SORU: Bizler devlette çalışan taşeron işçileriyiz. Bize Kadro gelecek mi?
Bir grup hastane çalışanı
CEVAP: Çalışma Bakanlığı verilerine göre, halen özel sektörde 572 bin, kamuda 661 bin taşeron çalışanı var. Şu an hazırlanan torba kanun tasarılarında kesinlikle taşeron çalışanlara kadro verilmesi söz konusu değil. Böyle bir çalışma yok. Taşeron işçilerine yönelik tek çalışma var, o da İş Kanunu’nda değişiklikleri içeren önümüzdeki aylarda Meclis’e gönderilecek Torba Kanun çalışması. Bu çalışmada genel olarak taşeron çalışanların en büyük problemleri olan; kıdem tazminatına hak kazanmaları, yıllık ücretli izinlerini kullanmaları, sendikal haklardan faydalanabilmeleri, ücretlerinin tam ve zamanında ödenmesi gibi sorunlara yönelik düzenlemeler var.
Kamu işyerlerinde kadrolu personel çalıştırmak yerine kanuna aykırı hizmet alımı adı altında geçersiz uygulamalara gidilmemeli. Kamu İhale Kanunu uygulamalarında İş Kanunu mutlaka dikkate alınmalı. Hizmet alımıyla daha düşük maliyetli işgücü istihdam edeyim derken, yapılan hataların kamuya maliyeti daha yüksek oluyor. Şu anda 6600 karayolları taşeron işçisi devlete dava açtı ve kazandı. Sonuç olarak bu işin kamuya faturası 1
Geçen hafta sonuna doğru Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Sigorta Primleri Genel Müdürlüğü kayıtdışılıkla ilgili son verileri paylaştı.
SGK’nın hazırladığı verilere göre, kayıtdışı istihdam oranında son 5 yılda önemli oranda düşüş sağlandı. 2008 ile 2013 yılları arasını kapsayan dönemde sigortası olmayan toplam 1.7 milyon kişi tespit edildi ve sigortalı yapıldı. Böylece, çalışıp da sosyal güvenliği olmayan çok sayıda vatandaşa Anayasal hakları olan sosyal güvenlik hakları verilirken, diğer yandan da SGK’nın gelir gider dengesine önemli katkı sağlandı.
6 milyar TL gelir
Bu 1.7 milyon kişinin prim toplanması yoluyla kamuya gelir katkısı yaklaşık olarak 6 milyar TL’yi buldu. Çalışma Bakanlığı verilerine göre, kayıtdışılıkta bir puanlık azalmanın sağlanması yaklaşık 750 milyon TL kamu geliri yaratıyor. Bu rakamlar, kayıtdışıyla mücadelenin yeni sosyal güvenlik anlayışının önemli bir parçasını oluşturduğunu ortaya koyuyor.
Kayıtdışı istihdamla mücadele konusunda, SGK, tüm özel ve kamu bankalarıyla ve 27 kamu kurumu ile işbirliği yaptı. Bu işbirliği çerçevesinde sigortalı tespit çalışmalarında işe yarayan 68 farklı işleme ilişkin veriler SGK’nın ilgili birimleriyle
Okuyucularımızın en çok sorduğu soru; “Ne zaman emekli olurum?” Gelişmiş ülkelerde çalışanlar ne zaman ve hangi koşullarla emekli olacaklarını işe ilk başladıklarında bilirler. Planlamalarını buna göre yaparlar. Bizdeyse tam tersi. Bu nedenle bugün SSK’lıların emeklilik hesabını ortaya koyacağız.
8 Eylül 1999’dan önce sigortalı olanlar 5 koşulu aynı anda yerine getirirse emekli olabilir. Bunlar; yaş, kadınlarda 20 yıl, erkeklerde 25 yıl sigortalılık, prim gününü tamamlamak, sigortalı işten ayrılmak, SGK’ya emeklilik dilekçesi vermek. Biri bile eksik olsa emeklilik aylığı bağlanmaz.
