Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Hayat çok mu hızlı akıyor, olaylar mı çok enteresan gelişiyor bilmiyorum. Bildiğim, gün geçmiyor ki mahallede bir hadise, memlekette bir aksiyon, dünyada bir olay olmasın. Eskiden şaşırdığımız,  vah vah dediklerimiz, şaşırtmıyor bizi, üzmüyor hatta. Tuhaf bir kanıksama, kabullenme, garipsememe haline büründük ya hadi bakalım hayırlısı.

Geçen gece Türkiye semaları, atmosfere giren, sonradan meteor olduğu anlaşılan ve ortalığı gündüz gibi yapan bir ışık huzmesiyle aydınlandı. İlk başta ne olduğu anlaşılamadı ama daha sonra düşen meteoru, Yozgat, Sivas ve Tokat paylaşamadı. İş karakolda bitecek derken kazanan Yozgat oldu. Haydi hayırlı uğurlu olsun Yozgat da şeytanın bacağını kırdı sonunda, aslan gibi bir meteoru var artık onun da! Yani meteorun düştüğüne pek şaşırmadım da meteorun Yozgat’a düşmesine şaşırdım. Bence meteor da şaşkındır benim gibi; Yani milyarlarca yıl sonunda oluşmuşsun, ışık yıllarını aşmışsın, atmosferi zar zor geçmişsin ve düştüğün yer Yozgat! Hayır yani niye? Şark hizmeti için mi geldin, canın testi kebabı mı istedi? Hayır Adana’ya düşse diyeceğim ki Adanalı’nın güneşe sıktığı mermiye misilleme olmuş olabilir ama Yozgat’a niye ? Bir de biz zaten geliyorduk uzaya üç- beş seneye kadar, sen niye  düştün ki şimdi? İade-i ziyaret farz oldu bak şimd,i  gördün mü ?

Haberin Devamı

Şaka bir yana lapa lapa taş yağıyor kafamıza. Haberlerde duyunca bu meteor hadisesini; ‘2020 bitti, aslanım, geç kaldın’ dedim içimden lakin biz bitti demeden bitmez diye bir ses falan duyarım diye de korkmadım değil.  Madem düşecekti şu Corona falan biteydi de öyle geleydi, buralar pek bir karışık. Yalnız karar verdim artık; ‘Bundan daha kötü ne olabilir’ demeyeceğim. Çünkü ne zaman desem daha kötüsü oluyor. Uzaydan meteor gelip Yozgat’a düşüyor biz havai fişek muamelesi yapıyoruz kendisine, öyle bir rahatlık, kabullenmişlik.  Uzaylılar gelse şaşırmayız diyorduk ya doğru söylüyormuşuz valla :)

Benim ise şöyle diyesim var düşen meteor’a; ‘Üzülme kardeş, yalnız değilsin!

Bazen de yıldızlar bakar, insanlar kayar hayatımızdan !

Haberin Devamı

………………………………………………………..*……………………………………………………………………………

Tam da bu meteor hadisesinin üstüne annemin sesi çınladı kulaklarımda; Başımıza taş düşecek valla !
“Neden anne, ne oldu hayırdır” diye sorunca öğrendim sebebini. Hani şu eşzamanlı ortaya çıkan Aleyna Tilki ile Kerimcan Durmaz’ın yeni klipleri yayınlandı ya, onu diyormuş meğer. ‘Bunlar nasıl şarkılar, bunları nasıl dinliyor çocuklar, ruh yok, duygu yok, melodi yok, buna şarkı mı diyorlar”. “Annecim, şimdi moda bu, böyle şarkılar dinleniyor, bak birininki 2,5 milyon, diğerininki 3,5 milyon kere izlenmiş. Şarkılar böyle artık, müzik de öyle duygular da insanlar da…”

Hiç anlamıyorum valla “ diye söylene söylene gitti. Biraz düşününce de sanki haklı gibi. Kerimcan’ın şarkı sözleri şöyle;

“Baba yıldız gibi gökyüzünde süzülür /Çıkar maskeni, gördüm gerçek yüzünü/

Kolumda pırlantalar kamaştırır gözünü/ Güler yüzüme sürtük tutmaz sözünü

Görüp isterdi Missoni’den bikini/ Hesaplıyor, kaç hecede? Bir iki

Geziyorum elimde şampanya/ Hayallerim sığmıyor dünyaya

Haberin Devamı

Hayatımı aradığım o rüyaya/ Sen yerinde say, çıkıyorum uzaya…

Ne sevgili geliyor akla ne vatan millet Sakarya. Şarkıyı dinleyince hiçbir duygu uyanmıyor içimde, içim kıpırdamıyor, enerjim dolup taşmıyor. Eskiden şarkılar tercüman olurdu hislere, onlara parça denmiş, eksik yanını tamamlasınlar diye. Bir şarkı çalar, uzaklara dalarsın, sevdiğin gelir aklına, hayaller kurarsın. Bazen hiçbir söze gerek kalmaz, şarkılar anlatır içindekileri, döker kalbindekileri. O yüzden annem haklı galiba, yeni şarkılar bikinili, şampanyalı, pırlantalı. Ve hitap etmiyorlar, aşka, sevgiye, duygulara!
Hani bizim şarkılardan birinde diyordu ya; ‘Çoktan unuturdum ben seni çoktan, ah bu şarkıların gözü kör olsun’ diye, işte size iyi haber;
Unutabileceksiniz kalbinize geçenleri, bir zamanlar sevdklerinizi artık rahat rahat çünkü şarkıların gözü kör oldu artık, kulağı sağır, kendi tatsız !

………………………………………………….*……………………………………………………….

41 yıla  sığdırılmış kısacık bir ömür ve bu ömürde yaşanan onca gayret, kasvet ve ihanet !

Defalarca intihara teşebbüs eden sorunlu bir anne. Zor bir hayat !

Edebiyat tutkunu, milliyetçi bir yazar ve kitapları yüzyılı aşkın süredir okunan bir sanatçı;

Evet Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna, İçimdeki Şeytan gibi her dönemin çok satan eserlerin yaratıcısı Sabahattin Ali’ den bahsediyorum.

Çok fırtınalı bir hayat yaşamış, aklına göre hareket edip yüreğinin götürdüğü yere gitmiş. Çok şey görmüş, çok şey yaşamış ve çok şey paylaşmış. Öyle de güzel analiz etmiş ki hayatı, sanki bizimle yaşamış hep, bizimle varmış.

“Yarın öldüğümüz zaman birisi bize sorsa: ‘Dünyada neler gördünüz? ‘ dese herhalde verecek cevap bulamayız. Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki…” ah o kadar doğru söylemişsin ki!
Bugünü görmüşsün yıllar önce ya da yıllar önce de hayat böyleymiş demek ki !

“Sensin, kalbim değil böyle göğsüme vuran." diyen bir adam, aşkı nasıl yaşamıştır acaba ?

Ya da; “Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum." Sözü, aşkın en doğru, en güzel hali değil mi ?

Bu dünyadan bir Sabahattin Ali geçti; Yazdıklarıyla yaşadıklarıyla kalbimize dokundu, okuyan herkes kendinden bir şey buldu ve yaşasaydı eğer bugün 114 yaşında olacaktı !

İyi ki doğdun Sabahattin Ali !

 

CANSEN ERDOĞAN