Gezi Parkı direnişi başladığından beri sosyal hayatımız değişti. Milli sporumuz Taksim’e yürüyüş oldu. Artık yeme-içme mekanlarında ya da AVM’lerde değil, Gezi Parkı’nda bir araya geliniyor
Son günlerde hayatımızda program yapma derdi yok. Nereye gidilecek, nerede buluşulacak sorularına gerek kalmıyor artık. Hayatımızın merkezinde Gezi Parkı var. Gündüz okul ya da iş, akşam direniş. Şimdi bakalım günlük hayatımızda neler değişti?
Daha az uykuyla ayakta durmaya alıştık. Geceleri ya Gezi Parkı’nda ya Halk TV karşısında ya da mahallede tencere, tava senfonisiyle geçirdik. Çoğumuzun Twitter yüzünden telefonlar eline yapıştı. Sabahı zor ettik, her sabah güzel bir haberle uyanmak umuduyla. Beklenilen haberler gelmedikçe programlar da değişti. Çok önceden planlanan
her şey ya ertelendi ya iptal edildi.
Kanyon ve İstinyePark da her öğlen direnişte
NTV yayınları yüzünden Doğuş Grubu’na ait mekanlardan tek tek müşterilerin kaldırılacağına...
Direnişçileri içeri almayan mekanların günlerce protesto edileceğine...
Kanyon’da ve İstinyePark’ta her öğlen herkesin ayağa kalkıp direnişe katılacağına...
Her mahallede saat 21.00 oldu mu, tencere veya tavalarla herkesin sokağa döküleceğine...
Fazıl Say’ın “Tencere, tava çalmaktan ellerim şişti” diyerek Twitter’a geri döneceğine...
Somali’ye gittiği için eleştirilen Sertab Erener’in bile sessiz sedasız gelip parkta direnişe katılacağına...
Çarşı’nın Fenerbahçe ve Galatasaraylıların bile gözdesi olacağına...
Perakendecilerin İstanbul’un göbeğine AVM yapılmasına karşı çıkacağına...
Gezi Parkı’nda bir gün Borusan Filarmoni’yi dinleyebileceğimize...
Moda dergilerinin bile daha ilk gününden sosyal medya adreslerinden direnişe destek vereceğine...
İstanbul’un en popüler mekanlarından Gaspar’da direnişe destek için müziğin durdurulacağına...
Konser yapmak için organize olan sanatçıların bile sonunda kimsenin bu direnişi sahiplenmesine izin vermeyen gençleri anlayıp konseri iptal edeceğine...
Zülfü Livaneli’den Yavuz Bingöl’e, Derya Köroğlu’ndan Edip Akbayram’a bir grubun parkta kendi kendine şarkılar söyleyeceğine...
En ufak bir taciz, en ufak bir hırsızlık yok
Geçen pazar günü Gezi Parkı’nda düşürülen ehliyet ve kredi kartını bulan gencin sahibine hemen ulaştıracağına (bkz. Ayşegül Dinçkök’ün teşekkür tweet’i)...
Taksim’de bu kadar kadının hiç taciz yaşamayacağına, özellikle de yılbaşı gecesi ertesinde izlediğimiz “Taksim’de korkunç taciz” başlıklı görüntülerden sonra, günlerce parkta gençlerin çadırlarda yatacağına...
Parkta maskeli yüzlerce kişi varken bırakın tacizi, en ufak bir hırsızlık bile olmayacağına...
Gençlerin her sabah parkta çöpleri tek tek toplayacağına...
“Kurtlar Vadisi”nin bile Gezi Parkı’na çadırdan yiyeceğe birçok ihtiyaç malzemesi göndereceğine...
Parkta ilaçtan yiyeceğe her şey ücretsiz olmasına rağmen hiçbir şeyin yağmalanmayacağına...
Direnişçilerin getirdiği kitaplardan bir kütüphane kurulacağına...
“Muhteşem Yüzyıl”dan “Kuzey Güney”e dizi oyuncularının seti bırakıp parka koşacağına...
Bütün bunları biri organize etmek isteseydi yapamazdı. Bu, tamamen kendi kendiliğinden oldu. Bakalım, direniş sona erince ne yapacağız, nereye gideceğiz?