<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Beşiktaş'ta Demirören ve Oktay'ın istifalarına doğrusu bir anlam veremedim ! Kongreye daha beş ay var... Üstelik Beşiktaş, hem ligde, hem Şampiyonlar Ligi'nde ciddi sınavlar verecek. Böylesi bir kritik dönemde iki yöneticinin istifa etmesi hiç de hoş değil. Eğer kafalarında bir hesap varsa, bunu ocak ayında ortaya koymaları gerekir. Bu tip sürpriz istifalar dileriz ki takımı olumsuz etkilemez. Eğer aksi olursa, bu da bir takım hesap yapanlar için hiç de iyi olmaz.
* * *
İnönü'deki 90 dakikalık mücadelede ağır basan Beşiktaş'tı... Ofansif ağırlıklı bir taktikle sahaya çıkan Malatyaspor, 1 - 0 öne geçmesine karşın yenilmekten kurtulamadı. Bunun da temelinde Beşiktaş'ın daha tecrübeli, daha istekli, daha yetenekli oyuncularının fazlalığı yatıyordu. Sergen'i izlemekten müthiş keyif alıyoruz. Dünkü mücadelede attığı tek gol bir Sergen klasiğiydi. Ancak Sergen'in fiziksel olarak hala hazır olmadığını görüyoruz. Sergen, bu özelliğini 90 dakikaya yaydığı taktirde, hem Beşiktaş'a yararlı olacak, hem de izleyenlere daha büyük lezzetler sunacak.
Sahanın bana göre tartışmasız en iyi ismi Ahmed Hassan'dı. İleri ikilinin arkasında görev yapan Mısırlı yıldız
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
İki kez Avrupa Şampiyonası finallerinde boy gösteren, Dünya Kupası'nda üçüncülük kürsüsüne çıkarak tarihe geçen A Milli Takımımız yeni bir heyecanın peşinde. Artık herkes Portekiz'deki finallere katılmanın ince hesapları içinde. Grubumuzda İngiltere gibi güçlü bir ekiple yarışıyoruz. İşimiz sanıldığı kadar da kolay değil. Daha önce 6 Eylül'de Liechtenstein ile deplasmanda oynacağız. Bu maçı düşünmek bile istemiyorum. Dünya üçüncüsü "apoletini" takmış böyle başarılı bir ekip için Liechtenstein nedir ki?
11 Ekim'de İngiltere sınavı öncesinde ilk provayı Ankara'da Moldova karşısında yaptık. Teknik Direktör Şenol Güneş'in elinde alternatifi bol, geniş bir kadro bulunuyor. Güneş "iskelet" kadroya yeni isimler eklemenin hesaplarını yapıyor. Bu tamamen doğru bir karar. Çünkü giderek "yaşlanan" oyuncular var. Bu oyuncuların alternatiflerini de ancak bu tür hazırlık maçlarında yaratabilirsiniz. Büyük bir değişim sürecine giren Ay - Yıldızlı ekibimiz büyük bir olasılıkla 2004 Avrupa Şampiyonası'nda değişik yüzlerle mücadele edecek, zaten etmeli de.
