Hırslı olmak iyidir. Takım oyununda arkadaşlarını ateşler, rakibe gözdağı verirsin. Yeter ki bu hırs aşırı motivasyon ile senteze girip sorumsuzluğa dönüşmesin. Eskişehirspor dün maçı kaybetti ise yenilginin kuşkusuz tek adresi var, o da Hürriyet. Deneyimli oyuncu 7 dakika içinde ikinci sarı kartını görüp Eskişehirspor’un takır takır işleyen dişlilerinin arasına çomak sokmasa, Trabzonspor’un bu maçı kazanması, üç puanı bu kadar kolay alması mümkün değildi.
Savunmayı orta sahaya yakın kuran, Alper, Dede gibi ofansif oyunu seven ekstra kozlarıyla rakibini geriye yaslanmaya zorlayan, solda Volkan, sağda Koray’ın bindirmeleriyle Trabzonspor’u bunaltan Eskişehirspor vardı sahada. Buna Tello ve Kamara’nın da katkısı eklenince, konuk ekip ilk 20 dakikalık bölümde tam beş net pozisyon buldu. Oyunu istediği gibi yönlendirdi.
Peki Trabzonspor? Yatsın kalksın Hürriyet’e dua etsin Şenol Güneş’in öğrencileri. Yoksa Karabükspor yenilgisinden sonra bir travma da Avni Aker’de yaşayabilirdi bordo-mavili ekip. Ya sonra? Sonrası malum. Direnci kırılan, planları alt üst olan bir takım karşısında ne yapılacaksa onu yaptı Trabzonspor. Orta alanda söz sahibi olduktan sonra önce Alanzinho’nun,
İngiliz gazeteci Simon Kuper "futbol asla sadece futbol değildir" adlı kitabında futbolun siyaseti ve çeşitli kültürlerle ilişkisini araştırırken, günümüz Türk futbolundan örneklemeler yapma fırsatını bulsa, eminiz dünkü maçtan esinleneceği çok şey bulabilirdi. Lakin, rakip takım oyuncusunun kafasına buz parçası isabet ettiren taraftarın nasıl bir ruh hali içinde olduğu ve bunu okurlarına izah etmesi hiç kolay olmayabilirdi. Ya da tribünden yine rakip takım kalecisinin üzerine dolu gibi yağan buz kalıplarının futbol oyunu ile ilgisini hakeza! Asla anlayamaz ve anlatamazdı Kuper.
Trabzonspor'un ne kadar kötü oynadığını, Karabükspor'un kazanmak için nasıl bir performans sergilediğini paylaşmak yerine, Burak'ı kör edebilecek o buz parçasını konuşmak ne acı! İki hafta önce kendi takımının kalecisini ettiği küfürlerle ağlatan, dün akşam aralarındaki kavgadan polisin sıktığı biber gazıyla vazgeçen futbol müsveddeleri bu statlarda olduğu sürece, bizler de futbolun niçin sadece futbol olmadığını sorgulayıp duracağız. Bin kere yazıklar olsun!
* * *
Trabzonspor uzun zamandır ilk kez takım oyunundan ve disiplinden uzak göründü. Rakibin etkili isimlerine önlem almak yerine, bildiği
Futbolda ne zaman bir kaos ortamı yaşansa, hep Şenes Erzik’in adı gündeme getirilir.
Benim anımsadığım en az 15 yıldır böyle.
Federasyon başkanı mı değişecek?
Şenes abi hazır kıta.
İçinden çıkılması güç bir durum mu var?
Çağırın Şenes abi gelsin.
Siyaset aba altından sopa mı gösteriyor?
Daha ligin bitimine 14 hafta kala teslim bayrağını çekmiş, kaderine razı bir takım görüntüsündeki Samsuspor karşısında, sezonun gol rekorunu kırma şansı yakalamıştı Trabzonspor. Hani derler ya kağıt helva gibi rakip, aynen öyle. Neresinden tutsanız elde kalacak sanki. Yapılan onca transferin de hiçbir katkısı olmamış belli ki. Ne Gekas ilaç olabilir, ne Murat Ceylan, ne Uğur Boral ne de Serdar Özkan durdurabilir kötü gidişi. Dün akşam izlediğimiz tablo bu. Tek kelime ile onca paraya, çabaya yazık.
Ya Trabzonspor. Attığı dört golü, aldığı üç puanı bir kenara koyarsanız, öyle ahım şahım görüntü sergilemedi bordo-mavi ekip. “Daha ne olsun?” diyenler çıkabilir. Maçı kayıpsız geçmek elbette önemli. Lakin bu koşullarda daha farklı işler yapması gerekirdi. Örneğin Burak. O atıyor, attıkça takımı kazanıyor. Ama O Burak dün penaltı dahil, öyle inanılmaz pozisyonlarda, öyle akıl almaz işler yaptı ki! İki golde imzası vardı. Gününde bir Burak’ın 5 yapması hiç de anormal olmazdı.
Veya Olcan. Genç oyuncu ilk kez forma giydiği Belediyespor maçına oranla gol bölgesine daha çok yaklaşmasına rağmen, bulduğu pozisyonların sadece birini gole çevirebildi.
Bunlar skora dönük eleştiriler. Oyun
Disiplin müfettişi Bay Cornu’nun, Futbol Federasyonu ile Fenerbahçe’yi birbirine düşüren ek savunmasını çekmesi, bazı çevreler tarafından “UEFA geri adım attı” diye yorumlandı.