İlk işe başlama tarihi çoğu zaman yanlış hesaplanır. Özellikle, staj başlangıç tarihi emeklilik tarihi için belirleyici olmaz. 2 milyon kişi kendisini ‘staj mağduru’ olarak tanımlıyor.
4/a sigortalıları yani SSK’lılar için emeklilik yaşını ve ne kadar süreyle prim ödeneceğini belirleyen temel unsur, ilk kez işe başlanılan tarihtir. Ancak emekli olunacak tarih zaman içerisinde sürekli değişiklik gösterdi. Hükümetler emeklilik yaşlarıyla sürekli oynadılar.
Yaşı beklemeden emekli olabilenler
İşe başlangıç tarihleri, 9 Eylül 1976 tarihinden önce olan sigortalı erkekler ile 9 Eylül 1981
SORU: Babamın emeklilik için yaşı doldu ancak bir yıl daha SSK priminin ödenmesi gerekiyor. Yeni tasarlanan torba yasada yaşını dolduranlar için geriye dönük borçlandırma olacak mı? -Emre Öztürk
CEVAP: Çok sayıda torba yasa tasarısı var, bir bölümü de geçtiğimiz günlerde Meclis’ten geçti. Ancak sigortalıları ilgilendiren Genel Sağlık Sigortası prim borçları ile Bağ - Kur prim borçlarının yapılandırmasını kapsayan torba yasa tasarısı henüz Meclis Genel Kurulu’na gelmedi. Önümüzdeki günlerde gelmesi bekleniyor. Aksi takdirde yerel seçim maratonu nedeniyle seçim sonrası döneme de kalabilir. Bu nedenle seçimler gelmeden yasalaşacağını düşünüyorum. Diğer yandan sizin sorduğunuz geriye dönük borçlanma konusunda sözünü ettiğim torba yasa tasarısında herhangi bir hüküm bulunmuyor.
Haksız ücret alan hastane kapatılır
SORU: Sigortalı olarak çalışıyorum. Çocuğumu SGK ile anlaşmalı özel hastaneye götürdüm. Ancak bize hiç beklemediğimiz kadar fazla para çıkardılar. Ne yapmam gerek? -Ali Tüzün
Yurtiçinde tedavisi yapılamayan hastaları yurtdışında tedaviye gönderen Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 2013 sonu itibariyle bu operasyonlar için 70 milyon TL’lik ödeme yaptı. Türkiye’den yurtdışına en çok organ nakilleri için sigortalı hasta gönderildi. Özellikle akciğer nakli için gönderilen sigortalı sayısı diğer organ nakilleri için gönderilen sigortalı sayısından daha yüksek.
2012 yılının sonlarına kadar akciğer nakilleri için en fazla tedavi kabul eden ülke Avusturya’ydı. Ancak özellikle 2013 yılında Avusturya’daki hastanenin daha az sigortalı hasta kabul etmesi üzerine bu sefer rota Almanya ve ABD’deki hastanelere yöneldi. Akciğer naklini kemik iliği ve kök hücre tedavisi takip ediyor. Bunların da hasta maliyeti SGK’ya ortalama 300 bin euro olarak yansımış. Bu hastalıklardan başka kanser, kalp nakli, implant çıkarımı, gen tedavisi gruplarında da sigortalılara yurt dışında tedavi olma imkânı veriliyor.
Akciğer naklinde Avusturya, Almanya ve ABD, kemik iliği ve kök hücre naklinde Almanya ve ABD, gen tedavisi, fotodinamik tedavilerde ABD, Almanya, İsviçre, İtalya, Fransa, öne çıkıyor.
Rapor almak şart
SGK tarafından istenilen raporlar olmadan yurtdışında kendi
Türkiye’de ücretler üzerindeki vergi yükleri, OECD ülkelerine oranla yüksek. 2013 yılı verilerine göre, sosyal güvenlik ve vergi yükleri birlikte değerlendirildiğinde, toplam işgücü maliyetleri içerisinde vergisel yüklerin oranı Türkiye’de yüzde 38.2. Bu oran OECD ortalaması olan yüzde 35.6’dan yüksek. Türkiye bu bakımdan 34 OECD üyesi ülke içerisinde 17. sırada yer alıyor. Yani Türkiye’de ücretli çalışanlar ve ücret geliri elde edenler diğer OECD üyesi ülkelerdeki çalışanlara göre çok daha yüksek vergi ve sosyal güvenlik primi ödüyorlar.
