BIRAKMAK iSTiYORUM!

5 Nisan 2014

“Bu akşam plan ne?” diyor telefondaki ses. ‘Bırakmak İstiyorum’u izlemeye gidiyorum” diyorum. “Sen sigara içmiyorsun ki, sigara bıraktıran filmde işin ne?” cevabını alıyorum. “Olsun, merak ediyorum” diyorum.
Neyse ki yalnız değilim, sigara içmeyen dört arkadaş Kanyon’da bir salona kuruluyoruz. Yanımızda Beren Saat-Kenan Doğulu, Gülben Ergen ve Cem Yılmaz da var.
Film daha başlamadan hikayesi etkiliyor. Böcek Yapım’ın ortakları İpek ve Ömer Faruk Sorak; Dr. Emre Üstünuçar sayesinde sigarayı bırakmışlar. Üstelik de birini söndürüp diğerini yakan tiryakilerden olmalarına rağmen!
Böcek Yapım ekibinden daha birçok kişi Dr. Emre Üstünuçar’ın 6 saatlik semineriyle sigarayı bırakmış. Bu Allen Carr yöntemi gerçekten işe yarıyor demek ki.
Sonunda yapımcı İpek Sorak Dr. Emre Üstünuçar’ın seminerini bir film haline getirmeye karar vermiş. Yönetmen Yücel Yolcu sayesinde 6 saat yerine 90 dakikada hap bilgileri alıyor, sigara içenlerin psikolojisini daha iyi anlıyor ve sonunda sigaranın zararları ile ilgili moral bozucu hiçbir şey görmeden filmden çıkıyorsunuz.
Bu sefer daha net görüyoruz; esas sorun nikotin bağımlılığı, el ya da dudak alışkanlığı değil. Esas sorun, sigaranın keyif

Yazının Devamı

PEKi YA ŞiMDi?

2 Nisan 2014

Pazar günü İstanbul’un en güzel binalarından birinde, Maçka Akif Tuncel Lisesi’nde oyumu kullandım. Bunun için tam 1.5 saat sırada bekledim.
Tuvalet kağıdı gibi katla katla bitmeyen oy pusulalarının neden böyle olması gerektiğini ve neden her şeyi yenilemeye bayılırken, kaldırım taşlarını bile sürekli yıkıp tekrar yaparken, hâlâ oy pusulalarımızın yenilenmediğini anlamadan...
Oy kullanmanın ardından imza atarken bir kadın tutturdu, “Kendi kalemimle imzamı atacağım, öbür kalem uçabilir” diye. Malum, hepimizde tuhaf bir paranoya hali... Kimse kimseye güvenmiyor. Kimi zaman haklıyız, kimi zaman haksız. Artık bunu anlamak daha da zorlaşıyor.
Bu durumda sandık görevlileri herkesin aynı kalemle imza atması gerektiğini ısrarla söyledi. Bir kalem uğruna ortam gerildikçe gerildi, sıra uzadıkça uzadı. Oy ve Ötesi’nin gönüllüleri “Herkes istediği kalemle imza atabilir, hukukçulara danıştık” dedi.
Dinleyen olmadı! Sonuç, kavga giderek alevlendi...
Hiç ummadığım kişiler olmayacak tepkiler vermeye başladı. Ece Sükan ve Ümit Benan’ın Bebek’te valelerle yaşadığı korkunç görüntülere ramak kaldı. Çünkü artık hepimizin sinirleri bozuldu. Hangi partiye oy verirsek verelim, kimsede sabır

Yazının Devamı

KATE’iN ÇAKMA ÇANTA ALIŞVERiŞi

1 Nisan 2014

Kate Moss sık sık Bodrum’a LifeCo’ya detoksa geliyor, Türkbükü’nde kalırken İpekçe’den bol bol alışveriş de yapıyor. Zaten alışveriş de olmasa, o kadar saat aç biilaç nasıl geçer belli değil! Buraya kadar her şey normal...
Dünkü Milliyet’in üçüncü sayfasında Kate Moss’un barlar sokağında bir çakma çantacıda çekilmiş fotoğrafı vardı. Bodrum barlar sokağından çanta, deri ceket ve kilim alışverişi yaptığı yazıyordu. Daha fazla detaya girilmemişti. Oysa fotoğrafa biraz dikkatli bakınca arkadaki sıra sıra çantayı fark etmemek mümkün değildi.

