NASIL “büyük başın derdi büyükse” büyük kentlerin sorunları da büyük oluyor...
Örneğin; göç, çarpık ve kaçak yapılaşma...
Trafik, ulaşım ve otopark...
Altyapı...
Atıkların düzenli toplanması ve bertaraf edilmesi... Yeşil alanların azlığı... Çevre, görüntü ve gürültü kirliliği...
Yayalar için yapılan kaldırımların işgali...
Seyyar satıcı ve işportacıların hemen her köşe başında cirit atması....
Kısacası; büyük kentlerimiz, göç hareketlerinin de etkisiyle sağlıksız, plansız, altyapısı yetersiz, kaçak yapıların işgal ettiği beton yığınları haline dönüşen, yaşanmaz ortamlar haline geldi.
İşte böylesi kentlerden biri de İzmir... Aslında, güler yüzlü, çağdaş insanların yaşadığı İzmir; iklimi ve doğasıyla dünyanın en güzel kentlerin başında...
Ancak...
Yukarıda saydığım sorunların hemen hemen tamamı İzmir’de fazlasıyla var.
Örneğin, kaçak yapılaşmanın alası var. Çünkü... Kentin yüzde 60’ı gecekondu ve kaçak yapılarla çevrilmiş durumda...
Trafik keşmekeş...
Sürücüler, akşam ve sabah saatlerinde adeta canından beziyor.
Özellikle Mustafa Kemal Sahil Bulvarı, Altınyol, İnönü ve Yeşildere Caddesi’nde trafik adım adım ilerliyor. Otobüs durakları adeta miting meydanı gibi...
Kent merkezinde otomobilleri park edecek otopark bulmak için en az dört tur atmak gerekiyor.
İnsanların nefes alacağı yeşil alanların sayısı çok az.
Gürültü ve görüntü kirliliği ise had safhada...
Seyyar satıcılar, işportacılar başta Kemeraltı, Kordon ve Karşıyaka Çarşısı olmak üzere, halkın yoğun olduğu her yeri işgal etmiş durumda.
Bir başka işgal ise yayalar için yapılan kaldırımlarda yaşanıyor.
Aslında bütün bu sorunları tek tek yazmama gerek yok, hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
Çünkü, her gün bu sorunları yaşıyorsunuz.
Bunları yazarak kimsenin canını sıkmak, moralini bozmak niyetinde değilim...
Sadece bir durumun saptamasını yapıyorum.
Çüzümü bulmak ise 40 gün önce seçtiğimiz yerel yöneticilerindir.
Ama...
Önemli olan yerel yöneticilerimizin kararlılık içinde bu sorunları çözecek iradeyi göstermesidir.
Şu anda metropoldeki her belediye kendi bacağından asılıyor...
Hepsi ayrı ayrı, olanakları ölçüsünde bir şeyler yapmak istiyor.
Öyle olunca da hiçbir şekilde sorun çözülemiyor.
Örneğin, Karşıyaka Çarşı’sından temizlenen işportacılar soluğu Kemeraltı’nda alıyor..
Ya da Kemeraltı’ndan toplananlar Güzelyalı’da, İnönü Caddesi’nde ya da Alsancak’ta tezgah açıyor...
Oysa ayrı ayrı mücadele yerine, tek bir ‘otoritenin koordinasyonu’ altında pekala sorunun üstesinden gelinebilir.
Örneğin, Konak veya Karşıyaka belediyelerinin görevlileri yetersiz kalıyorsa Büyükşehir destek vererek başta tüm çirkinlikler ortadan kaldırılabilir.
Metropoldeki 21 ilçeden 20’siyle aynı siyasi görüşe sahip olan Büyükşehir Belediye Başkanı sevgili Aziz Kocaoğlu, umarım seçim öncesinde verdiği, “İzmirlilerin yaşam kalitesini yüzde 50 oranında iyileştireceğim” sözünü yerine getirir.
Zaten yukarıda saydığım sorunların yarısı çözülürse, İzmirlilerin yaşam kalitesi Aziz Başkan’ın söylediği gibi yarı yarıya iyileşir ve kent taşra görünümünden kurtulur.
İki İzmirli’den birinin oyunu alan CHP’li başkanların kafa kafaya vererek bu sorunların üstesinden mutlaka gelmesi gerekiyor.
Sakın, “Daha beş yıl var, acelemiz yok, hallederiz” demeyin.
Çünkü, sayılı gün çabuk geçer.
Bir bakmışsınız sandık önünüze gelivermiş.
Benden söylemesi...
Belediyeler borç batağında
BELEDİYELERİN büyük çoğu borç batağına gömülmüş durumda...
Kimi belediyeler çalışanlarının maaşlarını ödeyemeyecek hale geldi.
Bazı belediyer, alacaklı müteahhitlerin haciz tehdidiyle karşı karşıya...
Yine kime belediyelerde çalışanlara maaşlarının bir bölümü veriliyor, ikramiyeler hiç ödenmiyor. Bu nedenle çalışanların evlerine haciz geliyor.
Kısacası, geçmişte hesapsız kitapsız çalışmalar yapılması, ayakların yorgana göre uzatılmaması, hükümetin de belediye gelirlerinde kısıntıya gitmesi sıkıntıya tuz biber ekti. Başkanların çoğu, çok zor durumdalar.
Her an bir bomba patlayabilir.
Çok yakında belediyelerde peş peşe işçi eylemleri başlarsa hiç şaşırmayın.
Buca’daki koltuk kavgası!
TORBALI’DA CHP’li Belediye Başkanı İsmail Uygur’un, AKP’li Meclis Üyesi Ender Subakan’ı başkan yardımcısı yapması ne kadar yanlışsa Buca Belediyesi’nde yaşanan başkan yardımcılığı tartışması da o derece yanlış.
Torbalı’da Başkan Uygur, kendi partisinden adam bulamamış olacak ki, rakip partiden meclis üyesi olan birini kendisine yardımcı seçiyor.
Buca da ise Ercan Tatı, seçim öncesi birlikte çalıştığı Hüsnü Kaya’yı başkan yardımcısı yapıyor.
Oysa...
Bu koltuk için en az 10 meclis üyesi daha talipliydi.
Ama...
Başkan Tatı, Kaya’yı uygun buldu, onunla daha verimli çalışabileceğine inandı.
Bu işe bozulan CHP’li bazı meclis üyeleri AKP’lilerle işbirliği yaparak, “Sen misin, Kaya’yı yardımcı yapan” diyerek, sözde Tatı’dan intikam aldı ve maaşını asgari ücret olarak belirledi.
Daha “Dakika bir gol bir” dercesine, AKP, Buca’da ilk golünü attı.
Burada Tatı dahil, AKP’yle işbirliği yapan CHP’li üyeler ve parti yöneticileri iyi bir sınav vermedi.
Umarım, bu olaydan ders alırlar, ileride daha büyük sorunlara neden olacak anlaşmazlıklar yaşanmaz.
Aksi takdirde, Bucalıların; “Ellerimiz kırılsaydı da bunlara oy vermeseydik” diye söylenmelerine neden olursunuz.
CHP’nin yıllar sonra aldığı belediyeyi ilk seçimde iade edersiniz.