Kışın soğuk ve erken kararan hava, yaz aylarında olduğu kadar kendinize vakit ayıramamanıza neden olabilir. Ama iyi yaşam, kısa
süreli bir yarış değil; uzun bir maratondur. Kış mevsiminde alışkanlık haline getirmeniz gereken beş maddeyle iyi yaşama daha da
yaklaşabilirsiniz.
1. Kahvaltıyı ihmal etmeyin
İşe geç kalıyorum, erken kalkıyorum, çocuklarımdan kendime vakit bulamıyorum, canım yemek istemiyor ve çok daha fazlası… Kahvaltı yapmamak için üretebileceğiniz bütün bahaneleri rafa kaldırmanın zamanı geldi. Bilim insanları düzenli aralıklarla yemek yemenin, beyinden vücudumuza düzenli sinyal gönderdiğini ve kilo vermeye de yardımcı olduğunu söylüyor.
2002 Ulusal Kilo Kontrolü kayıtlarında yer alan ve 3 binden fazla insanla yapılan bir çalışmada, kahvaltı yapan bireylerin kilo kontrolü sağlamada daha başarılı olduğu görülmüş. Başka bir araştırmada da bu öğünü atlayan kadınların gün içinde kalori alımının arttığı bulunmuş.
Çok erken kalkıyor ve zaman sorunu yaşıyor olabilirsiniz. Bu durumda akşamdan peynirli sandviç yapabilir veya bir bardak sütle yulaf veya tahıl gevreği tercih edebilirsiniz. Peyniri ve sütü az yağlı tüketirseniz, günlük kalorinizi de azaltmış olursunuz.
2. Her gün taze
Kış aylarında soğuyan hava, egzersiz yapma isteğinizi azaltıyor olabilir. İyi ve sağlıklı yaşamın temellerinden biri de düzenli egzersiz yapmaktır.
Tempolu yürüyüş yaşam, temponuzu ve kilo vermenizi hızlandırır. Bu aktivite; kilolardan kurtulmanıza, sıkılaşmanıza ve sağlıklı olmanıza yardımcı olduğu gibi, mutluluk da sağlar. Ama bitmedi! Araştırmalar şimdi de bağışıklık sistemiyle ilgili bazı verileri ortaya koydu.
İşte kışın yapılan egzersizlerin sağlığa faydaları:
1. Sıcak kalmanızı sağlar
Soğuk hava, dışarı ilk çıktığınızda üşümenize neden olabilir. Ama ısınmanın ve sıcak kalmanın en iyi yolu, hareket etmek ve egzersiz yapmaktır. Egzersiz; vücuda kan pompalanmasına yardıfm eder, dolaşımı hızlandırır ve sonrasında da belirli bir süre vücut ısınızın dengelenmesini sağlar. Üstelik bu ısınma yöntemi hem eğlenceli, hem de ücretsiz.
2. Kilo vermeye yardımcı
Sadece yürüyüş yaparak bile kilo verebileceğinizi biliyor musunuz? Üstelik bu egzersiz, özel bir salon veya üyelik de gerektirmez. Tek yapmanız gereken şey, yürümek.
Pittsburgh Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, günde 30-60 dakika tempolu yürüyen aşırı kilolu insanlar, diğer yaşam tarzı alışkanlıklarını değiştirmedikleri halde
Google’a ‘Kilo vermek için ne yapmalı?’ diye yazdığınızda , önünüze yüzlerce değişik fikirle dolu yazı çıkar. Birçoğu da ‘Şunu yeme, onu yeme’ gibi önerilerle doludur. Ancak artık eminiz ki, bu tavsiyeler herkes tarafından biliniyor ama maalesef her zaman uygulanamıyor. Ben bugünkü yazımda sizlere “Onu yeme, bunu yeme” değil; “Ye” diyeceğim. Size yemeniz gereken beş besinden bahsedeceğim. Bu yiyeceklere kilo vermeye yarayan ‘süper yiyecekler’ deniyor. Çünkü son derecede mütevazı görünseler de, sağlığa faydaları şaşırtacak kadar güçlü. Evet, kilo vermenizin sırrı bu yiyeceklerin her zaman gözünüzün önünde ve tabağınızın içinde olması…
Ancak hatırlamanızı istediğim de; eklenmiş şeker ve doymuş yağ içeren, cazip ama kilo vermenize engel olabilecek yiyecekleri ortadan kaldırmanız. Neden mi? Cevap çok basit: “Gözden ırak olan, ağızdan da ırak olur.”
