Hatırlayacaksınız, Banksy’nin ‘Kırmızı Balonlu Kız’ adlı eseri Londra’da Sotheby’s müzayede evinde 1 milyon 100 bin sterline satılmış ve satışın hemen ardından eser kendini parçalara ayırmıştı.
Tuvalin alt yarısı kalın kenarlı çerçeveye gizlenmiş doğrama mekanizması tarafından lime lime edilmiş ve geriye sadece beyaz fon üzerinde tek bir kırmızı balon olan kısım kalmıştı.
‘Kırmızı Balonlu Kız’ın kendisini parçalayışı izleyicileri şaşkına çevirmiş, Banksy de bu anın videosunu Instagram sayfasından Picasso’nun “Yok etme dürtüsü de yaratıcı bir dürtüdür” alıntısıyla paylaşmıştı.
Videonun altına düştüğü notta ise “Birkaç yıl önce, bir gün açık artırmada satılması ihtimaline karşı tablonun içine gizlice bir kağıt imha makinesi yerleştirmiştim” diye açıklama yapmıştı.
Ayrıca Banksy, olaydan birkaç gün sonra eserin aslında tamamen parçalara ayrılmasını hedeflediğini ancak işlerin yolunda gitmediğini belirtmişti.
Banksy’nin ‘Kırmızı Balonlu Kız’ adlı eserini 1
Geçen hafta sonu Financial Times’ın sevilen eki HTSI’de iç mimar Zeynep Fadıllıoğlu’nun İstanbul’u başlıklı bir yazı vardı.
Christina Ohly Evans imzalı röportajda Zeynep Fadıllıoğlu’nun İstanbul’dan seçtiği güzellikler, mekânlar, markalar detaylı bir şekilde anlatılıyordu.
Hatırlayacaksınız, Nisan ayında Milano Tasarım Haftası’nda Rizzoli Galeria’da Zeynep Fadıllıoğlu’nun ‘Luxury Redefined’ başlıklı kitabının lansmanı gerçekleşmişti.
Catherine Shaw imzalı kitap Zeynep Fadıllıoğlu’nun modern, minimalist bir camiden şehrin en büyük lüks oteline kadar en çarpıcı projelerine kapsamlı bir bakışı anlatıyor.
Birkaç yıl önce Zeynep Fadıllıoğlu ile Londra’da Masterpiece adlı sanat, tasarım ve mobilya fuarında bir araya gelmiştik.
Zeynep Fadıllıoğlu Masterpiece’in özel yemek odasını tasarlamıştı, Osmanlı avlularından ilham alarak.
En son o zaman yurt dışında sahnede konuşmasını izleme şansım olmuştu, Zeynep Fadıllıoğlu İngiliz Harper’s Bazaar’ın editörünün sorularını yanıtlarken de izleyicileri kendine hayr
Ben Evans, Londra’yı bir tasarım başkenti hâline getiren isimlerin başında geliyor.
21 yıldır düzenlediği Londra Tasarım Festivali’ne Londra Tasarım Bienali’ni de ekledi.
Kendisiyle daha önce konuştuğumda “Tasarımcılarınızı uluslararası sahnede daha iyi tanıtmalısınız” demişti.
“Kreatif ekonomi yumuşak güç” gerçeğinin altını çizerek, arzu edilen destinasyon olmak için bunun ne kadar önemli olduğunu anlatmıştı.
Londra Tasarım Bienali’nde geçen yıl tam 45 uluslararası katılımcı küresel zorlukları tasarımlarıyla sorgulamıştı.
Bienalin teması: “The Global Game: Remapping Collaborations”tı (Küresel Oyun: İşbirliklerini Yeniden Eşleştirmek).
Londra Tasarım Bienali 2023’ün Sanat Direktörü Aric Chen liderliğinde Somerset House’un tamamını devralan dünyanın dört bir yanından katılımcılar, tasarım aracılığıyla yeni uluslararası iş birliği biçimlerini hayal etmiş ve hayata geçirmişti.
İşte bunların arasında tasarımcı ve küratör Melek Zeynep Bulut imzalı Türkiy
Her geçen gün daha da çok değerini anlıyoruz ve daha da coşkulu kutlamak istiyoruz Cumhuriyet Bayramı’mızı.
Kutlamaların zaman zaman çeşitli nedenlerden iptal edildiği oluyor.
29 Ekim bile herhangi bir uzun hafta sonu tatili kadar sıradanlaştırılabiliyor bazen istemeden.
Unutmamak lazım, her ülkenin tek bir bağımsızlık günü var.
En azından yılda bir kez de olsa bunu hatırlamalı ve kutlamalı.
Bugün tek bir bayram var bizim için, her zaman da öyle olacak.
Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun!
Londra’da küçük bir salonda Oscar ödüllü İsveçli oyuncu Alicia Vikander’in hikâyesini kendisinden dinliyorum. 36 yaşındaki film yıldızı sosyal medya çelişkisini anlatıyor.