CEZASI KOKAİNDEN AĞIR
Dünyanın en önemli markalarının yüzü ol, bunun için milyonlarca dolar kazan, modaevlerinin patronlarından kreatif direktörlerine herkesi tanı, her sezon her modaevinden kıyafet ve aksesuvarlar hediye yağsın, her kadının gardırobunu ele geçirmek istediği stil ikonu ol...
Buna rağmen Bodrum’un artık barlar sokağından çok, çakma çantacılar sokağı haline gelmiş sokaklarında kendini alışverişe ver. Hatta bir de arka fona bu çakma çantaları alıp esnafla hatıra fotoğrafı çektir!
Markalar bu fotoğrafları görse Kate Moss’un kokain fotoğraflarından daha çok tepki verir. Markaya, tasarıma ve emeğe saygısızlık,

Yazının Devamı

Gece hayatındaki eksik tamamlandı

30 Mart 2014

Son günlerin en popüler yeri Etiler’de yeni açılan Fenix. Bird’ün yaratıcıları Aliye Turagay ve Joost Rooijmans, Metin Fadıllıoğlu’nun 29 ekibiyle bir araya geldi ve...

stanbul gece hayatında uzun zamandır kimseyi bu kadar heyecanlandıran bir yer olmamıştı. Bir yandan telefon trafiği yaşanıyor, bir yandan Nispetiye Caddesi’nin korkunç trafiği daha da kilitleniyor. Rezervasyon yaptırabilmek için araya tanıdıklar sokuluyor. Yemeğe yer bulunmazsa sonrasında barına gidiliyor. Artık gece çıkıldığında buraya uğranmazsa gece çıkılmış sayılmıyor. Etiler’de yeni açılan Fenix’ten bahsediyorum.

İki farklı tarz bir araya geldi
Fenix tam Şamdan’ın karşısında. Eski GQ Bar’ın yerinde. GQ Bar’daki hayal kırıklığından sonra aynı yerde Fenix’in nasıl farklı bir atmosfer yarattığını görünce mekanları asıl yaşatanın ruhu olduğunu bir kez daha anlıyoruz. İşte Fenix’e ruhunu veren de Bird’ün yaratıcıları Aliye Turagay-Joost Rooijmans ve Metin Fadıllıoğlu’nun 29 ekibi. Gece hayatında iki önemli marka, iki farklı tarz bir araya gelmiş. Bird ve Flamingo’dan da 29’dan da esintiler var. Bird’ün girişinde asılı olan “Meet me in İstanbul” bile alt kata inen merdivenin tam karşısında yerini almış.

Yazının Devamı

KÜBA: iŞTE BÖYLE GEZiLiR!

30 Mart 2014

Tanıdığım en özel insanlardan biri ressam Suat Akdemir. Sergi açılışı ya da kitap lansmanı varsa kendisine ilk soracağım şey, “Sen gidiyor musun?”dur.
Çünkü istediği kadar kendi sergisi ya da kitabı olsun, Suat gitmeyebilir, ortalıkta görünmeyi, yaptıklarıyla böbürlenmeyi sevmez. Sanatla pazarlamanın iç içe geçtiği bir dönemde bu piyasadan mümkün olduğu kadar uzak kalmayı başarabilmiş çok sayılı kişiden biri.
Bedri Baykam onun için şöyle diyor: “Suat Akdemir, bu devirde artık pek bulunmayan başka bir çağın materyalizm dışı boya ve düşünce ekseni üzerine yaşamını kurmuş bir anti-kahraman. ‘Artık onun hakkını vermek, Türk sanatının boynunun borcu’ desem, buna en çok kendisi bozulur. Çünkü Suat para, ün ve kariyer arayışı dışında, yalnız bu dünyada izler bırakmasına yardımcı olacak kadar takas metası arıyor. Bunun adını ‘para’ koyup, ardından dünyayı hırsla sürekli kirleten başkaları...”

