Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

***Eski Aydın efelerinden, Demirci Efe'ye yakıştırılmış çarpıcı bir söz daha vardır:- Bir ülke ya bilimle yönetilir, ya zulümle. Biz, bilimden yoksun olduğumuzdan, zulümle yönetmişizdir.***Kedi bokunu örter gibi, sade yapılmış ve yapılmakta olan zulümler değil, sinsi bir iç talanı yansıtan ekonomik topoğrafyanın tümörlerle donanmış röntgenleri de saklanıp durmuştur gözlerden...Ve bunları açığa çıkarmak isteyen kalemler, çürütülmüş, ezilmiş, yok edilmiştir.***Ömer Seyfettin'in "Falaka" öyküsü, Şark feodalizminin mayalandırdığı psiko-sosyolojik bir gaddarlığın, eğitim simgesidir.Anneler, bağırır durur çocuklarına:- Şimdi seni ayağımın altına alıp geberteceğim. Baban eve gelsin, bak nasıl kırdıracağım kemiklerini piç kurusu...***Ağza biber sürmek, kulağa asılmak, yanaklara tokat şaklatmak, öcüye vermek, odaya hapsetmek; okul öncesi çocuklarının evde görmeye başladıkları cezalardandır.Okul döneminde de, öğretmen dayakları başlar.Erkek çocuklar askere gittiğinde, onbaşıların Osmanlı tokatları...Kız çocukları, evlendiklerinde koca dayakları..."Dayak cennetten çıkmadır" inancının yoğurduğu bir Şark hamurudur, kırsal kesim ağırlıklı yığınlar...***Sayılarının 450 bini bulduğu söylenen "erkek erkeğe kahveleri"nde, siyasal çözüm reçeteleri 3 maddede toplanır:1- Bize eli sopalı biri lazım...2- Sallandır 2 kişiyi, bak her şey nasıl düzelir...3- Önce ahlakı düzeltmek gerek...Mesleksiz üst düzey "makam" sahipleri arasında da, bu 3 reçeteye inananlar az değildir...***Şimdi politik bir gülücükle denebilir ki:- Bunların hepsi geçmişte kaldı...İnşallah öyledir.Ne var ki, dünkü gazetelerin ilk sayfaları da, Mehmet Ali Önel'le arkadaşlarının çektiği kimsesiz çocuklara yapılan işkence görüntüleriyle doluydu.Ve yine politikacılar, soğukkanlı bir sesle şöyle diyebilirler:- Bunlar münferit hadiseler; birkaç çürük elma için, Çocuk Esirgeme Kurumu'nu yıpratmayalım...***Ah bu, 20. yüzyılı da ıskalamaya neden olan, "birkaç çürük elma için kurumları yıpratmama" önerileri...Yıpratmayalım arkadaşlar, yıpratmayalım. Tevfik Fikret'in neredeyse yüz yıl önce yazdığı "Sis" şiirinin sonunu da hatırlamayalım:Ey kimsesiz avare çocuklar... Hele sizler, Hele sizler...***Türkiye'nin politik hırgürleri ile "imaj" tutkunlarının, Birleşmiş Milletler'in yayımladığı istatistikler önündeki -örneğin kirli ülkeler sıralamasındaki yerimiz gibi- bozum olmaları, süre dursun; Gazi'nin, yahut İsmet Paşa'nın aklına mı gelirdi, Barzani'nin Kürt kılığıyla Başkan Bush tarafından Beyaz Saray'da kabul edilip, alabildiğine övüleceği?***Peki, nasıl oluyor bu değişimler?Efendim, politik konjonktürler değişiyor...Peki, nasıl ve neden değişiyor politik konjonktürler?Yani, şey, koşullar... O zamanki çıkarlarla bugünkü çıkarlar... Asıl verilmek istenen mesaj... Yapılan yorumlara göre... Dağdan kestim kereste, kuş besledim kafeste...***Peki, nasıl oluyor da vatan, millet, devlet, bayrak, şanlı tarih, kahraman şehit, dinimiz imanımız, geleneklerimiz görneklerimiz, onurumuz, şerefimiz, gururumuz, haysiyetimiz âşıkları; bir türlü öngöremiyorlar politik konjonktürlerin nasıl değişebileceğini?Hem de bu tür konuları kurcalayan yazı adamlarına, ortaklaşa bir dayanışmayla diş gıcırdatmada rahatça anlaşarak... Tıpkı Hazine'den geçinme ortaklığında da, anlaştıkları gibi...***Mithat Bereket'in CNN-Türk'te yayımlanan "Pusula" programının konusu, Başkan Bush'a karşı kabaran, anti-militarist muhalefet üstüneydi.Oğlu Irak savaşında ölmüş Ciny Sheehan'ın, öncülüğünü yaptığı anti-militarist toplumsal muhalefette, söylenmiş olan hamasi yalanlar bir bir ortaya dökülüyordu.Irak'ta ölen Amerikan askerlerinin sayısı 2 bine gelip dayanmıştı.Başkan Bush, onların bayrakları uğruna öldüklerini söylüyordu.Oysa onlar, silahçılarla petrolcülerin çıkarları için ölmüşlerdi.***Cinyd Sheehan, tane tane nasıl kandırıldıklarını anlatıyordu:- Saddam'ın gizli nükleer silahlar ürettiği iddialarıyla uyutuldu Amerikalılar... Başkan Bush'un umurunun teki değildi, ne Irak'ta ölen Amerikan gençleri, ne Iraklı insanlar... Kendisinin bir savaş suçlusu olarak yargılanmasını istiyorum...***"İmaj"ların arkasındaki gerçekler ve bu arada Türkiye'de de işkence gören kimsesiz küçük çocuklar...Görünen o ki, yazı adamlarını çürütüp, yok etmeye kalkanlar; gerçeklerin ortaya çıkmasından kaygılananlar oluyor genellikle...Ve gerçekler ortaya çıktıkça da, tatataa, patataa... c.altan@prizma.net.tr "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğüm gibi ol" ilkesine bizim Türkiye'nin; ne kadar uyum göstermiş olup olmadığını, "makam" sahibi mesleksiz büyüklerimiz de bilir, camilerdeki imamlarımız da, dağdaki çoban Mehmet de...