Dünkü gazetelerde Gölcük’te 29 erkeğin tecavüzüne uğramış 13 yaşındaki (yazıyla, “on üç”) Ö.Y.’nin fotoğrafı vardı.
Kapüşonlu bir kazak giymiş; üzerinde “Baby Bear” (Yavru ayıcık) yazısı okunuyor.
Gözleri, TV’de sigaraların gizlendiği teknikle mozaiklenmiş.
İzmarit muamelesi yani...
* * *
Önce iğneyi kendimize batırayım:
Tabii ki tanınmasını engellemek için gözünü kapatmamız iyi; ama tecavüze uğramış kızların ille fotoğrafını basarak bir de böyle teşhir etmek zorunda mıyız?
Ne kadar kınayan başlıklarla verirsek verelim; o fotoğrafla onu bir kez daha mağdur etmiş olmuyor muyuz?
Habere bakılırsa Ö.Y.’ye tecavüz edenler arasında Gölcük’ün tanınmış ailelerinin çocukları da varmış. İlle fotoğraf kullanılacaksa onlarınkini basmak daha ibretlik bir yayıncılık olmaz mı? Suçu sabit görülene kadar herkes masumsa da, ırzına geçilmiş kızların yüzünü bastığımız teknikle teşhir edemez miyiz onları da?..
Caydırıcı olmaz mı?
* * *
İkinci mesele, dil meselesi...
Dün Mehveş Evin’in dikkat çektiği ayrıntı önemli...
Bazı haberlerde küçük kızın “29 kişiyle para karşılığı cinsel ilişkiye girdiği” söyleniyor.
Bu ifade, “gönüllü birliktelik” izlenimi veriyor. Oysa Ö.Y.’nin ilk tecavüzden sonra “Anneannene söyleriz” tehdidiyle ilişkiye zorlandığı anlaşılıyor.
13 yaşında bir “çocuk”tan söz ettiğimize göre buna “tecavüz” demek daha doğru değil mi?
* * *
Üçüncüsü ifadelerin sunuluş tarzı:
Bazı gazetelerde tecavüz olayının, mağdur itiraflarının, adli tıp raporlarının neredeyse “ballandırılarak” anlatılması, metni haber olmaktan çıkarıp çocuk pornosuna çeviriyor.
Yayımlayan gazete adeta suça ortak oluyor. Çocuk haberlerinde daha özenli olmamız gerekmez mi?
* * *
“Çuvaldız”a gelince...
Çocukların utanıp sakladığı tecavüz vakalarının çoğunu öğretmenleri ortaya çıkarıyor. Genellikle arkadaşlara fısıldanan bir itiraf, onları uyandırıyor. Bu gerçek, ebeveyn kadar öğretmene de sorumluluk yüklüyor.
Bu tür “toplu suçlar”da yerel halkın genelde “Şehrimizin adı kirleniyor” diye savunmaya geçtiğini görüyoruz. Şehrin adının kirlenmemesi için, suçun gizlenmesi değil, suçlunun cezalandırılması gerektiğini ahaliye anlatmak gerekiyor.
Devlet, -Ö.Y. örneğinde olduğu gibi- bu çocukları hemen koruma altına alıp psikolojik destek vermeli...
Adli Tıp, çocukları defalarca sorgulayarak aynı acıyı baştan yaşatmaktan kaçınmalı... Polis ve savcılık, “nüfuz sahibi zanlılar”a ayrıcalık tanımamalı; güçlü/güçsüz bakmadan yakalayıp sorgulamalı, kanıtlar inandırıcıysa derhal tutuklamalı...
Ve yargı sağlam durmalı...
Eğer hakimler daha önce Mardin’de, Kocaeli’nde gördüğümüz gibi, çocukların bu işi “rıza ile yaptığı”, “para karşılığı birlikte olduğu” ya da sanıkların, çocuğun yaşını bilmediği gibi “hafifletici sebepler”le tecavüze bahane yaratıp tecavüzcüleri salarsa, tecavüz ödüllendirilmiş olur.
* * *
Çocukları tecavüzcülerden korumak için kolektif mücadele şart. Yoksa 23 Nisan’da yönetim koltuklarına oturttuğumuzda anlatacaklarından korkalım.