İstihdam için kötü
Türkiye’de gelir vergisi ve sosyal güvenlik primlerinin işgücü maliyetleri içerisindeki payının yüksek olması, istihdam yaratılmasını güçleştiriyor. Ücret ödemelerinin toplamda 3’te birinden daha fazlasının prim ve vergi gideri olması, işverenlerin istihdama yönelmemesine, ayrıca çalışanların eline geçen ücretlerin düşük kalmasına neden oluyor.
Birçok ülkede asgari ücretten alınan vergi oranı ile diğer ücret seviyelerinden alınan vergi oranları arasında farklılıklar var. Bu farklılıkların temel amacı, asgari ücret geliri elde edenlerin vergisel anlamda korunmasını sağlamak, bu yolla ellerine geçen ücret miktarı
SORU: Ev aletleri üreten bir fabrikada çalışıyoruz. İşveren işlerinin bozulduğunu öne sürerek, bırakın zam yapmayı, var olan ücretlerimizde indirim yapmayı planlıyor. Eğer böyle bir şey yaparsa yasal haklarımız ne olur?
İsimsiz Bir Grup Çalışan
CEVAP: Uygulamada bu sorunla sık sık karşılaşılmaktadır. Birçok çalışan bu işsizlik ortamında ücretlerindeki azalmalara ses çıkaramıyor. Ancak çalışanın rızası olmadan işverenin ücretleri düşürmesi mevzuatımıza göre söz konusu bile değil. Bunun tek istisnası işçi ile işverenin anlaşarak, hazırlanan yeni bir sözleşme ile ücretleri yeniden ayarlamalarıdır. Bunun dışında ücretlerin düşürülmesi kanuni değildir.
İşçi bu değişikliği kabul etmeyebilir ve İş Kanununda yer alan “İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse” hükmüne dayanarak, haklı nedenle sözleşmesini sona erdirir ve kıdem tazminatını işverenden ister.
Yürürlükte olan İş Kanunumuza göre; “Her türlü işte uygulanmakta olan çalışma sürelerinin yasal olarak daha aşağı sınırlara indirilmesi veya işverene düşen yasal bir yükümlülüğün yerine getirilmesi nedeniyle ya da bu Kanun hükümlerinden
Günümüzde en önemli istihdam güvencesi, işverenin talep ettiği nitelik ve özelliklere sahip olmak. Ancak Türkiye’de iş bulmak isteyenlerin işverenlerin ihtiyaçlarını ne ölçüde karşıladığı hususu oldukça tartışmalı. Hep üniversite mezunlarının işsizlik riskini daha az yaşadıkları, daha geniş kariyer imkânlarına sahip oldukları, daha fazla kazanç elde ettikleri ileri sürülür. Hatta hepimizin bildiği gibi, bugün piyasadaki pek çok iş için üniversite diplomasına sahip olmak bir önkoşuldur. Peki, daha yüksek bir eğitim düzeyine sahip olmak, gerçekten de daha yüksek kazanç, daha iyi kariyer fırsatları ve daha az işsizlik riski anlamına geliyor mu?
637 bin üniversiteli işsiz var
TÜİK tarafından açıklanan son hane halkı işgücü anketi sonuçlarına göre, Ekim 2013 itibariyle üniversite mezunu 637 bin işsizimiz var. Bununla birlikte, OECD verilerine göre Türkiye’de her 10 çalışandan 4’ü yapmakta olduğu işe göre daha yüksek eğitim düzeyine sahip. Bu kişilerin, aslında daha zorlu ve daha iyi işler yapabilecek niteliksel donanımları var. Dolayısıyla daha fazla kazanç elde edebilirler ancak ne yazık ki eğitimlerine uygun bir iş bulamamış durumdalar.
‘OECD’ gerçekleri gösteriyor
OECD