Fenerbahçe kendini inkâr mı edecek?

12 Haziran 2010

Tarih 16 Haziran 2009.
Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Şubesi Sportif Direktörü olmuş.
Başkan Aziz Yıldırım kulübün internet sitesinden şu açıklamayı yapıyor;
“Sportif direktörlük yeni bir sistemdir. Türkiye’de belki de ilk kez biz uygulayacağız. Kendisine yardımcı olmamız şart. Ben ve yönetim kurulundaki arkadaşlarım bu kararı samimi ve ciddi biçimde aldık. Avrupai anlamda yapması gerekenleri bu kulüpte yapacaktır. Umarım üç yıl sonra buraya daha uzun yıllar hizmet edecek yeni bir mukavele imzalar.”
Peki neydi Sportif Direktörün görevi?
“Oyuncu izlemek, transfer görüşmesi yapmak. Transfer bütçesi ve alt yapıyla ilgilenmek. Teknik direktör seçiminde bulunmak. Teknik direktör ile yönetim arasında köprü vazifesi görmek.”
Bu kadarı bile başkanlık sultasının sürdüğü Fenerbahçe kulübü adına devrimdi.

Yazının Devamı

Onur’lara yabancı kalmayalım

5 Haziran 2010

Süper Lig kulüplerinin yabancı kontenjanının artması yolundaki isteğine Futbol Federasyonu’ndan vize çıktı.
Kararın açıklanmasından sonra yapılan yorumların önemli bölümü Türk gençlerinin önünün kapanacağı, milli takımların ve alt yapının bundan büyük zarar göreceği yolunda.
Benzer kaygılar yıllardır dile getiriliyor.
6 + 2 + 2 formülü iyi okunduğunda değişen fazla bir şey olmadığı görülebilir.
Uygulamalar ve lejyonerlerin Süper Lig’deki istatistikleri de bunu söylüyor.
Sahadaki yabancı oyuncu sayısında artış olacak mı?
Hayır.

Yazının Devamı

Gazeteci sevimsizdir, tehlikelidir, istenmeyen insandır

22 Mayıs 2010




Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, hafta içindeki basın toplantısında anonscu ile ilgili iddialara karşılık verirken, basın mensuplarına “Hanginizi dövdüm?” diye sorunca, aylar önce yaşanan olay geldi gözümün önüne.
Ermenistan maçına saatler kala delegasyonun konakladığı otelin bahçesinde, aralarında Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ve bazı kulüp başkanlarının da bulunduğu bir grup sohbet ediyorduk.
Konu bir gün önce yaşanan tokat olayı idi.
Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı, Habertürk muhabiri Erhan Telli’yi, Fatih Terim ile ilgili yazdığı bir haber nedeniyle tartaklamış, büyük tepki gör-

Yazının Devamı

Herkesin bir hesabı vardı !

17 Mayıs 2010

Şubat ayında Şenol Güneş’le bir röportaj yapmıştım. Soru kaçınılmazdı. 1995 - 96 sezonunda 2-1’lik Fenerbahçe yenilgisiyle kaçan şampiyonluğu sormuştum.
Önce biraz gerildi. Sonra anlatmaya başladı; “Doğru işler yaptığım maçı kaybettim. Kazanabilirdik de. Adam ne diyor ‘Hücum etti o yüzden yenildik’. Neye göre? Skoru nasıl koruyacaktık? Defansta kalarak mı? O zaman gol yemeyecek miydik? Şimdi bile yanlış yaptığımı düşünmüyorum. “
O yenilgi bugün teknik adamlık kariyerinin en verimli çağını yaşayan Güneş’in olgunlaşmasındaki mihenk taşlarından biriydi.
Aradan 15 yıl geçti. Yine bir Fenerbahçe maçı, yine şampiyonluğun kaderini belirleyecek doksan dakika yaşandı Güneş için. Urfa’daki kupa maçından sonra her ne kadar “Bu yıllar öncesinin rövanşı değil” dese de yanı başında oturan ve o maçı yaşayan Ünal Karaman ile birlikte içinde fırtınalar koptuğu belliydi.
Tıpkı Burak, tıpkı Serkan gibi. Sarı-lacivertli formadan kopuşları onlar için de bu maçı daha anlamlı kılıyordu.
Güneş ve öğrencileri dün gece de tarihe tanıklık etti. Ancak bu kez o tarihin yazılmasındaki rolleri çok farklıydı. Yıllar önce şampiyonluğunu elinden alan Fenerbahçe’ye geçit vermeyerek ve Türk futbol tarihinin

Yazının Devamı

Efes Pilsen ve timsah gözyaşları

15 Mayıs 2010

Şezlonga uzanmış koca bir yılın yorgunluğunu atmaya çalışıyorsunuz.
Ayağınızın ucunda deniz.
Başınızın üzerinde güneş.
“Şimdi buz gibi bir bira ne gider” diye düşünürken imdadınıza Ekincik’in emektarı Tahsin yetişiyor.
Dolapta soğuttuğu bardakla birlikte biranızı getiriyor ve keyifle yudumlamaya başlıyorsunuz.
Tatilimin vazgeçilmezidir bira.

