HAFTA sonu, yani 5 Aralık günü pek çok yerde Türk Kadını’na seçme ve seçilme hakkının verilişinin 75’inci yıldönümü kutlandı.
Paneller düzenlendi, konferanslar verildi.
Bol bol konuşuldu... Nüfusun yarısını oluşturan kadınların siyasette yeteri kadar temsil edilemediği söylendi.
Kadınların, siyasette “vitrin süsü” olarak kullanılmasından yakınıldı.
Bugün parlamentodaki kadınların sayısı ancak yüzde 9’u buluyor. (550 vekilden 50’si kadın)
Bu kadın vekillerden dördü İzmirli...
İkisi CHP’den, birer kişi de AKP’yle MHP’den olmak üzere dört kadın vekilimiz var.
Bu vekillerden birisi olan AKP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Fatma Seniha Nükhet Hotar, bayram öncesinde yaptığı basın toplantısında İzmir’deki yerel yöneticileri topa tuttu.
Nükhet Hanım, İzmir’deki herkesi, görevli ve yetkilileri çalışmaya davet etmelerini zorlamalarını ve baskı oluşturmalarını istedi. Kamuoyu ve sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu baskının bu kişileri ve kurumları çalışmaya zorlayacağını savundu.
Buradan sayın milletvekiline sormak istiyorum:
-Siz, iktidar partisi olarak, milyonlarca memurun, işçinin, esnafın, çiftçinin, emeklinin feryadına kulak veriyor musunuz?
-Siz, milyonların baskısını dikkate alıyor musunuz?
-Siz, halkı hiçe saydığınız için yerel iktidarlar da sizi örnek alıyor.
Her fırsatta, erkek siyasetçilerden yakınan kadınlar, fırsatını bulunca erkek liderleriyle aynı telden konuşmaktan geri kalmıyor.
Ve hafta içinde CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’a bir mektup göndermiş.
Arıtman, Bakan Kavaf’a gönderdiği yazıyı bana da yollamış ve şöyle demiş:
Sayın Selma Aliye Kavaf
Devlet Bakanı
Konu: Kadınların Seçme ve Seçilme Haklarının verilmesi münasebetiyle 5 Aralık 2009 Cumartesi günü birlikte Anıtkabir’i ziyaret davetiniz hakkında.
Atatürk Türk Kadınını yücelterek ve yükselterek Cumhuriyeti kurmuştur. Kadını çarşafların, peçelerin ve kafeslerin ardında kul-köle konumunda yaşamaktan kurtararak Cumhuriyetin eşit bireyleri yapmıştır. AKP iktidarı döneminde ne yazık ki Türk Kadını yaşamın her alanında geriye götürülmüştür. Kadınlar ideolojik amaçlarla tekrar toplumsal yaşamın, iş hayatının ve siyasetin dışına itilmiştir. Kadın haklarını ve özgürlüğünü sadece türbana indirgeyen bir siyasal anlayışın Anıtkabir’i ziyareti ancak Atatürk’ün ve Cumhuriyeti büyük özverilerle kuran atalarımızın ruhlarını taciz eder, kemiklerini sızlatır. Başta kadınlarımız olmak üzere Türkiye’yi geriye götüren, Araplaştıran bir zihniyetin Ata’nın huzuruna çıkmaya yüzünün olmaması gerekir. Sizlerle birlikte Anıtkabir’e asla gitmeyeceğimi, sizlerin de gitmesini istemediğimi bildiririm.
Saygılarımla.
Opr. Dr. Canan ARITMAN
İzmir Milletvekili.
Arıtman’ın söylediklerine katılmamak mümkün değil.
Ancak...
Keşke, sayın milletvekili bu sözleri mesaj olarak iletmek yerine, AKP’lilerin düzenlediği toplantıya katılıp orada söyleseydi...
Neyse...
Kadınların, başta siyaset olmak üzere her yerde daha fazla yer almaları, çağdaş uygarlık düzeyinin temel göstergelerinin başında gelir.
Bu nedenle, kadınları siyasette vitrin olarak kullanmaktan vazgeçmeli ve nitelikli kadın siyasetçilerin sayısının çoğalması için çaba sarfetmeliyiz.
Kocaoğlu, “Şamaroğlu” oldu!
İZMİR Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu; “Ben 5.5 yıldır CHP’li belediye başkanıyım. AKP iktidarda. En ufak bir şeyim olmuş mu acaba? Ne davranışta, ne konuşmamda, ne ziyaretlerde... Haddimizi biliyorum, biz başbakan değiliz İzmir Büyükşehir Belediye Başkanıyız. Böyle gidiyoruz, ama artık bıçak kemiğe dayandı. Ben bu konunun aklı selimle ve doğru olarak çözülmesini istiyorum. Ben şefaat da beklemiyorum. 10 tane daha ihaleye çıkarım sadece hakkımın verilmesini, İzmir’in hakkının verilmesini, adaletin tecelli etmesini istiyorum” diyor.
Sevgili başkan, doğru söylüyor.
Geçen 5.5 yıl içinde başta başbakan olmak üzere, bakanlar, hatta bazı AKP’li belediye başkanları bile Kocaoğlu’nu adeta “şamar oğlanı” yaptı.
Hemen her fırsatta söylemedik söz bırakmadılar.
Başkan Kocaoğlu, ise kendisine yönelik tokat gibi sözler sarfeden Başbakan R.Tayyip Erdoğan ve bakanlarına neredeyse diğer yanağını uzattı ve “Bir tokat da diğer yanağıma vurun” dedi.
Ama... Bugüne kadar yaranamadı...
Başkanın sevgi, barış, dostluk ve nezaket dolu yaklaşımı ters tepti.
Uzattığı el hep havada kaldı.
Demek ki; bugüne kadar yanlış yaptı.
Bu nedenle Başkan Kocaoğlu’na bir İzmirli olarak buradan sesleniyorum:
“ Sevgili Başkan, artık haksızlığa uğradığınızı hissettiğiniz zaman sesinizi çıkarın ve hakkınızı arayın. Çünkü arkanızda iki İzmirli’den birinin desteği var. Kendi adınıza sessiz kalabilirsiniz, size oy verenlerin, sessiz kalmanıza tahammül ettiğini sanmıyorum. Partinize mensup milletvekilleri ve 28 ilçe belediye başkanını da yanınıza alarak Başkent’te çıkarma yapın ve hakkınızı orada arayın.”