Londra’da Soho Mews House’da film endüstrisinden tanıdık isimlerle küçük bir salondayım. Karşımda Oscar ödüllü bir film yıldızı olmasına rağmen tüm tevazusuyla Alicia Vikander oturuyor. Alicia Vikander, İsveçli bir oyuncu, 15 yaşında evinden ayrılıp bale okulunda tek başına yaşamaya başlıyor. Sonra balede sakatlanınca oyunculukla ilgileniyor. İki oyunculuk okuluna başvuruyor, ikisinden de reddediliyor ama vazgeçmiyor. Daha sonra İsveç’te tesadüfen bir yapımda rol almasıyla şansı açılıyor.
“Beni hep ABD’de yaşıyor sanıyorlar ama hayatımda hiç ABD’de yaşamadım, zaten Amerikan yapımı filmlerin çoğu da İngiltere’de çekiliyor” diye başlıyor anlatmaya.
“İçimden İsveç aksanı çıkıveriyor”
İlk başlarda oyunculuğu ana diliyle yapamamanın kendisini ne kadar
Londra’nın köklü dans okulu Rambert’in RIBA mimarlık ödüllü binasındayım.
Rambert Dans Tiyatrosu’nun artistik direktörü Benoit Swan Pouffer ile görüşmek için.
BAFTA Ödüllü Peaky Blinders, Rambert Dans Tiyatrosu’nun sahne uyarlaması ve ikonik müzikleriyle Piu Entertainment tarafından Yapı Kredi 80. Yıl Etkinlikleri kapsamında Zorlu PSM’ye getiriliyor.
21-24 Kasım’da İstanbul’da sahnelenecek ‘Peaky Blinders: The Redemption of Thomas Shelby’ (Peaky Blinders: Thomas Shelby’nin Kurtuluşu) öncesinde Fransız koreograf ve artistik direktör Benoit’dan detayları dinleme şansım oluyor.
BBC’nin ödüllü dizisi ‘Peaky Blinders’ın yaratıcısı Steven Knight ile önce dizide bir dans performansı koreografisi için bir araya geliyorlar.
Sonra ortaya çıkan sahneyi çok beğendikleri için Birmingham’da düzenlenen bir tiyatro festivalinde 10 dakikalık ayrı bir dans gösterisi hazırlıyorlar.
Bu gösteri de başarılı olunca neden bunu başlı başına bir
Londra’da gerçekleşen sanat fuarı Frieze’in ardından koleksiyonerler ve sanat galerilerinin yöneticileri soluğu Paris’te Art Basel açılışında aldı.
Art Basel Paris, ikonik Grand Palais’deki ilk edisyonuyla Paris’te ve ötesinde önde gelen bir kültürel merkez olarak konumunu güçlendirdi.
Art Basel Paris, Fransa’dan 65 galeri dahil olmak üzere 42 ülke ve bölgeden 195 galeriyi bir araya getirdi.
Fuarı bu yıl tam 65 bin kişi ziyaret etti.
Galericiler satışlardan son derece memnundu, hatta Paris’in Londra’nın yerini aldığı konuşulmaya başlandı.
Galerilerde Louise Bourgeois, Julie Mehretu, Willem de Kooning, Lee Ufan, Olga de Amaral, Paulina Olowska, Camille Henrot, Lungiswa Gqunta, Juliette Roche gibi dünyanın önde gelen çağdaş sanatçılarının, 20. yüzyılın ustalarının ve yeni isimlerin eserleri yer aldı.
Art Basel Paris, Grand Palais’ye gelişini kutlamak için dokuz galeriyi bir araya getiren, farklı küratöryel önerilere adanmış yeni bir bölüm olan Premise’ı tanıttı.
Kanatlı melekler olarak karşımıza çıkan sıfır beden süpermodellerin devri çoktan kapanmamış mıydı? İşte bu hafta New York’ta gerçekleşen Victoria’s Secret defilesi bunu bir kez daha sorgulatıyor.
Victoria’s Secret defilelerini bir zamanlar milyonlar izliyordu. Kendi yarattıkları ideal güzelliği, ideal vücut ölçülerini gözümüze sokan, milyonlarca dolarlık pırlantalarla süslü, gösterişli iç çamaşırlarıyla Victoria’s Secret meleklerine dönüşebileceğimizi vadeden defileler, markanın en önemli pazarlama araçlarından biriydi. Ta ki sosyal medyanın yükselişi ve güzellik ölçüsünün tek tipe indirgenemeyeceği kabul edilene kadar. 2019’da anlaşıldı, artık Victoria’s Secret gibi markaların dayattığı güzellik anlayışı da, pazarlama taktiği de işe yaramıyordu.
2018’de Gigi Hadid, Kendall Jenner ve Leomie Anderson gibi popüler modellerin podyuma çıktığı defile, o ana kadarki en düşük izlenme oranına sahip oldu. Sadece 3.3 milyon kişi tarafından izlendi. Daha önceki