1. Yumurta
Yaz-kış kahvaltıların yıldızı ve bütün gün tok tutmaya yardımcı önemli bir protein kaynağıdır.
Araştırmalara göre; kahvaltıda iki yumurta yiyenlerin, simit tüketenlere oranla takip eden 24 saat içinde 400 kalori daha az aldıkları görülmüştür.
2. Yer Fıstığı
Badem ve ceviz neredeyse tüm ilgi ve övgüyü alsa da, yer fıstığı da en az
Akan burunlar, kızaran gözler, hapşırma nöbetleri, sürekli soğuk algınlığı ve grip…
Birçok ebeveyn, bu durumun okuldan ya da kreşten kaynaklandığını düşünür. Ama bütün çocuklar hasta olmuyor, hepsinin burnu akmıyor.
Birçoğunun nedeni, hasta arkadaşıyla oyun oynamasından daha derindir: Bağışıklık sistemlerinin zayıf olması. Deneyimlerime dayanarak güçlü bir bağışıklık sisteminin sadece genlere bağlı olmadığını söyleyebilirim. Aynı zamanda, ebeveynlerin çocuklarının bağışıklık sistemini güçlendirmeleri için başka kolay ve etkin yollar olduğunu da hatırlatmak isterim.
Uygulayacağınız beş adımla, çocuğunuzun bağışıklık sistemini geliştirebilir, iyileşmesini hızlandırabilir ve daha sağlıklı olmasını sağlayabilirsiniz:
1. Doğru beslenme şart!
Eğer çocuklarımız sürekli içeriğinde katkı maddeleri olan basit yiyeceklerle beslenirse, bağışıklık sistemleri sarsılabilir. Amerikan Kalp Birliği’nin 2016 raporuna göre, 2-18 yaş grubunun günlük altı tatlı kaşığından daha az eklenmiş şeker tüketmesi gerekiyor.
Araştırmalar, şekerin bağışıklık sistemini zayıflattığını gösteriyor. Ayrıca bir çocuğun yiyecek alerjisi olduğu zaman, sindirim sistemi zorlanıyor, vücudu bakteri ve virüslerle baş edemez hale
D vitaminin sağlığımız için önemini neredeyse herkes biliyor. Ciltte güneş ışığı sayesinde üretildiği için ona bazen ‘güneş ışığı vitamini’ de denir. D vitamini, D-1, D-2 ve D-3 içeren bir bileşik ailesinden olup, yağda çözünür bir vitamindir. Vücutta 2 bin kadar geni etkileyebilir.
D vitamininin en önemli görevlerinden birisi, kalsiyum ve fosfor emilimini düzenlemesi ve bağışıklık sistemini desteklemesidir. Yeterli miktarda alınması, normal büyüme ve kemik-diş gelişimi için olduğu kadar, bazı hastalıklara karşı direnç geliştirilmesi için de önemlidir.
Araştırmalar, D vitamini eksikliğinin; kalp hastalıkları, kanser, diyabet, raşitizm ve demans (bunama) gibi hastalıklara da yol açabileceğini söylüyor. O nedenle daha kısa ve serin günleri nedeniyle kış mevsimi, D vitamini eksikliği olan kişilerde ciddi bir sorun yaratabilir.
Kış aylarında D vitamini neden daha önemli?
Havaların iyice soğumaya başlaması kışın geldiğini gösteriyor. Her ne kadar kendine göre bir keyfi olsa bile, kış ayları ele alınması gereken bazı sağlık durumlarıyla gelebiliyor. A, C, E ve D vitaminleriyle demir ve selenyum’un önemini herkes biliyor.
D vitamini aslında tüm sene boyunca gerekli olsa da, güneşin bize çok
Eğer genç bir çocuğunuz ya da tanıdığınız varsa, cep telefonu özellikle de sosyal medya platformlarına olan ilgisini fark etmişsinizdir. Bu bağımlılık hakkında hiçbir şey bilmesek bile, gençlerin neden Instagram ve Snapchat bağımlısı olduğu konusunda fikir yürütebiliriz. Ben de bu konuda son zamanlarda okuduğum bir araştırmayı sizlerle paylaşmak istedim.