Yazının Devamı

Keşke siz de Urfa’ya gelseydiniz...

8 Mayıs 2010




Şanlıurfa’da ilk kez gerçekleştirilen büyük organizasyonda aksayan şeyler olmadı mı?
Oldu tabii.
Ziraat Türkiye Kupası finalinin oynandığı GAP Arena’ya giderken trafikte büyük sorun yaşandı. Stada ulaşmak saatler aldı. Binlerce kişi sıcak altında uzun yolu yürüyerek aştı. Tuvaletlerde su akmadı. Basın tribünü polislerle doldu. Stat dışında karaborsa boldu.
Ancak bunların hiçbiri rahatsızlık vermedi.

Yazının Devamı

Asi çocukların zaferi

6 Mayıs 2010

Son haftalarda ligi boşlayıp, tüm konsantrasyonunu kupa finaline odaklayan Trabzonspor adına, koca bir sezonun boşa geçmediğini kanıtlamak için mutlaka kazanılması gereken bir maçtı.
Futbolcularının gerçek performanslarını bir türlü sergileyemediğinden şikayet eden Teknik Direktör Şenol Güneş açısından ise, seneler öncesinin rövanşı.
Ya Fenerbahçe? Tam 27 yıllık hasreti sona erdirip, koyduğu iki büyük hedeften ilkine ulaşmaktan daha önemli ne olabilirdi ki?
Bir de Urfa kenti tabii... Sokakta, takside, otelde konuştuğumuz insanlardan aldığımız mesajların içeriği çok farklıydı. Onları kimin kazanacağından çok, iki büyük takımın kentlerine gelmesi ilgilendiriyordu. Yüzlerce yıllık bir medeniyetin çocukları olarak, tarihi bir finale tanıklık etmek, Fenerbahçe’nin özleminden, Trabzonspor’un beklentilerinden çok daha değerliydi.
Trabzonspor kontrollü başladığı oyunda rakibin en etkili silahı Alex’i Selçuk ile kilitleyip, orta alanda çok adamla pres yaparak Emre ve Selçuk gibi isimleri etkisiz kılmaya çalıştı. İlk yarıda bu düşüncesinde başarılı da oldu. Sol kanatta Cale, Gökhan Gönül’ün yolunu keserken, sağda Serkan ve zaman zaman Burak, Özer ile Vederson ikilisine aynı işlemi

Yazının Devamı

Bursa seyircisi şampiyon!

2 Mayıs 2010

37. dakikadan sonra Kayserispor değil, ama ben koptum oyundan. Bursaspor’un ikinci golüyle birlikte yeşil-beyazlı tribünlerde başlayan muhteşem şov, ne yalan söyleyeyim sahadaki futboldan daha çekici geldi.
Şampiyonluğa inanmış 19 bin insanın müthiş uyumu ve yaratıcılığı futbolun ne kadar keyifli bir seyir olduğunu ve sadece yeşil çimde değil tribünlerde de oynandığını gösterdi dün akşam cümle aleme.
Hayran kaldım bu kombinasyona. Küfür ve kavganın futbol kültürümüzün artık vazgeçilmez bir parçası olduğunu düşünürken, saha içindeki her pozisyonu futbolcusuyla yaşayan bu taraftara helal olsun. “Bursaspor bayrağı boğazda sallanır, yer yerinden oynar” mı? bilemem ama, onlar takımlarından önce şampiyonluk unvanını hak etti bile!
Kayserispor karşısında yitireceği bir puanın şampiyonluk söylemlerini de bitireceğini bilen Bursaspor açısından kolay maç değildi. Oyuna kontrollü başlayan yeşil-beyazlı ekibin bir an önce öne geçme çabası dakikalar ilerledikçe hem sahadaki oyuncuları hem de kenarda Ertuğrul Sağlam’ı gerdi. 17. dakikada Sercan’ı ısınmaya gönderen Sağlam’ı bu kararından 22. dakikada Turgay’ın nefis kafa golü vazgeçirdi. Ivankov’un penaltısıyla skoru garantiye almış olmasa

Yazının Devamı