“Türkiye bizim ikinci evimiz oldu, bizi burada evimizde gibi hissettiriyorsunuz” dedi Marlborough Galeri’nin direktörü Marcia Levine, Pera Palas’taki konuşmasında.
Tam da aynı saatlerde Tophane’de İtalya’nın önemli galerilerinden Galleria Russo’nun İstanbul’daki yeni şubesinin açılışı vardı.
Kalabalık dışarıya taşmıştı. Marcia Levine’ın söyledikleri aslında söylenmiş bir cümle değildi. Gerçekten de dünya çapındaki galerileri koşa koşa İstanbul’a çekecek kadar başarılı sanatçılarımız ve büyük koleksiyonerlerimiz var.
Contemporary Istanbul öncesinde Ahmet Güneştekin’in Monako sergisindeki başarısını kutlamak için Demet Sabancı ve Cengiz Çetindoğan Pera Palas’ta bir davet düzenledi. Murat Ülker’den Yahşi Baraz’a sanat piyasasının önemli isimleri bu davette bir araya geldi.
Güneştekin’in başarısı Marlborough
Galericileri şaşırtıyor...
Çünkü farklı ülkelerdeki sergilerinde bile koleksiyonerleri Güneştekin’i yalnız bırakmıyor. Daha sergi açılmadan ya da açılır açılmaz eserlerin hepsi satılıyor.
Japonya seyahatinde Fazıl Say sayesinde tanıştım Engin Yenidünya ile. Ortak birçok arkadaşımız olduğunu sonradan anladık...
Engin, Türkiye’den Japonya’ya giden herkese gönüllü rehberlik yapıyor. Aslında bankacı ama onu film yapımcısı kimliğiyle tanıyanlar da var.
Japonya’da Babazula ve Fazıl Say turnelerine eşlik ederken, bir yandan da ilk maratonu olacak Osaka Maratonu’na hazırlanıyordu.
Sonradan öğrendik; 2005’te annesini erken yaşta kaybettikten sonra sağlıklı yaşama kararı aldığını ve bu kararı uygulamaya başlamasının tam 8 yıl sürdüğünü...
Başlar başlamaz da, 7 ayda tam 47 kilo vererek maraton koşabilecek bir kondüsyona kavuştuğunu...
Biz Japonya’dan döndük, hemen sonrasında Engin 42 km. 195 metreyi Adım Adım tişörtüyle Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) ‘Benim Adım Türkiye’ kampanyası için koştu.
TEGV ilköğretim çağındaki çocukların mutlu bir çocukluk geçirmeleri ve geleceğe donanımlı hazırlanmaları için devlet tarafından verilen temel eğitimi tamamlayıcı çalışmalar yapıyor.
‘Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil’. İstanbul Tasarım Bienali’nin başlığı bu.
Böyle bir başlıkla ‘tasarım’ kelimesi birleşince karşınızda bir görsel şölen bulacağınızı zannediyorsunuz... Karaköy’deki Galata Rum İlköğretim Okulu’ndaki her bir işin önce görsel olarak ilginizi çekmesini, daha sonra da arkasındaki felsefeyi rehberlerden dinleyerek ya da yanındaki uzun yazılardan okuyarak öğrenmeyi bekliyorsunuz.
GÖRSEL DAHA GÜÇLÜ OLABİLİRDİ
Evet, bienalde büyük emek var; saygı duymamak mümkün değil ama doğrusu görsel olarak daha güçlü olabilirmiş.
Çıkışta, rehber eşliğinde gezmesem; neredeyse hiçbir işin önünde durup da uzun uzun yazıları okumazdım diye düşünüyorum çünkü o yazıları okutmak için gereken tasarım ve görsellik ne yazık ki çoğu işte yok.
Artık bırakın geleceği, günümüzde hangimizin bir sergi gezerken bu kadar uzun yazılar okumaya sabrı var?
