Can Dündar

Can Dündar

candundarada@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Fark etti ağladığımı; şaşırdı, sordu."Filmde anlatılan bizim hikâyemiz..." dedim, "...annenin... benim... bizim gibilerin..."12 Eylülü ilk kez anlattık ona... Askerler niye bir Eylül sabahı gürültülü konvoylarla gelip girivermişti hayatımıza...?Niye evlerinden alınıp götürülüvermişti onca insan? Neden bir kısmı dönememişti?"Ya kitaplar? Askerler niye kütüphanedeki kitapları devirdiler baba? Ne varmış ki o kitaplarda..?"* * *"Vizontele2"deki çocuk gibi 1980 Eylülüne gittim bu soruyla...Sabahın 5inde teyzemle sokağa çıktığımızda tank paletlerinin uğultusuyla ürküyor ve hep aynı şeyi düşünüyordum:"Kitaplarım... Kitaplarım ne olacak?"O saat kim bilir kaç evin kazanında kitaplar yakılıyor, basılan kaç evden kanıt diye dergiler toplanıyordu. (Sahi niye "Az okuyan bir toplumuz" biz?)Ne ilginç; filmin açılış sahnesinde ("Ekim 1980/ Aydınlıkevler İlkokulu") Yılmazın kompozisyon dersinde "iki satır yazıyı yazamıyor" diye azarlandığı okulun önünden geçip işe gidiyordum, o günlerde her sabah..."Yazamıyor" diye azarlanan o çocuk, şimdi kalemine hâkim olamayan bir obur gibi, oyun, film, şiir, skeç, stand up ne bulursa yazıyor.Ne intikam ama..!* * *Evet, çocukluğumuzun son yazıydı.Bir güz içinde büyümüştük.Ama film boyu çocukluğunu motoruyla yanında gezdiren Yılmaz gibi, biz de yanımızdan hiç ayırmamıştık o yarım kalmış küçüklüğümüzü... Oynamaya doyamadan kırılmış, güzelim bir bebekti sanki; ömür boyu sürüye sürüye taşımıştık peşimiz sıra...Yakılmış kitaplardan, yitirilmiş dostlardan, yaşı büyütülüp asılmış çocuklardan bir harç, öfkeyle, tutkuyla, umutla karıla karıla büyütmüştü bizi...O harçtan çıktık çoğumuz...Celladımız, zamanla ilhamımıza dönüştü.* * *Sonuç ortada:ülkenin tavuk olur zannıyla dört elle sarıldığı ak civcivler fos çıktı. "Kara kafalı" diye ayrılan o siyah civciv yumurtluyor sadece bugün..."Tuuba"da, yetiştiği topraklara acıyla karışık bir sevgiyle bakıyor Yılmaz Erdoğan... "Bir maniniz yoksa" tadında bir üslupla, "görüntülü hatıra defteri"ni açıp yetiştiği dönemi anlatıyor.Bu ülkenin güzel insanları var filmde: Bir el tutuşla nutku tutulan "deli"kanlılar, namuslu başkanlar, köye kolilerle kitap yollayan dayanışmacılar, ömrü sürgünlerde geçmiş kitapsız kütüphaneciler, okulsuz öğretmenler; ölüsüz mezarlar, mezarsız ölüler var.Ve daha iki satır kitap okuyamadan, bir yavuklunun eline dokunamadan, "insanlığı kurtarma gailesi"nin içine dalmış, başkalarının hayatı için kendininkinden caymış gençler...Çizginin şu ya da bu yanındaydık; tanımadığımız insanlar için ölüme gidecek kadar gözükaraydık; ama galiba "iyi çocuklardık".* * *Bir elimde çocuğum, diğerinde kırık bir oyuncak gibi çekiştirdiğim çocukluğumla burnumu çeke çeke çıktım sinemadan... "gülümse"dim.Ve ayıklanmış tüm kara civcivler adına Yılmaza teşekkür ettim. can.dundar@e-kolay.net Sessizce ağladım sindiğim koltukta... Yanımda oğlum oturuyordu ve onunla ilk kez sinemada bir Türk filmi izliyorduk.