Yılmaz Erdoğan, Belçim Bilgin, Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat ve Farah Zeynep Abdullah’la
birlikte Londra Türk Filmleri Festivali’nin açılışına katıldım. “Kelebeğin Rüyası”nın Londra galasında ve sonrasında bakın neler yaşandı
Sabah saat 07.00, Atatürk Havalimanı’ndayız. Daha herkesin afyonu patlamamış ama yine de herkesin konuştuğu şey aynı, Kıvanç Tatlıtuğ. Birlikte fotoğraf çektirmek isteyenler de gizli gizli fotoğrafını çekenler de var. Kıvanç Tatlıtuğ o saatte bile herkese karşı son derece kibar.
Uçaktayız, Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat’la birlikte. Londra Türk Filmleri Festivali’nin açılışına, “Kelebeğin Rüyası”nın Londra galasına gitmek üzere. Yılmaz Erdoğan, Belçim Bilgin ve BKM Genel Müdürü Zümrüt Arol Bekçe, İstanbul galasından hemen sonra, bizden bir gün önceden gelmişler Londra’ya. Filmin diğer başrol oyuncusu Farah Zeynep Abdullah ise zaten Londra’da okuyor, filmi ilk kez burada izleyecek.
Oteldeyiz. Covent Garden yakınındaki Philippe Starck tasarımı St. Martins Lane’de buluşuluyor. Diş şeklindeki puflara herkes sıra sıra diziliyor. Yılmaz Erdoğan bol bol fotoğraf çekiyor. Kıvanç Tatlıtuğ ve Belçim Bilgin filmin dans sahnelerinin etkisinde, kapının hemen girişinde dans ediyorlar. Bu arada Zerrin Tekindor’un oğlu Hira, Kıvanç’la buluşmaya geliyor. Herkesin elinde telefonlar, heyecanla lobide birbirlerinin fotoğrafını çekiyorlar.
“Richard Gere buradaydı böyle izdiham yoktu”
Festivalin açılış kokteylindeyiz. Leicester Square The Penthouse’da. Nasıl bir izdiham var anlatamam. “Kelebeğin Rüyası” ekibi içeri girince herkes birbirini eziyor. Oyuncuların etrafında bir çember oluşturuyoruz, sözde onları koruyacağız ama ne mümkün. Çember giderek daralıyor. Sonunda daha fazla dayanamayıp hep beraber asansöre biniyoruz.
Sırada Odeon West End sineması var. Tabii önce kırmızı halı seremonisi başlıyor. Vodafone Red’in ev sahipliğinde film ekibi kırmızı halıda salınıyor. Hayranlar çığlık çığlığa, birbirlerini parçalayacak gibiler. BBC çekim yapıyor. Sinema salonunda öyle bir kalabalık var ki gecenin sunucusu “Dün gece burada Richard Gere’ın filminin galası vardı, Richard Gere buradaydı ama ben böyle izdiham görmedim” demek zorunda kalıyor. Tabii farkında değil Kıvanç etkisinin.
Bu arada sadece Türkler değil, Kıvanç’ın Iraklı hayranları da fotoğraf çektirebilmek için bağırıyor. Yabancı olduklarını duyunca, Kıvanç “Çok isterim ama başkalarına ayıp olur, hadi çabuk çekelim’” diyor şakır şakır İngilizcesiyle. İşte o noktada anlıyorum, Kıvanç’ın dünya çapında olması için dil bariyeri de yok. Genelde bizdeki yeteneklerin önünde en büyük engel dil oluyor. Ama neyse ki Kıvanç’ın İngilizcesi son derece düzgün. Bu kadar ilgiye, bu kadar çekiştirilmeye rağmen o kadar ustaca idare ediyor ki her şeyi hayranlık duymamak elde değil.
Yanımda Kıvanç’ın menajerleri Gaye Sökmen ve Zerrin Ersu var. “Kıvanç antrenmanlı, her zaman çok iyi idare ediyor” diyorlar. Özellikle Ortadoğu’da nasıl yoğun bir ilgiyle karşılaştığını anlatıyorlar. Tabii bir de Kıvanç’ın ne kadar çok çalıştığını. Zaten ‘Kuzey Güney’i izleyenler biliyor, diziyi izlemeyenler de bu filmde görecek Kıvanç’ın ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu.
“Mankenden oyuncu olmaz” diyen konservatuvarlılar vardı zamanında. İşte şimdi onlar izlesin de görsünler, yetenek ve çok çalışmayla nasıl iyi oyuncu olunduğunu. İş sadece konservatuvarla bitmiyor.
Bu arada konu İstanbul’daki galadan açılıyor, BKM ekibinden öğreniyorum, İstanbul galasına ilk gelen Kıvanç’ın anne ve babasıymış. Filmde çok ağlamışlar. Nasıl ağlamasınlar, Kıvanç’ın oyunculuğunu izleyip de gurur duymamak mümkün değil.
Kadir İnanır’ın konuşması salonu alkışlarla inletiyor
“Kelebeğin Rüyası” ekibi hep birlikte kuliste galayı beklerken Kadir İnanır geliyor. Kadir İnanır’a herkes son derece saygılı. Kısa bir süre sonra aşağı iniliyor, tören başlıyor. Önce Reis Çelik’e son filmi “Lal Gece” ile Digiturk Dijital Dağıtım Ödülü veriliyor, sonra Kadir İnanır’a Yaşam Boyu Başarı Ödülü.