İspanya'da geçtiğimiz sezon müthiş bir çıkış yapan Nihat Kahveci dün gece de fırtına gibiydi. Sahada basmadık yer
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Skora bakıp da sakın ola Beşiktaş'ın Arsenal karşısında kötü oynadığını sanmayın. Beşiktaş, Avusturya'daki son ciddi hazırlık maçında inanın mükemmel oynadı. Hatta, mükemmelden de öte. Doğrusu Beşiktaş'tan böylesi bir futbol beklemiyordum. Düşünün, rakibin attığı bir gol var, Beşiktaş'ın ise özellikle ikinci yarıda yakaladığı ancak gole çeviremediği en az 6 fırsat var. Sinan'ın attığı nizami gol, ofsayt diye iptal edilirken, Ahmed Hassan'ın ceza alanı içinde bir de düşürülüşü var. Eğer Beşiktaş güçlü rakibi karşısında 90 dakika süreyle yakaladığı pozisyonları gole çevirebilseydi rahat kazanabilirdi. Arsenal, orta alanda Beşiktaş'ın müthiş bir direnişiyle karşılaştı. Bergkamp'ın bulduğu tek golde yılların tecrübesi Kaan Dobra ve Zago'nun müthiş ve onlara yakışmayacak hataları ön plandaydı. Başka bir deyişle Beşiktaş, golü kendisi yarattı. Defansta Ahmet Yıldırım, ortaya koyduğu futbolla sivrilirken, Pancu ve Giunti savaşçılıklarıyla ön plana çıktılar. İlk yarıda Ahmet Dursun ve Tümer ikilisi Beşiktaş'ın gol isteğine yanıt veremediler. Özellikle Ahmet Dursun eski günlerini arar gibiydi. Aldığı birkaç topu da ezmekten öteye gidemedi. Ancak tecrübeli oyuncunun çok
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Hazırlık döneminde ilk kez çıplak gözle izlediğim Beşiktaş'ın hem Süper Lig'de hem de Şampiyonlar Ligi'nde ciddi sıkıntılar yaşayacağını gözlemledim... Hatta bunun adını kriz bile koyabiliriz. Bana göre Kartal bu sezon kalesinde ciddi sıkıntılar yaşayacak. Arsenal'e gitmek için her yolu deneyen ancak yönetim tarafından son dakikada tapusu alınan Cordoba isteksiz sözleşme sonrası sanırım kimseye yaranamayacak. Çünkü Rapid Wien karşısında iki gol yiyen Cordoba müthiş tepki gördü. Ne güzel söylemiş büyüklerimiz, "Gönülsüz evlilikten doğan çocuk sakat olur" diye. Savunmada büyük bir sıkıntı yok. İsimler aynı, sadece oyun içinde değişiklikler oluyor.
Gelelim kanatlara... Lucescu'nun 3 - 5 - 2 sisteminde tüm yük Kartal'ın iki kanadında olacak. Bu tartışmasız. Sol tarafta İbrahim Üzülmez, Lucescu'nun isteklerine yanıt verebilecek tek adam. Allah korusun İbrahim Üzülmez'e bir şey olursa alternatifini takım içinde arıyorum da hâlâ bulamadım. Sağ kanatta ise durum biraz farklı. Bu alanda geçtiğimiz sezon en çok Kaan Dorba görev yaptı. Kaan Dobra tecrübeli, çok tehlikeli şutları var, kritik gollerin ismi. Ancak bu kulvarda İbrahim Üzülmez gibi gidip gelemez. Buna ne
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> İlk yarıda doğrusu yüreğimiz ağzımıza geldi. Golü yedik, şaşırdık. Ardından Nihat'ın füzesiyle beraberliği sağladık, derin bir "Oh" çektik. Bir dakika sonra ikinci golü yedik, "Eyvah" dedik. Makedonya öyle sıradan bir ekip değil. Teknikleri yüksek, hücumda çabuk çoğalıyorlar, üstüne üstlük agresifler.
Rakibi hafife almak futbolda hayal kırıklıklarını da her zaman birlikte getirmiştir. İlk yarıda rakibin bu özelliklerine bir de saha içinde aile kavgaları da eklenince doğrusu umutsuzduk. Bülent ile Fatih Akyel, Hakan Şükür ile Alpay'ın birbirleriyle tartışmaları hoş değildi. Elbette bu tartışmanın temelinde rakibin ilk yarıdaki baskısı ve önde oluşu en büyük faktördü.
Hakan Şükür... İlk yarıda bir şey yapamadı. Hatta zaman zaman tribünleri de çıldırttı. Öyle ki, "Güneş'te ne sabır varmış" diyenler bile çoğunluktaydı.
Devrenin bitimine iki dakika kala, sakatlanan Emre'yi oyundan alan Güneş'in, Gökdeniz'i oyuna sürmesi, oyun şablonunu lehimize çeviren en büyük özellik olarak karşımıza çıktı. Gökdeniz hem sağ kulvarı müthiş kullandı, hem de mükemmel bir gol
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Tatil ve transfer sendromu hep haziran ayına rastlar. Lig bitmiş, tatile çıkmış futbolcuları, böylesi kritik maçlara motive etmek zordur.
Şenol Güneş, bu dezavantajları Slovakya maçı öncesinde avantaja çevirmek için yoğun bir uğraş verdi, ama yüzde yüz başarılı oldu demek çok zor!
