Acaba bu açılımların üst başlığı “Obama açılımı” mı? Yeni Amerikan Başkanı’nın Meclis’te konuşmasının üzerinden 5 ay bile geçmedi.
Ne demişti Obama:
“ABD, petrol ve doğalgaz alanındaki Doğu-Batı koridoru rolünüzü destekleyecek.”
Ayağı uğurlu geldi:
Başkan gittikten 3 ay sonra Nabucco projesi imzalandı.
Ne demişti?
“PKK’ya karşı mücadeleniz, Kürt nüfusun eğitimi, fırsat eşitliği ve demokrasiyi geliştirme yönündeki çabalarınızla güçlenecek.”
Allah söyletti:
O gider gitmez “Kürtlere açılım paketi” gündeme geldi.
Ne demişti:
“ABD, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini destekliyor. Sınırın açık olması iki ülkenin yararına olacaktır.”
İstediği oldu:
Şimdi de Erivan’la ilişkileri normalleştirme süreci başlıyor; sınırın açılmasına hazırlanılıyor.
* * *
Ben o konuşmada Obama’nın “bir basketbolsever olarak” Hido ve Mehmet Okur’u övmesini de çok sevmiştim.
Biliyorsunuz; Amerikalılar futbolcu değil, basketçidir.
Bunun nedenini, dostum Tanıl Bora mükemmelen özetlemiştir. Der ki:
“Amerikalı, futbol değil basketbol sever, çünkü;
- Bir defa beraberlik sevmezler. Taraflar varsa mutlaka bir kazanan olmalıdır.
- Rugby gibi kıran kırana oyunları seven Amerikalı için, en küçük temasın cezalandırıldığı futbol, bir ‘kız oyunu’dur.
- Amerikalı skorcudur. Basketbol liginde 100 sayının altında kalan takımı ayıplayanlar için az gollü futbol sıkıcıdır.
- Futbolun derby devlerinin ezeli rekabeti, tarihsel köklere dayanır. ‘Yeni kıta’nın kültüründe olmadığı gibi sporunda da böyle tarihsel izdüşümleri yoktur. Onlar tarihle değil, güncelle ilgilidir.”
* * *
Böyle bakınca, Amerika’nın, Ortadoğu’nun uçan halı sahasında asırlardır berabere devam eden sünmüş, kangren olmuş meselelerden nasıl sıkıldığını, ayağına dolaşan bu kan davalarından hemen kurtulmak ve enerji sahalarına acilen boru döşemek için nasıl pratik çareler aradığını kestirmek zor değil.
“Niye öyle küs duruyorsunuz canım; barışın, ikiniz de kazanın” tarzı pragmatik ve skorer yaklaşımlar, sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’nun kadim küskünleri arasında da taraftar buluyor Obama zoruyla.
Bazen işe de yarıyor. Yıllar yılı çözümsüzlüğü iktidarına yastık yapıp beraberliğin rehavetinde pinekleyenlerin yatakları sarsılıyor. Uzlaşma arayışları başlıyor. Diyalog kapıları açılıyor. Çözüm umutları yeşeriyor.
O açıdan, yeni yabancı antrenörümüzün verdiği taktiklerle tempo kazanıp, futboldan basketbola ve sonuç almaya dönük bir oyun tarzına geçmemiz, hiç de küçümsenecek iş değil.
Önemli olan, beraberliğe razı, hımbıl, ürkek oyun kurucularımızın, kıran kırana bir kader maçının temposuna ne kadar dayanacakları...
Rakipleriyle tarihsel husumetlerini kolayca unutup “Dünü bırak, yarına bak” anlayışına varıp varamayacakları...
Ve asıl önemlisi, düdük çaldığında mutlaka bir galibi olacak bu yeni oyunda, mağlubiyeti hazma hazır olup olmadıkları...
* * *
Evet, yeni teknik adamla Amerikan tarzı bir oyuna “açılıyor”, forma, lig, kural değiştiriyoruz.
“Kale” küçülecek; potaya boyumuz yetmeyecek, dar alanda daha az oyuncuyla kısa paslaşmalar olacak.
Baskı artacak, buna mukabil faul düdüğü daha az çalacak.
Tempo hepten hızlanacak.
İnşallah bir yerimizi kırmadan, oyunu yarıda bırakmadan, takımı dağıtmadan bitiririz.