2018 değerlendirmemize geçen hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz. İşte bir yıl böyle geçti…
En çok konuşulan sergiler: Akaretler Sıraevler’deki Füreya sergisi ve Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki Ai Weiwei sergisinden sonra yılın en çok ses getireni Pilevneli Gallery’deki Refik Anadol sergisiydi. Murat Pilevneli, 2018’in sonlarına doğru Pilevneli Gallery’ye Mecidiyeköy’de eski likör fabrikasında açtığı ikinci şubesiyle de adından söz ettirdi.
Yılın filmi: ‘Ayla’, gişede çok başarılı oldu ama sinema eleştirmenleri de basın da Ayla’ya hak ettiği değeri ve yeri vermedi. Daha çok yapımcı Mustafa Uslu ve yönetmen Can Ulkay’ın senarist Yiğit Güralp’le arasındaki gerilime odaklanıldı. Film, çok iddialı pazarlandı, Türkiye’nin yabancı film kategorisinde en iyi film Oscar aday adayı oldu, ama adaylar arasına girmeyi başaramadı. “In the Fade Of” (Solgun) adlı yeni filmiyle Cannes Film Festivali’nde ana yarışmada yer aldı, Michael Haneke, François Ozon gibi usta yönetmenlerin filmleriyle yarıştı Fatih Akın. “Solgun”, Fatih Akın’a olmasa da başrolü verdiği Diane Kruger’a En İyi Kadın Oyuncu ödülünü getirdi. Daha sonra ise Altın Küre’de En iyi Yabancı Film ödülünü aldı.
Yılın konseri: Efsane müzik
En heyecanlı soruşturma: Nisan ayında Mark Zuckerberg’in ABD Senato soruşturmasında 5 saatlik ifadesini film izler gibi soluksuz izledik. 80 milyar dolarlık Facebook’un kurucusu alıştığımız rahat halinden çok farklıydı, dataları kötüye kullanmakla suçlanırken.
Teknoloji devlerinin geleneksel medyaya yatırımı: Salesforce.com adlı müşteri ilişkileri yönetimi yazılımıyla Forbes dergisine göre 6.7 milyar dolarlık bir servete kavuşan Marc Benioff efsane Time dergisini 190 milyon dolara Meredith Corp’tan aldı. Bu hamle teknoloji kahramanlarının bile geleneksel medyanın gücüne ve güvenirliliğine hâlâ inandığını gösterdi.
MeToo: Hollywood’da bir ilk yaşandı, Harvey Weinstein, önce şirketinden sonra özgürlüğünden oldu. MeToo hareketinin güçlenmesiyle kadına taciz ve şiddet konusunda daha da bilinçlendik. Bkz. Sıla-Ahmet Kural olayı.
Yılın marka iş birliği: New York Post gazetesi, her ürünü anında satan ve daha sonra internette fahiş fiyatlara yeniden satışa çıkan Supreme markasının logosunu 1. sayfaya bastı. Sonuç, gazete satış rekorları kırdı, anında tükendi ve daha sonra internette fiyatının onlarca katına açık artırma sitelerinde yeniden satışa çıktı. Pazarlamanın ve global bir markanın
Yeme-içme sektöründeki en önemli gelişmelerden biri geçtiğimiz günlerde yaşandı ama henüz basına yansımadı.
Doğuş Grubu’nun yeme-içme-eğlence şirketi D.ream’in Türkiye CEO’luğuna genç ama sektörün çok içinden bir isim Umut Özkanca getirildi.
Umut Özkanca, Borsa Restaurantlarının kurucusu Rasim Özkanca’nın oğlu, çocukluğundan beri işin içinde.
ABD’de Bentley College’da ekonomi okuduktan sonra New York’ta French Culinary Institute’da aşçılık eğitimi de alıyor.
İstanbul’a geri döndüğünde ise daha 21 yaşında Loft’u açıp şehrin en popüler restoranlarından biri haline getirmeyi başarıyor.
Daha sonra İstinye Park’ta Masa ve ardından da Zorlu Center’da
Parle’yi açıyor.
Bu arada hedefi büyütüyor, “Bir rüyam var, mutfağımızı yurt dışında tanıtacağım, ilk high - end restoranı açacağım” diyor.
Cumartesi gündüz saat 14.00 civarı Maslak Ayazağa istikametine doğru müthiş bir trafikle milim milim ilerliyoruz.
Belli ki herkes aynı yere gidiyor, Volkswagen Arena’da bir şeyler oluyor.
Kalabalığı görünce sanırsınız bir pop ya da rock konseri ya da stadyumda bir futbol maçı.
Oysa binlerce insanı cumartesi günü bir araya getiren şey bir klasik müzik konseri.
Sıradan bir klasik müzik konseri değil tabii, Fazıl Say, Truva ve İzmir eserlerini İstanbul’da ilk kez çalıyor.
Öncesinde de Yekta Kopan ile birlikte İzmir’in ve Truva’nın hikâyelerini konuşuyor.
Truva, Çanakkale Belediyesi’nin sipariş işi.
