Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir yılın daha bitmekte olduğu ve günlerin de iyice kısaldığı soğukça bir öğleüstü; kazak, ceket, bol cepli kalınca bir trençkot ve kışlık bir kasketle Fenerbahçe Parkı’nda, Solmaz’ la yan yana bir tur atmak...
* * *
Yaşlılığa karşı, günlük yürüyüşlerle direnmeye çalışan birkaç 70’lik dostla; koşarak tur atan birkaç kişiden başka kimsecikler yok ortalıkta...
* * *
Sadece yerde zıpzıp zıplayan ve arada sırada azıcık da uçan kargalarla, oraya buraya sinmiş kediler ve herhalde üşüdüğü için, denize bakan kıyıda yusyuvarlak olup, uzunca otların içine gömülmüş bir köpekçik...
* * *
Hava iyice kapalı, Marmara ufukları sisli ve puslu; ne Adalar görünüyor, ne de ne bir tekne, ne bir vapur...
* * *
Sadece bir tarhın ortasında yusyuvarlak göbeklenmiş ateş çiçekleri hâlâ kırmızı...
* * *
650 yıllık, yaprakları dökülmüş sakız ağaçlarının ise, yüzlerce yılın içinden geçerek göklere doğru karmakarışık yükselen anaç dalları, tanrısal bir anıt ihtişamında...
* * *
Olduğu gibi görünmekten sanki utanıyormuşçasına, “ülkemizi kötü göstermeyelim” gerekçesiyle, atıp tutma şampiyonluğunda kendi kendisiyle yarışmaktan bir türlü usanmayan bir diyarda; 650 yıllık bir sakız ağacı olarak kalabilmek kolay mı?
* * *
Şimdiye dek sade ormanlar, çaylar, dereler, göller değil; çocuklar, genç kızlar, kadınlar, delikanlılar ve şairlerle, İstanbul’un tarihsel birikimleri de dahil; ne güzellikler yok edilmedi ki Küçük Asya’da...
* * *
87 yaşındaki June Haimof olmasa, “karetta”ların gelip yumurtladığı, 7km uzunluğuyla, dünyadaki en uzun birkaç plajdan biri olan “İztuzu plajı” da bugün, yan yana sıralanmış otellerle bir beton barbarizmine dönüşecekti...
* * *
Köyceğiz’in az ötesindeki ormanlarla kaplı tepelik bir bölgeden, kendine özgü kademe kademe şelaleler yaratarak akan “Yuvarlakçay”...
* * *
“Yuvarlakçay”ın her iki tarafındaki anıtsal çınarlar, kavaklar, günlük ağaçları, okaliptüsler, söğütler, sarmaşıklar, akasyalar...
* * *
Şimdi kurulmasına karar verilmiş bir hidroelektrik santralını güçlendirecek barajlarla, o “Yuvarlakçay” kurutulmak üzere...
Binlerce ağacın kesimine başlanmış bile...
* * *
87 yaşındaki June Haimof, zor bela tırmandığı ormanlar içindeki tepelerde, anıtsal ağaçlara doğru uzatılan elektrikli testerelere karşı kollarını açarak, barbarizm tefrikasına benzeyen bir “Doğa’daki canlı sanat” düşmanlığını engellemekten alamamış kendini.
* * *
June, bir “e-mail” göndermiş:
- Artık çok yaşlandım, enerjim yetmiyor Doğa’daki muhteşem canlılığın güzelliğini korumaya, diyor...
* * *
Biliyorum, Marmara’da alarm sirenleri de çalmaya başlayan bir depremden, İstanbul’u kurtarmak nasıl mümkün olamayacaksa; ne “Yuvarlakçay”ı, ne binlerce ağacı kurtarmak mümkün...
* * *
“Sallandır 2 kişiyi, bak her şey nasıl düzelir” anlayışıyla, neler ve nelerin üstüne bir iskelet kafası dikilmedi ki?
* * *
Efendim, ülkemizi kötü göstermeyelim, pırıl pırıl gençler yetişiyor şimdi, tüm dünya kabul ediyor büyük bir devlet olduğumuzu, gün günden daha çok kalkınıyoruz, cep telefonu sayısı 57 milyona çıktı.
* * *
Elektrifikasyonu genişletmek, turizmi geliştirmek için, bazı fedakârlıklar yapmak zorundayız...
Maalesef Polonezköy’ün içinden de bir otoban geçecek...
* * *
Sabahattin Ali’yi işkenceyle öldürmek, gencecik coşkulu insanları “asmayalım da, besleyelim mi” diye sehpalara göndermek ve Meclis kürsülerinden idam urganı sallayarak nutuk söylemek...
* * *
Sonra da her yağmur ve kar yağışında kapanan yüzlerce köy yolu, Tuzla tersaneleriyle maden ocaklarında ölen binlerce işçi ve kırmızı bayraklı tabutlarla; savunma harcamalarında giden, kimsenin sorgulayamadığı, yüz milyarlarca dolar...
* * *
“Yuvarlakçay” da cılızlaşıp silinecekmiş...
Karacaahmet’te kaybolan Nedim’in mezarına kim sahip çıktı ki, “Yuvarlakçay”ın yok edilmesine kimse kulak assın...
* * *
Sadece 87 yaşındaki June Haimof...
* * *
Neyse ki Fenerbahçe Parkı’ndaki sakız ağaçları kurtarmış paçayı; ne Bizans surları, ne de Osmanlı çeşmeleri pek beceremedi bunu.
* * *
Kurşun sıkmak, biber gazı sıkmak, palavra sıkmak, yumruğunu sıkmak dururken; bazılarına da sadece kıçını sıkmak, dişlerini sıkmak, bel kemerini sıkmak kalıyor.
* * *
Enseyi karartmayın...
“Yuvarlakçay”ın o güzelim şelaleli akışını durdurarak; kurulacak hidroelektrik santralinden kar etmeyi düşünenlere de, gün gelir paralar akmaz olur ve “Yuvarlakçay” alır öcünü...
* * *
Bitmekte olan yılın, sondan bir önceki cumartesisinde, bizim yazı yine kör bir kuyudan tulumba çekmeye döndü...
* * *
Bendenizin de elinden bu kadarı gelebiliyor; nasıl ki 80 yıllık “kalkınma” da, aynı zamanda olduğun yerde “tepinme” anlamına geliyor.