Londra’nın en popüler restoranlarından Dabbous’nun ödüllü şefi Ollie Dabbous rakıya yakışacak özel bir menü hazırladı. Ama neden?
Londra’nın aylaröncesinden rezervasyon yapılan restoranlarından Dabbous’dayız. Restorana adını veren Ollie Dabbous, İngiltere’nin en önemli şeflerinden kabul ediliyor. 33 yaşında, bir Michelin yıldızı var. Kuveyt’te doğmuş, ailesi Fransız-İtalyan karışımı. İşte o yüzden kendisini “karışık ızgara”ya benzetiyor röportajlarında. Londra’da ise Başbakanlık Konutu’na da misafir oluyor, Tatler tarafından en iyi şef ödülünü de alıyor. Yemek eleştirmenleri restoranda yer bulamamaktan şikayetçi.
Restoranın alt katındaki barda BBC’den Financial Times’a birçok önemli yayında çalışan gazeteci ve yeme-içme dünyasından bilinen isimler var. Arada Fikir Sahibi Damaklar’ın kurucusu Defne Koryürek gözüme çarpıyor.
Ev sahibi ise Mey İçki’nin CEO’su Galip Yorgancıoğlu. Önce Yorgancıoğlu konuşuyor, sonra Dabbous. Gecenin amacı, milli içkimiz, hayır ayranın değil, rakının yurt dışında tanıtımı. Dabbous rakıyla uyumlu bir tadım menüsü hazırlamış. Kuzu incik de yapmış, ayva tatlısının sosuna rakı da eklemiş. Yurt dışında tanınmış bir şefin Türkiye’den çıkan bir içki
Hiçbir şeyden korkmadık, şu mavi oktan korktuğumuz kadar. Whatsapp yerine hala SMS kullananlara eski usül diyorduk, şimdi ise SMS daha cool geliyor. Nedeni basit, özel hayatınızı anında mesajlaşmak kadar ele geçirmiyor.
Daha mesaj yazmadan önce başlıyor stres, en son ne zaman online olmuş diye... Uzun süredir online olmamışsa bilin ki meşgul; uçakta da olabilir, toplantıda da.
Online olup da Whatsapp’tan gelen bir mesaja cevap vermiyorsanız durum daha da fena.
Bu sefer sonsuz sitem başlıyor. İster istemez kendinizi suçlu hisseder duruma geliyorsunuz.
Sadece yakınlarınızla ya da hoşlandığınız kişilerle karşı karşıya kalsanız o da iyi, ama artık Whatsapp’tan olur olmaz iş mesajları da geliyor.
Hiçbir samimiyetiniz olmayan kişiler, saat kaçta online olduğunuzu biliyor, cevap yazmazsanız da ayıp kabul ediliyor.
Şimdi daha da ileri gidildi, Whatsapp’ın yeni uygulaması ile karşı taraf mesajınızı okuduğu anda, mavi oklar beliriyor yanında. İşte mesaj gönderen kişi apart halinde bekliyorsa, başlıyor saldırmaya, arka arkaya yağıyor mesajlar.
4 saatlik uçuştan sonra kendinizi Maldivler’de gibi hissetmek için Jumeirah’ya, plaja gidilmeli. Buradaki sonsuz servis, mutlaka görülmeli. Güneş gözlüğünüzü temizliyor, yüzünüze Evian su spreyi bile püskürtüyorlar.
* Dubai metrosu 09.09.09’da açılmış. Metro daha çok ilgi çeksin diye her istasyona bir alışveriş merkezi yapmışlar. Tamam, Dubai’de vergi yok ama burası İstanbul’dan çok daha ucuz sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
* İstinye Park gibi bir AVM isteyenler BurJuman’a gitmeli ama AVM’nin içinde bir de kayak merkezi olsun derseniz Mall of Emirates tercih edilmeli. En büyük AVM’yi gezmeye haliniz varsa doğru Dubai Mall’a...
