İZMİR İl Genel Meclisi’nde hafta içinde bazı yolsuzluk ve hırsızlık iddiaları ortaya atıldı.
İddia sahibi, iktidar partisi AKP’ye mensup il genel meclisi üyesi Hüseyin Çavuş...
Ortaya attığı yolsuzluk iddialarının 2.5 yıl öncesine dayandığını söyleyen Çavuş, “Benim abdestimden şüphem yok, namazım kusurlu değil” diyor.
29 Mart seçimleri öncesinde AKP ve CHP’nin hizmette birlik protokolü olduğunu bu protokol gereği iki partiye mensup üyelerin encümende bulunduğunu söyleyen Çavuş bakın neler anlatıyor:
“Biz geçen dönem bazı ihalelerin çok yüksek fiyatla gittiğini, kırım yapılmadığını, müteahhitlerin kendi aralarında ihaleleri paylaştığını sayın valimize ilettik. Bakın ondan sonra neler oldu? İzmir Bayındırlık İmar ve İskan Müdürlüğü’nün okullar için yaptığı ihaleler vardı. O ihaleler, Özel İdare’nin içine çekildi.Özel İdare olarak 26 okul yapılsın diye 32 milyon TL’yi İzmir Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü’ne aktardık. Ama baktık ki bu parayla sene sonunda 17 okul yapılmış. Derslik başına 35 bin TL yerine 95 bin TL maliyet çıkarılmış. Encümenlik yaptığımız dönemde bu türden daha pek çok olaya şahit olduk. Kapalı oturum yapın hepsini anlatayım. Daha bir sürü örnek var. Okullarda tadilat yapılıyor, ihale bedeli 65 bin TL, müteahhit kırım yapıyor 64 bin 980. Adrese teslim ihaleler yapılıyor, müteahhitler ihaleleri paylaşıyordu. Bu yüzden Milli Eğitim Müdürlüğü’nün ihalelerini de buraya aldık.”
Meclis üyesi Çavuş’un sözleri yenilir yutulur cinsten değil... Özellikle kapalı oturum yapılsın diye bastırıyor.
Paraların yok olduğunu, soruların yanıtsız, sorumluların duyarsız kaldığını söylüyor.
Açıkça “Hırsız var” diyor.
Ama...
Duyan yok...
Çeşitli doğa olayları, bitki, hayvan ve böcek isimleri verilerek yapılan bir takım operasyonlarla adını duyuran ‘yetkili ve etkili savcılar’, umarım Çavuş’un ortaya attığı iddiaların gereğini yapmak için harekete geçmiştir.
Yine umarım...
Kentin en büyük mülki amiri olan Vali Bey, bu iddiaların araştırılması için gerekli talimatı vermiştir. Çavuş’un söylediklerini, ‘komutanlar’ ne kadar dikkate almış, önümüzdeki günlerde göreceğiz...
CHP’nin seçim falı!
CHP’DE kongre takvimi belli oldu.
Yine...
Bildik, klasik oyunlar sahnelenmeye başladı.
16 Ekim’de üye listeleri ilçelerde askıya çıkacak.
22 Ekim’e kadar askıda kalacak.
Bu süre içinde listelere yine itirazlar olacak.
Çünkü...
Yine, naylon üye iddiaları yapılacak...
31 Ekim’de itirazlar karara bağlanacak.
Kasımda ilçe delegeleri seçilecek.
Yine, sahte delege iddiaları ortaya atılacak...
Aralık ve Ocak’ta ilçe kongreleri yapılacak.
Şubat veya Mart aylarında ise il başkanı seçilecek.
Yine, itirazlar olacak...
Mahkemelere gidilecek.
Yine, ilçe ya da il başkanlığına kayyumlar atanacak...
Kurultay yapılacak.
Yine, Baykal ve hemen hemen aynı isimler seçilecek...
Yine, genel seçim yapılacak...
Ve yine...
Türkbay: Her dönem Baykal çizgisinde siyaset yaptım
28 EYLÜL günü bu sütunlarda, CHP’deki bazı isimlerin geçmişi ve bugününden söz ederken 2005 yılında kurultay delegesi olan Mehmet Türkbay’ın o dönem yaptığı açıklamasına yer vermiştim.
Türkbay, geçmişteki bu açıklamasına açıklık getiren bir yazı gönderdi.İşte Türkbay’ın açıklaması:
“1992 yılında CHP yeniden açıldığında SHP’den istifa ettim, CHP’de İzmir Kurucu Disiplin Kurulu Başkanlığı daha sonra altı kez il yönetim kurulu üyeliği ve iki kez kurultay delegeliği görevlerinde bulundum. 2005 yılındaki yazınıza konu olayla ilgili de bir yanlış anlama olduğu kanaatindeyim. 2005 kurultayında ben sayın Deniz Baykal’a oyumu verdim.
İzmir siyasetinde gerek SHP,gerekse CHP döneminde Sayın Genel Başkan’ın çizgisinde siyaset yaptım. Bunu herkes bilir. Sayın Deniz Baykal, tutarlı siyasi tavrıyla ülke sorunlarına koyduğu doğru teşhislerle Türkiye’nin her zamankinden çok ihtiyaç duyduğu gerçek bir devlet adamıdır.”
Etme bulma dünyası...
İZMİR’İN ‘karşı yaka’sında ihtiyar bir adam...
Siyaseten mahallesinde delege dahi olamazken, ekibine ihanet eden bir başkan adayı sayesinde ilçe başkanı oldu.
Yönetim kurulunu, örgütü hiçe sayıp kendi adayını belediye başkanı, eşini dostunu meclis üyesi yaptı.
Birlikte seçildiği yönetim kurulunu düşürmek için belediye başkanı ile el ele verdi, türlü düzenler kurdu.
Kendi yönetimini düşürdü.
Hukuki süreci hiçe saydı.
Delegelerin yüzde altmışının imzasıyla talep edilen olağanüstü kongreyi yaptırmadı.
Olağanüstü performans sergileyerek, her mahalleye mevcut üye sayısı kadar ‘sahte üye’ yazdı. Hakkında sahtecilikten dava açıldı.
Bu kadar hizmetten sonra milletvekilliğine aday oldu.
Partisinin ‘Önderleri’ ancak yedinci sıraya koydu.
Seçimde havasını alınca, tıpkı ‘ihtiyar bir tilki’ gibi tekrar ‘kürkçü dükkanı’na, yani ilçe başkanlığına döndü.
Ardından, seçimde istediği sonucu alamadığı için partisine mensup belediye başkanını suçladı. Onun koltuğuna nasıl otururum diye hesaplar yaptı.
Geçmişten gelen bir alışkanlık olmalı ki; yerel seçim sürecinde belediye başkanının aleyhine çalıştı.
Hatta, onun başka bir ilçeden aday gösterilmesi için kulis yaptı.
İlçe başkanlığını bırakmadan aday adayı olmanın yollarını aradı.
Ama...
Başaramadı.
Çünkü...
Yaz yazlığını, kış kışlığını, kuş da kuşluğunu yaptı...
Tetikçilik işe yaramadı ve ‘ihtiyar adam’ yine havasını aldı.
Tam da sağlık olsun deyip, buruk da olsa bir kez daha eşini dostunu meclis üyesi yapmanın hazzını yaşarken, oturduğu koltuktan oldu.
Tıpkı kullanılmış bir limon gibi sıkıldı, çöpe atıldı. Ne de olsa, yeni limonlar piyasaya çıkmaya başladı.
Ancak...
Bugünlerde ihtiyar adamın partisinde herkes şu ünlü türküyü söylemeye başladı:
“Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi?
Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?”