İş sağlığı ve güvenliği konusunda asıl işveren - alt işveren ilişkisinin sıkıntılı olduğu pek çok nokta var. Asıl işverenin, alt işverenin işlerinden sorumlu olduğu hususlar, özellikle iş sağlığı ve güvenliği açısından öne çıkıyor. Alt işverenin risk değerlendirmesinin kontrolü, eksik noktalar konusunda uyarılması, çalışanlarına iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim verip verilmediğinin tespiti, bu sorumluluklardan sadece birkaçı.
Ne var ki, yasalar gereği buna benzer sorumlulukların yüklendiği asıl işverenlerin, kimi zaman alt işverenlerden daha küçük firmalar olabildikleri görülüyor. Daha büyük ve daha fazla işçi çalıştıran taşeronların, yasalardaki sorumluluk silsilesi dolayısıyla pek çok yükümlülükten kurtulabildiği ve bütün yükün asıl işverene kaldığı çok sayıda örnek var.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de taşeron sistemi, daha çok inşaat sektöründe.
Taşeron-işveren ayrımı
Asıl işveren, kendi uzmanlığındaki işi yaparken, inşaatta teknik uzmanlık gerektiren çevre düzenlemesi, demir, beton, iskele, asansör sistemi gibi işler için ayrı ayrı işverenlerle sözleşmeler imzalayabiliyor.
Asıl işveren ihale sonucu binanın teslimi, şantiye sahasının tamamının iş
İşsizlik fonundan 12.5 yılda 5 milyon işsize 7.1 milyar TL ödendi. Fonda 78.3 milyar TL var. Yani paranın 10’da biri işsizlere ödenmiş. Hükümet büyüme hedefini aşağı revize edince fona ihtiyaç duyacaklar artabilir
Orta Vadeli Plan’da (OVP) büyüme hedefi revize edilince, “Peki işsizlik ne olacak?” sorusu akılları daha fazla kurcalamaya başladı. Büyüme işsizliği engellemek ve istihdam yaratmak konusunda en iyi işleyen formül. Ancak büyüme hedefinde revizeye gidilmesi işsizlik korkusunu büyüttü. Böyle olunca da, işsizliğin sonuçlarını engellemek açısından işsizlik sigortası fonu bir kez daha gündeme geldi.
78.3 milyar TL kasada
OVP’nin hedefleri açısından işsizliğin önümüzdeki birkaç yılda artış eğiliminde olacağı beklenildiğinden, işsizlik sigortasının daha da önemli olacağı söylenebilir.
İşsizlik sigortasında eylül ayı itibarıyla 78.3 milyar TL para bulunuyor. Fondaki para son 4 yılda yüzde 40’dan fazla artmış durumda. Ne var ki bu dönemde işsizlik sigortasından yararlanan işsiz sayısının aynı oranda arttığını söyleyemiyoruz. Türkiye’nin dış ticaret açığı Ağustos 2014 itibarıyla 56 milyar Dolar. Yani kaba bir hesapla işsizlik fonunda biriken paranın neredeyse
Bugün 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı günü. Ruh sağlığı ve ruh hastalıklarının toplumda farkındalığını artırmak amacıyla 1992 yılından bu yana toplantılar düzenleniyor. Günün amaçlarından birisi de, nörolojik ve psikiyatrik hastalıkları önlemek ve bu hastalıkların tedavi ve bakımlarını geliştirmek. Konuya dikkat çekmek amacıyla nörolojik ve psikiyatrik hastalıkların çalışma hayatı üzerindeki etkilerinden de bahsedilebilir. Nitekim depresyon gibi psikiyatrik hastalıklar çalışanları ve çalışma hayatını ciddi anlamda etkiliyor.
Dünya çapında 350 milyon kişiyi etkilediği tahmin edilen, kronik ve tedavi edilmeyince ilerleyen bir hastalık olan depresyonun, evde, iş yerinde ve günlük sosyal ilişkilerde yıkıcı bir etkisi var. Depresyona genellikle üzüntü ve yorgunluk gibi belirtiler eşlik ediyor. Bu belirtiler bireyde konsantre bozukluğu yarattığından bireyin çalışma yaşamında başarısız ve mutsuz olmasına neden olabiliyor.
Verimsizlik üretiyor
Depresyon, özellikle çalışanları ve çalışma çağındaki nüfusu etkileyen bir hastalıktır. European Depression Association (EDA) anketinin sonuçlarına göre, her 10 kişiden 1’i depresyon nedeniyle işinden izin almış olup; bu hastalığı son kez
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından geçtiğimiz ay açıklanan 2014 İnsani Gelişme Raporu’na göre, dünyanın en zengin 85 insanının serveti, 3.5 milyar yoksul insanın sahip olduğundan daha fazla. UNDP’ye göre dünya nüfusunun en yoksul üçte ikisi, dünya gelirinin yüzde 13’ünden daha azını elde ediyor.
Buna karşılık, en zengin yüzde 1 ise küresel gelirin yaklaşık yüzde 15’ini alıyor. 1990 - 2010 yılları arasında gelişmekte olan ülkelerde gelir eşitsizliği yüzde 11’e yükselmiş durumda.
Söz konusu rakamlar, küresel düzeyde yoksulluk ve eşitsizliğin boyutlarını anlamak açısından oldukça önemli. Ne yazık ki, pastanın büyüklüğünü artırmak yerine mevcut pastadan daha büyük bir pay almaya odaklanan ekonomik sistemler olduğu sürece bu böyle devam edecek...