SEYAHAT ANILARI
Suat Akdemir’in tam üç yıl önce ‘Sınırlar/Kıyılar’ adlı kitabında 2002’de gerçekleştirdiği Türkiye yolculuğunda çektiği fotoğrafları ve notlar tek kelimeyle harikaydı. Bu, sıradan bir yolculuk değildi.
79 günde, bisikletle 5 bin 700 kilometre yaptı. Fotoğraflar çekti,

Yazının Devamı

SANDIĞA GiTTiM GELiCEM

29 Mart 2014

Yarınki durumumuz budur. Instagram’da sandık başı fotoğraflarını oturduğumuz yerden ‘like’ edeceğimize, bir zahmet yerimizden kalkıp oy kullanmamız gerekiyor.
Şimdiye kadar hiç oy kullanmamış olabilirsiniz. Hiçbir adayı kendinize yakın hissetmiyor da olabilirsiniz ama ne olursa
olsun, yarın sabah uyanır uyanmaz yapacağımız ilk iş oy vermek olsun!
2011 seçimlerinde gördük...
52 milyon seçmenden 10 milyona yakınının oylarının geçersiz veya kullanılmamış olması, yaklaşık yüzde 20’ye yakın bir seçmen kitlesinin yok sayılmasına neden oldu.
Hatta Dot’un bir seçim simülasyonu olan son oyunu ‘Dövüş Gecesi’nde de seyrettik, en çok oy alan aday, oylamayı yapan izleyiciye teşekkür ederken, en başta oy kullanmayanlara teşekkür ediyor, “Siz olmasaydınız ben de olmazdım, beni sizler var ettiniz” diyor manidar manidar gülerek. Haksız mı?
Bir oy bir oydur.

Yazının Devamı

KUŞ UÇTU UÇACAK

26 Mart 2014

Üç genç adam tartışıyor. Biri diğerine “Artık biraz durman lazım, yanlış mesaj vererek şirkete zarar veriyorsun” diyor. Diğeri cevabı yapıştırıyor, “Ama Twitter’ı ben icat ettim.” Bunu diyen tahmin ettiğiniz gibi Jack Dorsey.
“Hayır, Twitter’ı sen icat etmedin. Ben de icat etmedim, ‘Biz’ de icat etmedik. İnternette kimse bir şey icat etmiyor, sadece varolan bir fikri genişletiyor” cevabını veren ise ‘Ev’ diye tanıdığımız Evan Williams.
Üçüncü ortak ‘Biz’ lakaplı Christopher Stone da tenis maçı izler gibi diğer ikisini izliyor. Taraf tutmadan, ikisiyle de aynı fikirde olmadan. Aslında tam da şimdi içinde bulunduğumuz durum gibi.

TWITTER’IN KİTABINI YAZDI
Aylardır başucumda bir kitap var, Nick Bilton’ın ‘Hatching Twitter’ı. Steve Jobs’un biyografisini bir çırpıda okudum, ‘Sosyal Ağ’ı vizyona girer girmez izledim ama Twitter’ın hikayesini okumak için hiç acelem yoktu. Ta ki geçen perşembe gecesine kadar. Çünkü Twitter’la başka bir ilişkim vardı, kendisi o kadar güçlüydü ki, arkasındaki hikaye o kadar da önemli değildi.
Kurucularından Noah Glass “Arkadaşlarımın her saatte ne yaptığını öğrenebilmek onlara daha yakın hissetmemi ve kendimi daha az yalnız hissetmemi sağladı”

Yazının Devamı

FESTiVALDE KAÇIRMAYACAĞIM FiLMLER

25 Mart 2014

Her şey bir yana, İstanbul Film Festivali bir yana. Her yıl olduğu gibi bu yıl da biletlerin satışa çıktığı gün sabah saat 07.00’de kuyruğa giren tanıdıklar oldu.
O gün, ne yasaklar, ne seçimler hiçbir şeye aldırmadan biraz nefes almaktı amaç.
Hemen akabinde çoğu birbirini festivallerden tanıyan bir kalabalık, film festivali coşkusuyla sırada yaşadıklarını anlatıyor, sabah 07.00’de hiçbir şey için kuyruğa girmeyecek tembellikte olanlar ise heyecanla dinliyordu.
Malum, İstanbul Film Festivali’ne sayılı gün kaldı. Biletleri şimdiden almak gerekiyor.
Kuyrukta saatler geçirmemiş ve istediğim filmlerin bir kısmına bilet bulamamış olabilirim ama programı çalıştım, yüzlerce film arasından tamamen kişisel bir liste yaptım.
Buyrunuz...
* Düzmece Dava (Ai Weiwei: The Fake Case)

Yazının Devamı