Bilgin Gökberk

Bilgin Gökberk

bilgingokberk@mail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bir Galatasaraylı başkan, yönetici, genel kurulcu veya yukarıdakilerin "dadısı", "dıdısı" değilse eğer, Allah aşkına mesela Ey Ay Ci'yi niye merak eder.
14 - 15 yaşındaki Karslı boyacı, ilkokulu ilk terk edenlerden, elimde büyüyenlerden de. Ey Ay Ci'yi beş göbekten bir Londralı aksanıyla sorabiliyor bana ama. Haklı da. Uzun zamandan beri "bişey" alıyor ya Galatasaray yönetimi. Üstelik milyonlarca dolar da var "alış"ın içinde merak ediyor tabii. Ey Ay Ci'den banane diyorum ve tabii sana da ne. Floransa'da sanki tesadüfen Güzel Sanatlar okudum? Sıkıcı rakamların "çirkin" üniversiteleri yok muydu sanki oralarda. Sevgilimin isminin içindeki bir harfin benim ismimin içinde de olmasından dolayı "kaderimizin oyunu mu" gibi düşünmem ne kadar saçma ise "sade" bir Galatasaraylı'nın Ey Ay Ci'yi merak etmesinden daha az saçma bence. Evet bana ne? Mesela Vizontele'nin kaça mal olduğundan, kaç kişinin izlediğinden "kaç kazandığından" da bana ne? Seyirciysem seyirciliğimin haddini de biliyorum ben. Karısına "Ayşe bak bizim rüzgar panelleri gelmiş" diyen "birinin" o "biriyle" rüzgar panellerinden konuşabilen o Ayşe'nin Olimpiyat Stadı'ndan önce ruh doktoruna gitmeleri gerekmiyor mu? Ya da böyle bir çiftten Galatasaray'a Allah aşkına tribünde bile ne fayda gelir. Yok Fenerbahçe'nin borsaya nasıl açıldığı yok Fenerium'un saat kaçta açıldığı. Ve stat, stat, ve de yine stat. Ve boş bir stattan alınan o tad...

Amma da çok "bir bilen" var
Tuhaf insanlar bunlar ve ne kalabalıklar. Bir sürü şeyi eksik Türkiye'de "herşeyi tamam" olanlar bu kadar da mı çoklar?
Seyirci olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşayamadan yaşayanlar diyorum ya ben bunlara sık sık. "Teknik" yerine "taktiğe" bakarak Ha ci yerine Ey Ay Ci diyerek, çalımı, bacakarasını, feykti pas geçip, "koridor"lara, "daralan alanlar"a takılarak yaşamak inanılır gibi değil vallahi de, billahi de. Bu kadar çok "bir bilen" arasında "biri" (ben) eksik olsa sanki daha iyi değil mi ki.
- Filmde kurgu müthişti. "Kamera" da "açı" da, "ışık" da çok iyiydi sevgilim.
- Ama film kötüydü sevgilim...
Hepsi birer Canaydın sanki. Hepsi birer Ali Dürüst, Hepsi birer Fabio Capello, hepsi de birer Federico Fellini. Haybeden hamallık yapıyorlar. "Yük"lendikçe "yük"leniyorlar, ya boş vakitleri çok, ya da "çok boş"lar. Onlar gibi biri olmak için "yarım"ı veririm vallahi. "Yarım"la bile de onlar kadar yaşarım da vallahi...
Bağlayalım. Sadece bir Galatasaraylı olarak "ilgi listemdeki" Ey Ay Ci veya rüzgar panelleri kaçıncı sıradadır acaba. Mesela bizim yan apartmanın kapıcısının bizim bakkaldan ne avanta aldığından ya da aldığı "avanta"nın ne olduğundan daha önce gelir tabii. Ama daha da önce gelmez tabii.

