Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları

Genç kuşakların da hatırlayacağını sandığım, mizahi eski bir bulmaca: Bir politikacı, bir gazeteciye şöyle bir bulmaca soruyor:
-Bir kafesin içindedir, rengi yeşildir ve şiirler okur. Bil bakalım nedir bu?
* * *
Gazeteci:
-Bir papağan olmalı, öyle değil mi, diyor.
-Hayır.
-Belki de bir kanarya...
-Hayır.
-Yoksa bir saka kuşu mu?
-Hayır.
* * *
Politikacı, gazeteciye:
-Senin bu bulmacayı, doğru dürüst yanıtlama olanağın yok asla, diyor; ne olduğunu sana bak ben söyleyeyim, bir torik balığıdır.
* * *
Gazeteci şaşkın:
-Ama, diyor; torik balığı yeşil değildir ki...
Politikacı:
-Benim hakkım yok mu bir torik balığını yeşile boyamaya, diyor; toriği ben boyadım yeşile.
* * *
Gazeteci:
-Siz mi boyadınız toriği yeşile, diyor; hadi öyle diyelim ancak torik balığı kafeste bulunmaz ki...
* * *
Politikacı:
-Nasıl bulunmaz, diyor; ben torik balığı aldığımda, yemek dolabına koyarım. Benim yemek dolabı da tıpkı bir kafes gibi...
* * *
Gazeteci:
-Tamam tamam, diyor; hepsi sizin dediğiniz gibi olsun. Ne var ki, nasıl tevil etmeye çalışırsanız çalışın, torik balığı şiir okumaz.
* * *
Politikacı gülümsüyor:
-Bizim bulmacada o kadar da bir şaşırtmaca olmasa, olur muydu; o zaman çok çabuk çözerdin bulmacayı, diyor.
* * *
Dünkü Milliyet’te, Nedim Şener’in kökünü bularak tutup çıkardığı bir haber manşetteydi:
“RÜŞVET BAGAJDA GİTTİ
Aralarında eski Yargıtay Daire Başkanı’nın da bulunduğu 37 kişi, yargıda rüşvetten gözaltına alındı. Dosyada, araç bagajında Ankara’ya götürülen, pantolon cebinden taşan rüşvetler var.”
* * *
“Rüşvet”, bizim gelenek ve göreneklerimiz arasında, katmerlene katmerlene süre gelen bir yaşam biçimi.
* * *
Bundan 500 yıl önce de Fuzuli, Nişancı Ali Paşa’ya yazdığı bir mektupta şöyle diyordu:
-Selam verdik, rüşvet değildür deyu almadılar.
* * *
Bendeniz de, 35 yılı aşkın bir süre önce şöyle bir taşlama yazmıştım:

Haberin Devamı

Rüşvet almak şereftir, şerefsiz kalamayız;
Yüz bin almak dururken, beş yüzü alamayız.
Rüşvetle kazanılır pandantifler yüzükler,
Rüşvetle rahat eder tüm sıkışmış büzükler.
Dağ rüşvet, deniz rüşvet, toprak rüşvet, su rüşvet;
İnanın kalkınmanın motorudur bu rüşvet...
* * *
“Başörtüsü-türban” tartışmaları, bir sonuca ulaşmadan pençe pençeye gele dursun...
Siyasal partilerden birinin sözcüsü:
-Ülkenin durumu, diyormuş; “bir piyano ile bir sincap arasında ne fark vardır” sorusuna dönüştü. Ancak biz biliyoruz bu farkın ne olduğunu.
Bir piyano ile bir sincabı, bir ağacın dibine koyduğunda... Durun, bir dakika, bir tanesi hemen ağaca tırmanır... Şey, hangisi tırmanıyordu; şey, parti meclisi karar verecek ona da...
* * *
Bekri Mustafa’ya sormuşlar:
-Sence bedelli askerlik kabul edilecek mi?
Bekri Mustafa:
-Genel seçimlerde, bedelli askerliğin kabulünü isteyenlerin iradesi ağır bastığı takdirde; evet, demiş.
Sonra da eklemiş:
-Milli irade, “zorunlu vatan görevi” ile uygun adım yürümekten vazgeçebiliyor, kendine uygun bir nutukçu bulunca.
* * *
Bir mizah yazarı, saatine bakarak Anayasa’nın nabzını tutmuş ve:
-Ya, demiş; bu Anayasa ölmüş ya da benim saatim durmuş.
* * *
Oktay Rifat’tan bir şiirle bitirelim yazıyı:

Haberin Devamı

Tecelli

Haberin Devamı

Nedir bu benim çilem
Hesap bilmem
Muhasebede memurum
En sevdiğim yemek imambayıldı
Dokunur
Bir kız tanırım çilli
Ben onu severim
O beni sevmez