Gelişmeye karşı tehdit
Eşitsizlik, insani gelişme açısından çok önemli bir tehdit. Çünkü doğrudan fırsat eşitsizliğini yansıtıyor. Eşitsizliğin artması bir taraftan, kaynak dağılımını bozarak ekonomik yapıyı zayıflatırken; diğer taraftan, temel hizmetlere ve kamu mallarına yapılan yatırımları azaltıyor.
Dahası, siyasi ve sosyal istikrarı bozuyor, yoksulluğun azalmasını önlüyor ve yarattığı ayrımcılık
Torba Yasa, emeklilikte yaşa takılanları hayal kırıklığına uğrattı. 1999’da emeklilik için yaş koşulunun gelmesi, yaşa takılan mağdurların artmasına neden oldu. Mağdurlar umutlarını bu yasaya bağlamışlardı. Yeni bir yasa hazırlığı daha var ancak tahminim, yeni yasada da yaşa takılanları rahatlatacak bir düzenleme olmayacak.
Emekli olmak için gerekli sigortalılık süresi ve prim gününü tamamlayanlar, işlerinden ayrılıp emeklilik için gerekli yaşı evlerinde tamamlamayı beklerken, sağlık hizmet ve yardımlarından yararlanamıyor. Eşi üzerinden sağlık yardımı alanlarsa bu kapsamın dışında. Çünkü bakmakla yükümlü olunan kişi kapsamında olanlar, eşleri üzerinden hastaneye gidiyor, reçete yazdırabiliyor. Ancak eşi üzerinden sağlık yardımı alamayanlar, sağlık için prim ödemek durumunda. Yani hem emeklilikte mağdurlar hem de yaş beklerken genel sağlık sigortasına prim ödemek zorundalar.
1 Ocak 2012’den sonra tüm vatandaşlar ‘zorunlu sağlık sigortası’ kapsamına alındı. Sigortalı olan, Bağ-Kur’u yatan veya devlet memuru olanlar ve bunların bakmakla yükümlü oldukları eş ve çocukları, otomatik olarak genel sağlık sigortalısı sayıldı ve ekstra bir prim ödeme yüküyle karşılaşmadılar. Ancak
Soru: İşyerimize ait ödenmemiş işsizlik sigortası prim borcumuz bulunuyor. Ne zaman başvurmamız gerekiyor ve ne şekilde ödeyebiliriz?
Cevap: İşsizlik sigortası prim borcunuz için 1 Aralık 2014 tarihine kadar en yakın SGK merkezine başvurmanız gerekiyor. Bu tarihe kadar başvuru yapmayanlar borçlarını yeniden yapılandırma hakkını kaybedecek.
Yeniden yapılandırılacak borçlara ait tutarlar Yİ ÜFE ile güncellenecek ve ilk taksit ödeme döneminde tamamının gecikme zamları ve faizleri silinerek ödenebilecek. Yani borcunuzun miktarı eğer düşükse gecikme zammı ve faizini sildirerek tek seferde ödeyebilirsiniz.
Diğer yandan borçlarına taksit yaptırmak isteyenler 2 aylık dönemler halinde 18 taksitte ödemelerini yapabilecekler. Yani borca 36 aya kadar taksit yapılabiliyor. Fakat daha kısa taksit süresi de belirlenebilir. 6, 9 veya 12 taksitle; 12, 18 veya 24 ayda borcun ödenmesi mümkün. Borçlu borcunu taksitle ödemek ister fakat taksit sayısı bildirmez ise borca 18 taksit yapılacak. Borçlarını taksitlendirenlerin ilk taksitlerini ödemesi için son tarih ise 31 Aralık 2014.
Borçlarına 6 taksit yaptıranların yapılandırılmış borçlarının anaparası 1.05, 9 taksit yaptıranların
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay’la, son dönemdeki iş kazalarından taşeron uygulamalarına kadar farklı konuları konuştuk...
İş kazalarına ilişkin haberler giderek artıyor. Bu konudaki öneril ve girişimleriniz neler?
“Soma’da 301 arkadaşımızı şehit verince, kamuoyunun dikkati bu konuya yöneldi. Ama bu ülkede iş kazaları her gün yaşanıyor. Son birkaç yılda o kadar çok şehit verdik ki, sesimizi duyuramadık.
Yıllardır her fırsatta aynı şeyleri söylüyoruz: Maalesef bazı patronlar vicdanla cüzdan arasında tercihini hırslarına yenik düşerek cüzdanından yana koyuyorlar. Beklentimiz tüm işverenlerinin vicdani hareket edip, gerekli önlemleri tam ve zamanında alması. İş kazası sonucu ölümlerin ‘kader’ olarak nitelendirilmesi doğru değil.
İş kazalarında kaybettiğimiz canlara baktığımızda bu rakamlar, dünyanın 17. büyük ekonomisi olan Türkiye için utançtır. Türkiye bu utançtan kurtulmalı, artık ‘dur’ denilmeli.”
SGK ilaçta yeni uygulamalar getiriyor. Etken maddesi aynı ilaca katkı yok. Kronik hasta da 3 ayda bir reçete alacak. Gerekirse aile hekimi hastaya evde reçete yazacak
Son bir haftadır ilaç fiyatları ve kullanımı konusunda önemli değişiklikler yaşandı. Bu yenilikler geçtiğimiz günlerde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) Sağlık Uygulama Tebliği’nde yapılan değişiklikle gündeme geldi.
Yeni düzenlemeler, ilaç konusunda 2 konuyu ön plana çıkarıyor. Bunlardan ilki ve en önemlisi hastaların artık ilaca daha fazla para ödeyecekleri, diğeri ise belirli hastalık gruplarında (kronik hastalıklar) reçete yazım süresinin kısalması.
Son günlerde vatandaşlar “ilaçta gerçekten fiyatlar artıyor mu?”diye sormaya başladı.
Taban fiyat nasıl etkiler?