Grubumuzda bizi zorlayan Slovakya, pek ahım şahım bir ekip değil... Sadece çok koşan, ancak teknikten ve yardımlaşmadan uzak bir takım. Her ikisini de kefeye koyduğumuz zaman Türkiye ağır basar, kıyaslama bile kabul etmez. Ne var ki, grubumuzda kritik bir maç olan Slovakya'yı üç puanla geçerken, büyük avantaj sağladık, ama sıkıntı da çektik.
Tabii ki bir varsayım... 2. dakikada Demo'nun şutu gol olsaydı, maçın diğer kalan bölümü nasıl geçerdi? Allah'tan Rüştü bu kritik pozisyonu yine muhteşem kurtardı, tatile çıkmış Ay - Yıldızlı ekibimize müthiş bir güven aşıladı.
Nihat, kendisine yakışan üç puanlık golü atarken, kaçırdığı iki net pozisyon da vardı. Buna bir de son dakikalarda Hakan Şükür'ü eklersek, varın 90 dakika içinde yakaladığımız pozisyon
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Skorborda baktığımız zaman; dakika 90'ı gösteriyordu. Sergen, Bülent'ten söktüğü topla indi, sağında bekleyen Tümer'i gördü, Tümer topu yeniden soldan altı pasa hareketlenen Sergen'e yuvarladı ve Beşiktaş'ı bu sezon sırtlayan yıldız oyuncu dokundu, İnönü Stadı'nda kıyamet koptu.
Evet Beşiktaş ligin bitimine bir hafta kala Sergen'in altın golüyle sekiz yıllık hasrete son verirken, şampiyonlukta emeği geçen, alın teri döken herkese gönül dolusu tebrikler diyoruz...
Ligin son derbisinde doğrusu futbol adına güzellikler ön plandaydı. Maçın genelinde oyuna ağırlığını koyan, bol pozisyon üreten Beşiktaş'tı. Pancu ve Tayfur'un direkten dönen şutları, İlhan Mansız'ın kaçırdığı pozisyonları toplayacak olursak dünkü derbinin kralı Beşiktaş idi. Derbi gergindi. Beşiktaş tedirgin, Galatasaray umut peşindeydi. Ne var ki, Galatasaray koskoca doksan dakikada ciddi bir pozisyon bulamadı dersek, abartmış olmayız. Galatasaray savunmasında sadece Bülent ayakta kaldı. Ronaldo, Zago, Ahmet Yıldırım ve kaleci Cordoba ise inanılmaz bir mücadele örneği gösterdiler. Aslında futbolcuları tek tek kantara
<#comment>#comment> Şampiyonluk yarışındaki tüm avantajlarını cömertçe harcayan Beşiktaş, ligdeki hedefini yitirmiş Fenerbahçe karşısında sonuca rahat gitti. Özellikle ilk yarıda Cordoba'nın çok kritik pozisyonlarda öne çıkması, Nouma'nın attığı gol, maçın en kritik anlarıydı. Fenerbahçe'de Tuncay, savunmada Ümit ve biraz da kaleci Rüştü'nün galibiyet çırpınışları sonucu değiştirmeye yetmedi, yetmezdi de... Çünkü, Cordoba kalesinde devleşti.
Hiç kimseye ön yargılı olmadık. Ne var ki, Lucescu'nun İlhan Mansız'a 69 dakika tahammül etmesi inanılır gibi değildi! Senegal maçında attığı tek golle şöhreti yakalayan İlhan Mansız, Beşiktaş'a bırakın yararlı olmasını, zarar veriyor. Pozisyon yakalıyor, atamıyor. En ufak bir sertlikle işi kabadayılığa döküyor, ardından da sarı kart görüyor. Bu kötü alışkanlıkların yarar getirmeyeceğini birilerinin, ona anlatması şart!
İlhan Mansız olumsuzluğunu bir kenara bırakıp, kritik derbinin kazanılmasında iki portreyi öne çıkarmak gerekir. Sergen Yalçın... Adam tepeden tırnağa futbolcu. Oyun kuruyor, goller attıyor, attırıyor, forvetin yapamadığı işleri de üstleniyor. Sergen