Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gezi Parkı direnişi başladığından beri sosyal hayatımız değişti. Milli sporumuz Taksim’e yürüyüş oldu. Artık yeme-içme mekanlarında ya da AVM’lerde değil, Gezi Parkı’nda bir araya geliniyor

Yeni buluşma noktası: Gezi Parkı

Son günlerde hayatımızda program yapma derdi yok. Nereye gidilecek, nerede buluşulacak sorularına gerek kalmıyor artık. Hayatımızın merkezinde Gezi Parkı var. Gündüz okul ya da iş, akşam direniş. Şimdi bakalım günlük hayatımızda neler değişti?
Daha az uykuyla ayakta durmaya alıştık. Geceleri ya Gezi Parkı’nda ya Halk TV karşısında ya da mahallede tencere, tava senfonisiyle geçirdik. Çoğumuzun Twitter yüzünden telefonlar eline yapıştı. Sabahı zor ettik, her sabah güzel bir haberle uyanmak umuduyla. Beklenilen haberler gelmedikçe programlar da değişti. Çok önceden planlanan
her şey ya ertelendi ya iptal edildi.

Haberin Devamı

Yeni buluşma noktası: Gezi Parkı


Yürüyüş sonrası parkta yoga
Gezi Parkı’nda sosyalleşmeye başladık. Gezi Parkı günlük rutinimizin bir parçası oldu. Başta biber gazından etkilenmemek için türlü önlemler aldık. Daha sonra biber gazıyla nasıl başa çıkmak gerektiğinin yolunu hepimiz öğrendik. Hangi karışımlar yapılacak, maskenin içine ne sürülecek konusunda uzman olduk. Gerekli tüm malzemeleri parkta kurulan standlardan edinmek mümkün, hem de ücretsiz.
Gazı yedikçe güçlendik, ekstra bir enerji geldi. Spora gidenler artık spora gitmez oldu, onun yerine her nerede olunursa olunsun Taksim’e yürünüyor. Milli sporumuz yürüyüş oldu. Bazıları da parkta sabahları Cihangir Yoga eğitmenleri eşliğinde yoga yapıyor. Amerikalı yoga hocası Alexis’ten evde özel ders almak havalıydı, şimdi ise Gezi Parkı’ndaki halk derslerine katılmak revaçta. Usta yönetmen Ferzan Özpetek de parktaki yoga seanslarına katıldı, Twitter’dan takipçileriyle paylaştı.

Smirting yerine çapuling
Çapulcu damgasını yedikten sonra hepimiz artık ne giydiğimize daha çok dikkat ediyoruz. Tamam, parka topuklu ayakkabılarla gidecek halimiz yok ama saç baş, makyaja özen gösteriyoruz. Artık herkes daha bakımlı.
Sigara yasağında nasıl ‘smirting’ başladıysa, şimdi Gezi Parkı’nda da böyle tanışmalar, sosyalleşmeler var. Kısaca ‘çapulling’ diyelim. Geçen gün bir arkadaşım direniş sırasında bir dükkanda birlikte gaza maruz kaldığı kızı anlata anlata bitiremedi. Şimdi sosyal medyada beğendiği kızın izini sürüyor. Bir başka tanıdık ise aynı Facebook’ta olduğu gibi yıllardır görüşmediği okul arkadaşlarıyla Gezi Parkı’nda karşılaştığını anlatıyor. Böyle insanları birleştiren bir etkisi de var işte; parkta evlenme teklif edenden doğum gününü kutlayana birçok örnek... Üstelik bu sefer herkesi bir araya getiren daha önemli bir amaç var. Böyle bir şey organize etmeye kalksak olmazdı.

Kim inanırdı?
Kandil gecesi Bebek’teki Lucca’nın bile saat 21.00’de kapanacağına...
Derin Mermerci’den Cem Boyner’e birçok ismin Taksim’de direnişe katılacağına...
Cem Boyner’in “Ne sağcıyım, ne solcuyum, çapulcuyum çapulcu” pankartı taşıyacağına...
Gezi Parkı sayesinde memlekette sınıf farkı kalmayacağına...
Daha önce hiç Kandil kutlamayanların bile parkta Kandil simidi ve lokum dağıtacağına...
Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen’in bankanın önüne çıkıp direnişçilere destek vereceğine...
Nusr-et’in önünde #direnantrikot
diye protesto yapılacağına...

Kanyon ve İstinyePark da her öğlen direnişte
NTV yayınları yüzünden Doğuş Grubu’na ait mekanlardan tek tek müşterilerin kaldırılacağına...
Direnişçileri içeri almayan mekanların günlerce protesto edileceğine...
Kanyon’da ve İstinyePark’ta her öğlen herkesin ayağa kalkıp direnişe katılacağına...
Her mahallede saat 21.00 oldu mu, tencere veya tavalarla herkesin sokağa döküleceğine...
Fazıl Say’ın “Tencere, tava çalmaktan ellerim şişti” diyerek Twitter’a geri döneceğine...
Somali’ye gittiği için eleştirilen Sertab Erener’in bile sessiz sedasız gelip parkta direnişe katılacağına...
Çarşı’nın Fenerbahçe ve Galatasaraylıların bile gözdesi olacağına...
Perakendecilerin İstanbul’un göbeğine AVM yapılmasına karşı çıkacağına...
Gezi Parkı’nda bir gün Borusan Filarmoni’yi dinleyebileceğimize...
Moda dergilerinin bile daha ilk gününden sosyal medya adreslerinden direnişe destek vereceğine...
İstanbul’un en popüler mekanlarından Gaspar’da direnişe destek için müziğin durdurulacağına...
Konser yapmak için organize olan sanatçıların bile sonunda kimsenin bu direnişi sahiplenmesine izin vermeyen gençleri anlayıp konseri iptal edeceğine...
Zülfü Livaneli’den Yavuz Bingöl’e, Derya Köroğlu’ndan Edip Akbayram’a bir grubun parkta kendi kendine şarkılar söyleyeceğine...

En ufak bir taciz, en ufak bir hırsızlık yok
Geçen pazar günü Gezi Parkı’nda düşürülen ehliyet ve kredi kartını bulan gencin sahibine hemen ulaştıracağına (bkz. Ayşegül Dinçkök’ün teşekkür tweet’i)...
Taksim’de bu kadar kadının hiç taciz yaşamayacağına, özellikle de yılbaşı gecesi ertesinde izlediğimiz “Taksim’de korkunç taciz” başlıklı görüntülerden sonra, günlerce parkta gençlerin çadırlarda yatacağına...
Parkta maskeli yüzlerce kişi varken bırakın tacizi, en ufak bir hırsızlık bile olmayacağına...
Gençlerin her sabah parkta çöpleri tek tek toplayacağına...
“Kurtlar Vadisi”nin bile Gezi Parkı’na çadırdan yiyeceğe birçok ihtiyaç malzemesi göndereceğine...
Parkta ilaçtan yiyeceğe her şey ücretsiz olmasına rağmen hiçbir şeyin yağmalanmayacağına...
Direnişçilerin getirdiği kitaplardan bir kütüphane kurulacağına...
“Muhteşem Yüzyıl”dan “Kuzey Güney”e dizi oyuncularının seti bırakıp parka koşacağına...
Bütün bunları biri organize etmek isteseydi yapamazdı. Bu, tamamen kendi kendiliğinden oldu. Bakalım, direniş sona erince ne yapacağız, nereye gideceğiz?