden aldık.
Yılmadık, varımızı-yoğumuzu ortaya koyduk.
Bir yanda panzerlerle, diğer yanda komik bir hakemle savaştık! Massimo Busacca!Sanırsınız ki Almanlardan oynuyor, rakibimizi ‘finale’ çıkartmak için her türlü yolu denedi! Başardı da... Terim, son on dakika içinde hamle üstüne hamle yaparken, oyunu uzatmaya taşıyacağımız sırada doksan Lahm’ın golüyle panzerler ölüp-ölüp dirildikleri maçtan, hakem yardımıyla ‘final’ vizesi aldılar!
Yazık, hem de çok yazık...
Böylesi bir oyunla elenmek bizi kahretti. Kim ne derse desin
Bu kadar heyecanlandığımı ve gerilime girdiğim bir maçı anımsamıyorum. Onun için maç öncesinde ‘yatıştırıcı’ almak zorunda kaldım! Kolay mı, ilk sekize kalıyorsunuz, yarı final kovalıyorsunuz.
Buna kalp mi dayanır?
Solumda Erhan Telli, sağımda Hasan Cemal...Halil Özer mi? Tam çıldırmış!
Semih’in golünden sonra ‘sigaraya’ da başladı! Hop oturup, hop kalkıyorlar, arada sıkışıp kaldım, sinirimden sakallarımı yoldum hep! İnanın yazımı yazmak da bile zorlandım!
Doksan dakika didindik-direndik, pozisyona ‘hasret’ kaldık, rakibi seyrettik, bir topları direkten döndü, üç net pozisyonları atamadılar, bir de Rüştü kurtardı.
Milli Takım’ın ‘mazaretleri’ öylesine çok ki, hangisini sayalım...
Marco ve Servet yok... Cezalılar çok... Sarı kartlılar mı, onu ne siz sorun ne ben söyleyeyim...
Helal olsun size, bir kez daha yorumları değiştirdiniz, size yakışanı yaptınız. Avrupa’nın ilk sekiz takımı arasına girdiniz, dönüş biletlerimizi yine açık bıraktınız.
İşte bizim takımımız bu, ilk yarıda üzer, ikinci yarıda ülkemiz insanlarını bir kez sokaklara döker.
Bizi gerilime de soksanız da, zaman zaman üzseniz de sizi seviyoruz.
İlk yarıda ‘ürkek’ futbolunuzla ve 35 yaşındaki Koller’den yediğiniz golle bizi karamsarlığa ittiniz. Çek, kolay takım değil... Müthiş bir kaleci, adeta etten ‘duvar’ bir savunma...
Duvarı yıkmak için matkap lazım!
Böyle bir rakip, ve iki farklı mağlubiyetten ‘zafere’ ve çeyrek finale Türkiye’nin adını yazdırdığınız için başta Fatih Terim, yardımcıları ve sahada ter döken futbolcularımızı bir kez daha kucaklıyor, onları bir kez yüreğimize kalın harflerle yazıyoruz.
İlk yarı zorlandık, ama ikinci yarı ayağa kalktık...
Portekiz yenilgisine “mazeretler” üretebilirsiniz, buna lafımız yok...İsviçre mi? Finallere “kontenjan”dan girdi... Bu takımı yenemiyorsanız, mazeretlere sığınmaya da hakkınız yoktur. Neyse ki, ay-yıldızlı ekibimiz İsviçre maçında bizi mahcup etmedi.
Hakan Yakın’ın golüyle hem onlar, hem de biz şoka girdik, Semih Şentürk ile umutlandık, Arda Turan’ın doksandaki muhteşem golüyle yerimizden havalara zıpladık.
Oyuna iyi başladık, ancak yoğun yağmur bir anda her şeyi terse çevirdi! Hakan Yakın 37’de bir gol attı, ardından da yüzde yüz bir gol kaçırdı.
Umutlarımız, yerini karamsarlığa bıraktı.
Terim’in Semih Şentürk, Mehmet Topal ve Kazım Kazım’ı oyuna alması bir teknik adam doğrusuydu.
Tüm riskleri göze alan ay - yıldızlı ekibimiz, ikinci yarıda oyunu sürekli rakip alana yıktı, çok adamlı bindirmelerden iki gol ve ALTIN değerinde üç puan çıkardı.
Semih Şentürk golcü olduğunu bir kez daha kanıtladı. Nihat’a lafımız yok, ama tecrübeli krampon asla pivot bir santrfor değil. Sırtı kaleye
Böylesi vitrinde yer almak güzel... Ancak bu vitrinde kalıcı olmak, büyük hedefleri kovalamak en güzelidir. Eğer kovalayamıyorsanız sadece ‘misafir’ olursunuz!
Bu tip turnuvaların ‘gediklisi’ Portekiz, asla kolay takım değil. Yıldızlar topluluğu, grubumuzun da favorisi... Böylesi donanımlara sahip ekipten puan, ya da puanlar kapmak hiç de kolay değil.
Ronaldo, bir sağda, bir solda, tutabilene aşkolsun! Sadece o mu?
Nuno Gomes, Deco, Petit, savunmadan her topa çıkan Pepe, Simao... Say sayabildiğin kadar!
İlk yarıda, hücumda yoktuk, sadece savunmada üst düzeyde mücadele verdik. Ofsayt taktiğini iyi uyguladık, rakibe sadece bir pozisyon verdik. Üç top da direğe takıldı...
Ama Pepe, 61’de direğe takılmadı, topu kaleye gönderdi, puan umudumuza kan doğradı!
Golü yedik, Sabri ve Semih oyuna girdi, çok adamlı girişimler yaptık.