Öyle ya, Başkan Vekili Lütfi Arıboğan ve Hukuk Müşaviri İlhan Helvacı’ya dayanarak hazırlanan ifade geçerliliğini yitiriyorsa, Fenerbahçe’nin, Şampiyonlar Ligi’nden çıkarılma gerekçeleri de ortadan kalkmış sayılmalıydı.
Lakin, sarı-lacivertli kulübü, CAS’da temsil eden hukuk ekibi de dahil, konuyla yakından ilgilenenler, UEFA’nın daha sert bir tutum içine girdiğinin farkındalar. Ve sanıldığı gibi Cornu hamlesi hiç de Fenerbahçe’nin lehine gelişme değil.
UEFA tazminat davasında elini güçlendirmek için TFF’nin de tepkisini göz önüne alarak ek savunmayı geri çekerken, çok önemli bir girişimde bulundu. 12 Aralık’ta Futbol Federasyonu’ndan istediği savcılık iddianamesinin tercümesini bizzat yaptırarak, CAS’daki tazminat davasına en güçlü delil olarak sundu.
Bu noktaya nasıl gelindi?
Bir anlamda “Pierre Cornu’nun raporunda yazdıklarından daha ciddi bir durum var” dedi ve Fenerbahçe’nin, Şampiyonlar Ligi’nden çıkarılması kararında elini kuvvetlendirdi.
Peki bu noktaya nasıl ve neden gelindi?
Uzun zamandır oynamayanların ve takıma yeni katılanların performansını görmek açısından iyi bir fırsat oldu kupa maçı.
Turun kapısını aralayan gol de erken gelince, stresten ve kaybetme endişesinden uzak bir doksan dakika yaşadı Trabzonspor.
Güngörenspor kapasitesi oranında mücadele etti. Oyunu çirkinleştirmeyi düşünmedi. Lakin daha fazlasını yapacak gücü yoktu.
Şenol Güneş yoğun maç trafiğinde rakibin konumunu da dikkate alarak, kadroda önemli bir revizyona gitti. Halil, Burak, Colman gibi önemli silahlarına hiç dokunmadı. Olcan ve Cech’i ısınmaları için son bölümlerde sahaya sürdü. Benim merak ettiğim bir türlü forma bulamayan Barış, Sercan ve yeni transfer Jerbin’in ne yapacağı idi. Barış şansını iyi kullanamadı. Sercan doksan dakika sahada kalırken istekli oyunu ile dikkat çekti. Attığı gol ödülü oldu. Jerbin çok genç bir oyuncu. Ancak futbol alt yapısı oldukça sağlam. Kadroyu zorlayabilecek yeteneklere sahip. Ve Henrique. Brezilyalı oyuncu maçın gizli kahramanıydı. Asistini yaptığı iki golde tecrübe, paylaşım ve yetenek vardı. Örnek alınacak bir profesyonellik sergiledi. Son isim kaleci Onur. Ağır bir sakatlıktan sonra çıktığı ilk resmi maçında, bıraktığı yerden
İstanbul Büyükşehir Belediyespor ilk yarıda orta alanı çok iyi kontrol etti. Top Trabzonsporlu futbolculara her geçtiğinde başında üç rakip takım oyuncusu vardı. Efe - Mahmut ikilisine zaman zaman Doka da eşlik edince, bordo-mavililerin bu bölgeyi aşması zorlaştı. Colman ile Aykut çok top kaybı yaşadı. Adrian istekli görünmesine karşın istediği pasları alamadı. Cech ve Celustka ise ofansif olarak etkisiz kalınca, beklentiler yeni transfer Olcan'ın kullandığı kanattan gelişecek ataklara kaldı. Olcan birkaç denemede başarılıydı. Ama Trabzonspor bu kanadı ilk bölümde fazlaca kullanamadı. Bu kez birbirine yakın oynayan Burak ile Halil 45 dakika içinde istedikleri pozisyonları bulamadı. Özellikle Burak, Zayetta'nın sert ve dengesiz müdahalelerine maruz kalırken yüzünü kaleye dönme fırsatı bulmakta zorlandı.
Maçın hemen başında Olcan ve Burak savunmayı eksik yakaladıkları anlarda ıslak zeminde kayarak topun kontrolünü kaybetti. Oysa ikisi de buram buram gol kokan fırsatlardı. Unutmadan Halil'in 4. dakikada ceza alanı içinde Zayette'nin müdahalesinde yerde kalması tribünden gördüğümüz kadarıyla cezasız kalacak cinsten değildi.
İlk köşe atışını 30. dakikada kullanan Trabzonspor
3 Temmuz’da başlayan şike ve teşvik soruşturmasını yakından takip eden UEFA’nın tavrı net: “Türkiye Futbol Federasyonu ceza konusunda yetkili tek kurumdur. UEFA sadece kendi organizasyonlarından sorumludur”.
Yani Türkiye liglerinde şike yaptığı saptanan takım varsa, faturasını TFF keser. Söz konusu eylem Avrupa kupalarında gerçekleşirse, UEFA devreye girer.
Peki niçin ilk günden bu yana Türkiye’de olup biten ile yakından ilgili UEFA?
Neden disiplin müfettişini Türkiye’ye gönderdi ve Fenerbahçe’yi, Şampiyonlar Ligi’nden men etti?
Şike iddianamesini isteyip, tercümesini bizzat yaptırmak ne anlama geliyor?
Genel sekreter Gianni Infantino hangi gerekçeyle Türkiye’de olup bitene yorum getirip aba altından sopa gösteriyor?
26 Ocak’taki olağanüstü genel kurula gözlemci göndermek çok mu normal?