2018’de sosyal hayatta en çok neler konuşuldu, en sık nerelere gidildi, nerede nasıl deşarj olundu? Buyrunuz kısa bir yıl sonu değerlendirmesi...
Nusret fenomeni: Miami’den sonra New York’ta da çok başarılı oldu. Kapalıçarşı’da Sandal Bedesteni’nde Nusr-et açıldı. Şimdi sırada Londra, Los Angeles, Las Vegas, Boston ve Dallas var.
Sağlıklı yaşam takıntısı: Bi Nevi Deli’den sonra Gabriela Palatchi Elhadef’in Arnavutköy Kuruçeşme hattında açtığı Gab Foods sağlıklı yaşam meraklılarının gözdesi oldu. Her ne kadar fiyatları yüksek olsa da.
Ortadoğu mutfağı yükselişte: Los Angeles’ta Soho House West Hollywood’un sevilen restoranı Naavah, Tepebaşı’na Soho House İstanbul’un terasına geldi. Nişantaşı’na Lübnan restoranı L’Orient açıldı.
En İyi 50 Listesi’ne girdik: Mehmet Gürs’ün restoranı Mikla, bu yıl 44’üncü olarak En İyi 50 Restoran listesine yükseldi.
Uluslararası markalar yazın çıkarma yaptı: Simi’nin popüler restoranı Manos bu yaz Hisarönü’nde DMaris’teydi. Üstelik DMaris, diğer restoranları da düşününce -bkz. Rüya, Zuma, Nusr-et, La Guerite…-bu kadar çok uluslararası restoran markasını aynı çatı altında buluşturdu.
Akmerkez’deki New York orijinli İtalyan restoranı Serafina,
Avrupa’dan ABD’ye şehir şehir geziyor, biletleri satışa çıkar çıkmaz saniyeler içinde tükeniyor, turneye çıkmış rock starlar gibi büyük bir coşkuyla karşılanıyor.
Üstelik bir müzisyen ya da film yıldızı da değil.
Yine de stadyumlarda çıkıyor sahneye ve tribünlere oynuyor.
Michelle Obama’dan söz ediyorum, ‘Becoming’ adlı kitabı için dünyayı geziyor.
Amerikan tarihine birçok moda tasarımcısı da kazandırdı Obama, Beyaz Saray’daki first lady’lik görevi süresince özellikle kendilerini tanıtma şansı olmayan moda tasarımcılarını destekleyerek.
Şimdi ise kitap turnesinde New York’ta Sarah Jessica Parker ile birlikte sahneye çıktı ve ilk defa Sex and The City’deki Carrie rolüyle ayakkabı tutkusunu eşleştiren ve hatta bir ayakkabı markası da yaratan Sarah Jessica Parker’ın ayakkabılarını da gölgede bıraktı.
Sadece ayakkabılarını değil, tüm ayakkabı dolabını da...
Yeme-içme dünyasının önemli isimleri bu hafta Swissotel’de buluştu, kardeş gazetemiz Hürriyet’in Karaca iş birliğiyle hayata geçirdiği İncili Gastronomi Rehberi için.
Henüz ikinci yılında olmasına rağmen, Müge Akgün yönetimindeki İncili Gastronomi Rehberi çok yol aldı ve sektörün büyük bir bölümünü bir araya getirmeyi başardı.
Daima kendi mekânları başında görmeye alışık olduğumuz isimler ilk defa bir gecelerini başka bir mekânda, başka mekân sahipleriyle bir arada geçirdi.
Tecrübeyle sabit, böyle ödüller, yıldızlar, inciler listeleri yapmak kolay değil.
Bu gibi durumlarda proje koordinatörlerinin de müfettişlerin de işi çok zor.
Birini mutlu ederken, birini mutsuz etmek kaçınılmaz çünkü.
Her yıl aralık ayının en heyecanla beklenen gecelerinden biri, İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı ev sahipliğindeki Gala Modern.
Sadece katılan 500 kişi için ya da çağdaş sanat piyasası için değil, hepimiz için. Çünkü amaç, İstanbul Modern’in yaşamına ve tabii eğitim programlarına katkıda bulunmak.
Gala Modern sayesinde 9 yılda bugüne kadar 502 bin çocuk ve genç sanat eğitiminden yararlandı.
Bu yıl ise hedef 20 bin çocuk ve gence daha ulaşmak.
Hatta bu yüzden gecenin destek çağrısı, 18-25 yaş arası 20 bin gence her salı ücretsiz müze deneyimi sunan “Genç Salı” projesi için yapıldı.
Gala Modern, bu yıl İstanbul Modern’in Karaköy Antrepo’dan Beyoğlu’ndaki geçici mekânına taşınması nedeniyle ilk defa müze dışına taşındı ve Hasköy Yün İplik Fabrikası’nda yapıldı.
Tabanlıoğlu Mimarlık ve dDf’in dokunuşlarıyla fabrika baştan yaratıldı.
Carlo Bernardini’nin yemekleri de harikaydı.