Kadir İnanır “Avrupa’nın en büyük şehrinde yaşıyorsunuz ama dünyanın cennetinden mahrumsunuz. Ben 43 yıldır söyleyeceklerimi filmlerimde söylüyorum. Şimdi size 75 milyonun yaşadığı cennet ülkemizden yürekleri sıcacık sevgiyle barış dolu selamlar getirdim” diyor. Salon alkışla inliyor, herkes ayakta. “Kelebeğin Rüyası” ekibi sahneye çıkıyor, önce Yılmaz Erdoğan alıyor mikrofonu. Sonra sırayla bütün oyuncular kısa kısa konuşuyor.
Sonunda beklenen an geliyor, film başlıyor. “Kelebeğin Rüyası” dünya çapında bir iş. Adı üstünde, rüya gibi görüntülerle dolu. Hiç Türk filmi gibi değil. Görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki’yi kutlamak lazım. Oyunculuklar da müthiş. Kıvanç Tatlıtuğ döktürüyor. Sadece zayıflığı değil yüzündeki ifade, kambur duruşu ve tırnak yemesiyle de rolün hakkını veriyor. Filmin diğer yıldızları ise Mert Fırat ve Farah Zeynep Abdullah. İkisi de şahane. Karakterleri oynamıyorlar, karakterleri oluyorlar.
Maden işçileri bile “Ne zor işiniz var” demiş
Yılmaz Erdoğan daha senaryoyu yazmadan ve hatta evlenmeden önce şiir yazılan kız rolüne Belçim Bilgin’i uygun görmüş. Ama sinema nankör, Yedi yıl hazırlık uzun bir süre. Belçim Bilgin bu role oturmamış. Bir de diğer karakterler o kadar baskın ki onların yanında sönük kalmamak çok zor. Yine de Yılmaz Erdoğan çok iyi bir iş çıkarmış. Bazı sahnelerde film biraz daha hızlı olabilir miydi diye düşünüyorum. Ama uzunluk rahatsız etmiyor. Gösterimde bir sahnede izleyiciler filmi bitti sanıp alkışlamaya başlıyor. İşte film aslında o anda da bitebilirmiş. Sonrası olmadan da etkili bir final olurmuş.
Filmin sonunda Yılmaz Erdoğan, “Aklımızla yeteri kadar düşündük ve davrandık, sıranın kalple düşünmekte olduğunu söyleyecek kadar kısa bir öykü aslında, herkese çok teşekkür ediyorum” diyor. Bu filmle ilgili röportaj vermiyor çünkü filmin kendi kendini anlattığını düşünüyor, anlatmak yerine izlenmesi gerektiğine inanıyor. Filmi izleyen sektörde önemli İngilizler de “Çok etkileyici ve çok duygusal bir film” yorumunu yapıyor.
Filmin yapımcılarıyla konuşuyoruz, maden sahnelerinin ne kadar güçlükle çekildiğini anlatıyorlar. Zaten Yılmaz Erdoğan da bunun zor bir iş olduğunu söylüyor. Ne kadar zor olduğunu şöyle anlatalım. Malum, en zor iş maden işçiliği denilir. Bütün gün madende çalışan işçiler bile film ekibinin halini görünce “Ne kadar zor bir işiniz var” demişler.
Zonguldak’taki seti ziyaret eden herkes toz toprak içinde kalmış, kıyafetlerin rengi kararmış. Belçim ve Kıvanç’ın kömürlere bulandığı sahneden sonra temizlenmek hiç de kolay olmamış.
Mert Fırat ve Kıvanç Tatlıtuğ 18. Londra Türk Filmleri Festivali’ndeki galada konuşma yaparken...
Artık kaprisli starlar tarihe karışıyor
Buz gibi Londra havasında sinemadan otele koşuyoruz. “Kelebeğin Rüyası” ve Vodafone Red ekibiyle birlikte St. Martins Lane’in barında geceye devam ediyoruz. Bu arada Kıvanç grupta üşüyen bir kadına hemen ceketini çıkarıp veriyor. Böyle de centilmen. Bir yandan da “Film için nasıl zayıfladın?” sorularına cevap veriyor. Çok zor olmalı diyenlere cevabı basit; “Rol için öyle gerekiyordu”.
Saatler ilerliyor, hâlâ herkes birbiriyle hatıra fotoğrafı çektiriyor.
Bir yandan da yorgunluklarını atmaya çalışıyorlar. Biz İstanbul’a dönerken “Kelebeğin Rüyası” ekibi Berlin’e doğru yola çıkıyor. Berlin’deki galadan döner dönmez de Kıvanç Tatlıtuğ “Kuzey Güney’” setine, Mert Fırat ise “İntikam” setine koşacak. Ertesi gün de Zonguldak galasına gidecekler. Martta ise filmin Dubai’de galası var.
Onları yorucu bir süreç bekliyor ama son derece profesyoneller. Ayrıca bu kadar ilgiye rağmen mütevazı kalmayı başarabiliyorlar. Hiç şımarmadan, hiç dağılmadan her şeyin çok iyi üstesinden geliyorlar. Bir kez daha görüyoruz, artık oyunculukta yeni bir devir başlıyor, kaprisli starlar tarihe karışıyor.
Kıvanç Tatlıtuğ ile birlikte menajeri Gaye Sökmen de Londra’daydı.
Kadir İnanır festivalde Yaşam Boyu Başarı Ödülü aldı.