Her beğeni ödül niteliğinde
Kaliforniya Üniversitesi’nin yürüttüğü çalışmada, gençlerin sosyal medya kullanırken beyinleri tarandı. Bu taramalarda; paylaştıkları fotoğrafların çok fazla beğeni aldığını gördüklerinde, beyinlerinin ödüllendirilme bölümlerinin yoğun şekilde çalıştığı ortaya çıktı. Araştırmacılar, beğeninin gittikçe artan bir etkisi olduğunu gözlemledi. Hatta kare beğenildiğinde, fotoğrafın içeriği ne olursa olsun birey paylaştığı şeyi daha çok beğenmeye başlıyor.
Kaliforniya Üniversitesi Beyin Haritalama Bölümü’nde araştırmacı olan Lauren Sherman’a göre, gençler sosyal medyada çok aktif oldukları için beğenilere ve tanıdıkları diğer insanların sosyal medyada ne yaptıklarına karşı çok hassas.
Ergenlikle de ilgisi var
Şu bir gerçek ki, gençlerin akranları tarafından beğenilmeye hevesli olmaları ve çevrelerinden kolayca
Geçtiğimiz pazartesi yani 14 Kasım, Dünya Diyabet Günü’ydü. Artık birçoğunuzun bu hastalık hakkında az çok bilgi sahibi olduğunu biliyorum. Uluslarası Diyabet Federasyonu’na göre,
11 yetişkinden biri diyabetli.
Yedi doğumdan biri gebelik diyabetinden etkileniyor.
542 bin çocuk, Tip1 diyabet hastası.
Her altı saniyede bir kişi, diyabet hastalığından hayatını kaybediyor. (Vefat edenlerin sayısı 5 milyon.)
Üzülerek söyleyebilirim ki; ülkemizde de durum hiç iç açıcı değil. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun yayımladığı Diyabet Atlası’na göre Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında diyabet görülme sıklığının en yüksek olduğu ülkelerden.
Diyabet, metabolik rahatsızlıklardan olan ve yaşam kalitesini, sağlıklı yaşamı etkileyen bir hastalık. Glukoz, beyin ve diğer organlar için enerji kaynağıdır. Yalnız hücrelerin bu glukozu kullanabilmesi için insülin hormonuna ihtiyacı vardır. Vücutta yeterli derecede insülin bulunmazsa, glukozun enerji olarak kullanımı da mümkün olmaz. Çünkü kandaki glukozu hücrelere insülin götürür.
Yokluğunda kanda glukoz birikir. İşte bu olayın gerçekleşmesi, diyabet yani kandaki şekerin yüksek olması olarak isimlendirilir.
Bugünkü yazım, yaşamında birçok diyeti deneyip, başarılı olamayanlar için. Yani çeşit çeşit diyet programını deneyip, belirli bir süre sonra vazgeçen, verdiği kiloları belki de fazlasıyla geri alan kişiler için. Konunun uzmanı olmayanların önerilerini deneyip, bir zaman sonra kaybının kilo değil, para olduğunu fark edenler için. Kısacası her türlü diyeti ve egzersizi deneyip, kısa vadede kilo verse de uzun vadede kilosunu koruyamayanlar için...
Siz de bu kişilerden biriyseniz belki de sabrınız tükenmiştir ve artık başka bir diyeti denemek yerine, diyet yapmayı bırakmaya, uyguladığınız diyetlerin neden sonuç vermediğini araştırmaya karar vermiş olabilirsiniz.
Eğer diyet yapmayı bırakmaya karar verdiyseniz doğru yoldasınız. Araştırmalar, sürekli kilo verip almanın sağlığa çok zararlı olduğunu gösteriyor. Sağlıklı olmak için çok ince olmanız da gerekmiyor.
Biliyorum, birçok insan 8-10 kg. daha zayıf olmak, daha büyük bir ev, parlak saçlar, yeni bir araba, daha şık elbiseler istiyor. Şu soruyu kendinize sormanızı istiyorum: “Neden?”
Sizi başkalarının daha güzel bulması için mi? Sizi bu kadar çok seven varken, daha fazla sevenleriniz olması için mi? Siz zayıf olunca daha fazla