Gittikçe "biz"lere bölünen "bizim kalabalıkta" "ben" kalmak kolay değil tabii. Sen - Ben "ikilik"lerinden, biz - onlar "klik"lerine terfi eden kalabalıklarda ben olarak yazmak ta.
Bir türlü kendimi spor yazarı gibi görmememin altında yatan en büyük sebep de bu belki. "Yazan"ım diyorum ya hep. Ya da Milliyet'in şu sıralar bir "yazan"ıyım. Taraf yazarlardan, taraflı yazanlardan en çok şikayet eder gibi gözükenlerin aramızda "taraf"lar yaratmaları kendi kendilerinin taraftarlığına soyunmaları da made in benden tam "Türkiş" tabii. "İş" dışındaki zamanımı "işimin" dışındakilerle geçirmemin en büyük neden de bu belki. B planım da hazır, C de, D de hatta E de, F de, G de inanın. Milliyet, CNN Türk, Radyo D benden bıktığında bu özgürlüğü başka yerde bulamayacağımı biliyorum. B, C, D; E, F, G vesaire planlarımda başka "biz"lerin içinde olmayacağımı da biliyorum. Birşey daha biliyorum. Nereden eseceği belli olmayan "ben" gibilerin "çoğu "bizler"e hoş gelmediğini de. Bugün "ben" olarak varım, "ben"gibilerle ama "biz" olmadan da varım, yarın "biz" olmak zorunda kalırsam da yokum zaten.
Takılmayın bana (ya da takılın). Dedim ya hiçbir "biz"e bağlı olmadan"ben"ce yazıyorum. "Ben" gibilerle "biz" olsamda o "biz"e bile bağlı olmadan "ben"ce yazıyorum.

10 kadının 9'u beğenmez beni belki demiştim. Ne mavi gözlüyüm, ne sarışın. Ne uzun, ne kısa. Ne saçlı, ne maçlı. ne çekik gözlü, ne "şu"lu, ne de "bu"luyum. Ama o beğenen "bir" var ya o da mesela tüm Floransa'nın, mesela tüm Roma'nın, mesela tüm İstanbul'un veya mesela tüm bilmemnerenin peşinden koştuğu "çok özel" biri oluyor hep. "O" da öyle "çok özel" tabii de demiştim.
O kadar çok mail aldım ki. 3fçok megalomanca" diyen de vardı. "Ne yani çok özel biri misin sen."diyen de. "Ne anlatmak istiyorsun" diyen de. Gerçi o yazının başında anlatmak istediğim de vardı ya.
"O yarın gelebilir de . Gelip bir daha gelmeyebilir de. Gelip hiç gitmeyebilir de. Ama tabii hiç gelmeyebilir de". Zor tabii böyle sevmek. Zor tabii böyle "özel" birini sevmek.
Bence ben de "özel"im tabii. Ve de biraz değil fazlasıyla megolomanca tabii.

Futbolun her şey veya çok şey olduğu bir ülkede Şenol Güneş'e hala yeni bir kadro kurduruluyorsa, o da hiç sıkılmadan kuruyorsa ve de üstelik o kadronun başında sahaya da çıkabiliyorsa, futbolun her şey ya da çok şey olduğu bu ülkede insanlar da hala tribünlere gelip seyrediyorsa pes vallahi. Billahi de pes. Herkes o değişir diyordu, o herkesi değiştirdi. Pes be, vallahi de billahi de pes be...

Basketbolda hakem tayinlerini yapan Yalçın Gerek'e (hiç tanımıyorum) sormak lazım. Telekom - Ülker maçında Telekomlular'ın ve Ülkerliler'in bile tanımadığı Tarkan Tusel'in başhakem olsasına "gerek" var mı? Oyak Renault - Büyük Kolej gibi haftanın maçına kendisini teknik komiser yapmasına ne "gerek" var. Veya Fenerbahçe - Beşiktaş derbisinin başhakeminin Rüştü Nuran olması "gerek"iyor mu? Eski ve usta hakemlerin "şartların" düzelmesini istiyorlardı. 8 FIBA'lıya, 1 ULEB'liye (Recep Ankaralı) iki de tecrübeliye (Mustafa Can, Ufuk Akyüz) "gerek" yok bu hafta Gerek'e göre. Federasyon "şartları" eski ve ustalara göre ayarlayacağına "yeni" ve "acemileri" şartlara göre ayarlıyor galiba.

SERİ İLANLAR

Cuma'ları ise Milliyet'teyiz (Başka şubemiz yoktur.)
İmza: Köyün Delisi







SPOR


SAKIN PES ETME
At yarışları
Avrupa Ligleri
Ülker Boğa'ya çarptı: 61-76
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Bizimkiler kazandı
Güneş Sigorta'nın kalbi Neslihan: 3-1
Güçlerimiz dengede
Rekoru zorluyor
Futbol A.Ş. devrimi
Muhteşem serüven!
Güneş çok rahat
ZENGİN, AMA YOKSUL!
Haluk Ulusoy 'devam' dedi
Yavuz rest çekti
Pabuç artık pahalı!
Haber turu...
Ey Ha Ci'den Ey Ay Ci'ye