Bir ekonominin iş yaratması için en önemli gereksinim sermayedir. Sermayesi yeterli olmayan ülkeler, yabancı yatırıma yönelir, borç alır ve bu sorunu aşmaya çalışır. Yatırım olmazsa ekonomi artı değer yaratamaz ve işsizlik artar. Yatırım miktarı istihdamı doğrudan etkilediği gibi üretilen ürünün niteliği de çok önemlidir. Hammaddeyi, ara malı dışarıdan alıp, küçük dokunuşlarla nihai hale getirip yurtdışına satıyorsanız, kâr çok düşük; bunun yerine markalı, lisanslı, patentli bir ürün yaratıp bu ürünü satıyorsanız elde edeceğiniz kâr yüksek olacaktır. Marka olup patent almışsanız ürünü kendiniz üretemeseniz dahi yüksek kâr elde edebileceksiniz demektir.
Markasız kâr olmuyor
Marka konusuna en iyi örnek Apple’dır. Apple markası altında pek çok farklı ülkede çok çeşitli ürünler üretilmekte. Apple’ın marka değeri 120 milyar Dolar. Geçtiğimiz günlerde WhatsApp 16 milyar dolara Facebook’a satıldı. Sadece bilişim ve yazılım alanında yaratılmış bu markalar müthiş bir katma değer yaratabilmekte.
Cari açığı 60 milyar dolar olan Türkiye’de, katma değeri yüksek alanlarda marka olabilmenin önemi daha iyi ortaya çıkar. Ne var ki marka yaratamıyoruz. Katma değer yaratacak ürünlerin
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülkemizde 11.5 milyon kadınımız, işgücüne dahil değil. İşgücü içerisinde yer almama nedeni olarak “ev işlerini” göstermişler. Sosyal güvenlik sistemi bu kitle için, çalışmadan, “isteğe bağlı sigorta” primi ödeyerek emekli olabilmelerinin önünü açıyor.
Herhangi bir zorunluluk olmadan kişinin kendi isteğine bağlı olarak SGK’ya prim ödemesi ve bu yolla emekli olması mümkün. Bu sigortalılık bir zorunluluk değildir. Kişi isterse sigorta prim öder sigortalı olur, istemezse olmaz.
Aylık alanlar yapamaz
18 yaşından küçükler isteğe bağlı sigortalı olamaz. Genel sağlık sigortası zorunlu olunca prim ödememek için ikametini Türkiye’den aldıranlar bu nedenle isteğe bağlı sigortalı olamaz.
SGK’dan aylık ve gelir alan bir kişi isteğe bağlı sigortalı olamaz. Bu nedenle daha önceki çalışmaları nedeniyle emekli olmuş bir kişi isteğe bağlı sigortalı olamaz. Babasından dul aylığı alan kadınlar isteğe bağlı sigortalı olabilir.
Küçük işyerlerinde işverenler risk analizi formlarını hazırlamak zorunda. Bakanlık bunun için formlar hazırladı. Bunları kendiniz de doldurabilirsiniz. Bu iş için başkalarına para vermenize gerek yok
Soru: Semtimize küçük bir market açtım. Emeklilik sonrası olduğu için sigortam yatıyor. Ancak şimdi de başımıza risk analizi diye bir şey çıktı. Çok para istiyorlar ne yapacağız?
Hüsnü Polat
Cevap: 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası yürürlüğe girdiği tarihten itibaren, işverenler tek bir sigortalı çalıştırsalar dahi, o işyeri için “risk değerlendirme formları” düzenleyecek. Bu yükümlülük tüm işyerleri için geçerli. Risk değerlendirmeleri form şeklinde düzenlenecek ve işyerlerinde saklanacak. Amaç, işvereni işyerindeki riskler konusunda tedbir almaya sevk etmek.
Bu risk değerlendirmelerinin nasıl yapılacağı konusunda vatandaşın kafası karışık. Tehlikeli ve çok tehlikeli büyük işyerlerinde iş güvenliği uzmanları bu formları düzenliyor. Ancak sizin örneğinizde olduğu gibi küçük işyerlerinde işverenler kime bu formları doldurtacakları konusunda endişe yaşıyorlar. Çalışma Bakanlığı bu karışıklığı gidermek için tedbir aldı. Bakkal, market ve manav sahipleri için
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, işsiz sayısı 2013 yılında bir önceki yıla göre 229 bin kişi artarak 2 milyon 747 bin kişiye ulaştı. 15-24 yaş grubundaki genç nüfusta işsizlik ise yüzde 18.7 oldu.
İşsizlikte yaşanan bu artış eğiliminin 2014 yılında da değişmeyeceği söylenebilir. Türkiye işgücü piyasasının kendine özgü sorunları bu fikri güçlendiriyor. İŞKUR’un iller bazında kapsayan araştırması bu yapısal sorunlara dikkat çeken çarpıcı örneklerle dolu.
258 bin işçi aranıyor
Verilere göre, Türkiye çapında doldurulamayan 258 bin “açık iş pozisyonu” var. Ancak, bu işlerde çalışacak insan bulunamıyor. İşte bu durum yapısal sorunlarımızın en önde geleni. Yani işverenler istedikleri nitelikte, vasıfta çalışan bulamıyor. Tabi ki sorunun temelinde eğitim politikaları ve yanlış mesleki yönlendirme var. Veriler içinde İstanbul’a ait olanları ilginç. İstanbul’a göç yüzde 4.66 oranıyla en fazla Ankara’dan gelmiş.