NUSR-ET DUBAi’DE AÇILIYOR
* Dubai Mall hâlâ dünyanın en büyük alışveriş merkezi. Bir ayakkabı bölümü var ki, müze gezer gibi gezilebilir. Zaten bazı ayakkabılar cam fanuslar içinde sergileniyor.
* Dubai Mall’un hemen yanındaki Addres Otel’de, Wolfgang Puck’ın restoranı Cut’daki wagyu etleri görünce, Japonya’ya gitmiş kadar olunuyor. Sonrasında iki asansör değiştirerek Address Otel’in panoramik manzaralı barı Neos’a gidiliyor.
Dünyanın en yüksek gökdeleni Burj Khalifa’da, Armani Otel’in terasındayız...Yan masada Janet Jackson ve Katar Şeyhi’nin yeğeni olduğunu öğrendiğimiz eşi oturuyor. Pucci’nin kreatif direktörü Peter Dundas, masalar arasında gezinirken pembe ceketiyle hemen dikkat çekiyor. Süpermodel Karolina Kurkova, Vogue İtalya’nın yayın yönetmeni Franca Sazzoni’nin yanına uğruyor. Franca Sozzani, aynı zamanda Milano’nun meşhur mağaza ve sanat galerisi Corso Como 10’un sahibi Carla Sazzoni’nin de kız kardeşi. Alberta Ferretti, Roberto Cavalli ve Bottega Veneta’nın yöneticileriyle konuşuyor.
Valentino’nun kreatif direktörleri Maria Grazia Chiuri ve Pier Paolo Piccioli misafirleriyle ilgileniyor. Yanımda ise Hermes’in Uma Thurman’a benzeyen sade-şık yöneticisi Juliette Streichenberger, Güneri Cıvaoğlu ve Emaar Türkiye’nin CEO’su Ozan Balaban var. Daha sonradan da Vogue Türkiye’nin yayın yönetmeni Seda Domaniç geliyor yanımıza.
DÜNYANIN EN BÜYÜK FıSKİYESİ
Moda dünyasının kalbi, cuma akşamı Dubai’de atttı. Peki ama neden moda başkentlerinde değil de Dubai’de? Nedeni belli, Vogue İtalya ile Emaar, Dubai’de moda günleri düzenledi. Moda günlerinde dünyanın en büyük alışveriş merkezi olan
Nişantaşı’nın Atiye Sokak ve Mim Kemal Öke Caddesi’nden sonra son buluşma noktası Topağacı oldu. Union 22 ve Kozmonot’un art arda açılışıyla Topağacı’nın yükselişi tescillendi
İstanbul’un yeme-içme ve eğlence hayatı, mekanları hızlı tüketiyor. Nişantaşı’nın merkezi de aynı bu hızla değişiyor. Abdi İpekçi Caddesi’nin kalabalığı, önce Atiye Sokak’a sonra Mim Kemal Öke Caddesi’ne taşındı. Arap turistler hızla öğrendi bu değişimi. Turistik olmayacak, herkesin birbirini tanıdığı daha küçük mekanlar tercih edilmeye başlandı. Bunun için de yavaşyavaş Topağacı’na kayıldı. Bir anda Nişantaşı’nın ekseni değişti. Mahalle ve Divine zaten vardı Topağacı meydanında. Özellikle Divine sadece yemekleriyle değil, caz geceleriyle de Topağacı’ndan beklenmedik bir yer. Mahalle’de ise bazı geceler Nurcan Eren sürprizi bile oluyor.
Sonra Teşvikiye Camisi’nin arka sokağında MOC açıldı. Kahve tutkunları artık bildik kahve zincirleri yerine MOC’ta daha afilli kahveler içmeyi tercih etti. Nişantaşı kafelerinin belli başlı tanıdık yüzleri artık MOC’ta sosyalleşir oldu.
İki yeni mekan daha
Daha sonra Topağacı’nda 400 derece adlı bir pizzacı açıldı. Aynı MOC’un yaptığı gibi zincirlerden hoşlanmayan