En çok işsiz İstanbul’da
Ülkemizde yaklaşık 8 milyon engelli olduğu biliniyor. Sosyal güvenlik sistemi gerek engellilerin kendileri gerekse aileleri bakımından bir takım düzenlemeler getiriyor. Kanunda engelli anneleri için önemli düzenleme var. Buna göre; “emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanması talebinde bulunan kadın sigortalılardan başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl çocuğu bulunanların, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra geçen prim ödeme gün sayılarının dörtte biri, prim ödeme gün sayıları toplamına eklenecek ve bu süreler emeklilik yaş hadlerinden indirilecek”.
Bu düzenleme 1 Ekim 2008’den sonrası için geçerli. Bir örnek verelim, engelli annesi olarak Ayşegül hanım Ekim 2008 sonrası 4 yıl sigortalı olarak çalışmışsa, toplam prim gününe 1 yıl ilave prim yatacak ve emeklilik yaşı da 1 yıl düşecektir. 50 yaşında emekli olacağı yerde 49 yaşında emekli olacak ve prim gününe 360 gün ilave edilecek.
Belirleyici olan rapor
İstihdam zorunluluğu, prim teşviki, korumalı işyerleri gibi uygulamalarla istihdam sorunu çözülmeye çalışan engelliler, sağlık durumlarına bağlı olarak emekliliklerinde farklı uygulamalara tabiler. Engelliler zaten sağlık durumları
8 Mart 1857’de New York’ta bir tekstil fabrikasında yaklaşık 40 bin dokuma işçisi tarafından daha iyi çalışma koşulları talebiyle bir grev başlatıldı. Ancak polis ve işçiler arasında yaşanan olaylar sonrasında çıkan yangında 129 kadın işçi hayatını kaybetti. Bu olaydan yıllar sonra, 1910’da, hayatını kaybeden işçi kadınların anısına 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılması kabul edildi.
1921’de Moskova’daki Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda ise 8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılmasına karar verildi. Dünya Kadınlar Günü’nün 60’lı yılların sonunda ABD’de de kutlanmaya başlanmasıyla etki alanı genişledi. 16 Aralık 1977’de BM Genel Kurulu, 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını kabul etti. Türkiye’de ise 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921’de “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlandı.
Çarpıcı tespitler var
8 Mart’ta tüm dünyada “Dünya Kadınlar Günü” kutlanacak. Dünya Bankası da 8 Mart’ın birkaç gün öncesi Dünya Bankası “İşte Cinsiyet 2013” raporunu yayınladı. Rapor, kadınların küresel düzeyde halen temel hak ve özgürlüklerden tam olarak yararlanamadığı ve toplumsal alanda ve iş dünyasında büyük eşitsizliklerle karşı karşıya
İşverenleri istihdam yaratmaya yönlendirmek için devletin de elini taşın altına koyması çoğu zaman gerekiyor. Aksi takdirde işverenler yüksek sigorta prim yükleri karşısında yeni bir iş imkânı doğsa bile eleman almıyorlar ve mevcut elemanlarını daha çok çalıştırmayı tercih ediyorlar. Yani fazla mesai yaptırmayı tercih etmekteler. OECD ülkeleri arasında en fazla haftalık çalışma süresine sahip olmamız da bu nedenle tesadüfî değil. İşsizlik sorununun önlenmesinde en önemli yöntemlerden birisi sigorta prim teşvikleri.
Son yıllarda pek çok teşvik hazırlandı. İşverenleri hem yeni yatırımlara yönlendirmek, hem de mevcut işyerlerinde çalışanlara yönelik prim teşviklerinden yararlandırmak için pek çok teşvik sistemi devreye girdi. Bunlar içerisinde yeni yatırımlara yönelik olanlar olduğu gibi, mevcut çalışanlar ve mevcut işyerlerine yeni alınacak kişiler için hazırlanan teşvikler de var. Özellikle, işgücü piyasasının dezavantajlı grupları olarak nitelendirdiğimiz, kadınlar, engelliler ve uzun süreli işsizler için hazırlanan teşvikler halen kullanımda.
En çok ilgi gören teşvik
Sigorta prim teşvikleri içerisinde en çok kullanılan 5 puanlık sigorta prim indirimi. Bu teşvikten
Yaklaşık iki aydır Çalışma Bakanlığı’nın hazırladığı Torba Yasa’yı bekliyoruz. Bu torbada hem esnafı hem de sağlıkta prim borcu olanları ilgilendiren çok önemli düzenlemeler var. Bu düzenlemeler tam bir af sayılmayabilir, ancak özellikle esnaf açısından çok önemli sonuçlar ortaya çıkaracak düzenlemeler.
Şu an itibariyle yasa Başbakanlıkta. Önümüzdeki hafta içerisinde Meclis’e sevk edilmesi bekleniyor. Bugünkü konumuzu ilgilendirmesi bakımından Torba Yasa’da esnafı ilgilendiren düzenlemeye bir kez daha bakmakta fayda var:
“Bağ-Kur (4/b) kapsamında prim borcu olanlardan, 12 ay ve üzeri borca sahip olanların borçları, 3 aylık ödeme süresi tanındıktan sonra, ödenmemesi durumunda sigortalılık süreleriyle birlikte silinecek.”
Yani borçlu oldukları dönemler sigortalı olarak artık değerlendirilmeyecek. Diğer yandan prim borcu olup da ödemeyen esnafın, bu düzenlemeyle emeklilik hesabından silinecek sigortalılık sürelerini sonradan tekrar kazanması mümkün olacak. Ekonomik imkânları ne zaman elverişli olursa o zaman SGK’ ya gidip silinen süreleri o günkü “borçlanma” rakamları üzerinden borçlanır yani öderse o zaman tekrardan kaybettiği süreleri emeklilik için kazanmış olacak.
Üç