Fidan dendiğinde aklınıza ilk olarak ağaçlar mı geliyor? Denizlerdeki ormanları yakından tanımaya ne dersiniz? Geçtiğimiz yıl Birleşmiş Milletler Sudaki Yaşam Savunucusu Şahika Ercümen ile İstanbul Boğazı’nda yaptığım dalışta denizdeki kirlilik ve geri dönüşümün önemine dikkat çekmeyi hedeflemiştik. Suyun altında karşılaştığım plastik kirliliği beni oldukça üzmüştü. Geçtiğimiz hafta ise Marmara denizine adeta bir organ nakli titizliğinde sarı mercan dikimi gerçekleştirdik. Kirliliğin denizlerin el alt seviyelerine kadar indiğini görmek maalesef hiç iç acıcı değil. Akdeniz ile Marmara Denizi arasındaki bölgede bulunan sarı mercan popülasyonu sualtı ekosisteminde hayati bir rol oynamasına rağmen kirlilik ve deniz sıcaklığındaki değişikliklerden dolayı ötürü mercan popülasyonu yıllar içinde azaldı. Bunun yanı sıra geçen yıl meydana gelen yoğun müsilaj ise mercanların üzerini kapatarak nefes almalarını ve beslenmelerini engellediği için maalesef ölümlerine yol açtı… Bu anlamda
Her besinin ona özgü olan renginin altında farklı sağlık faydası yatar. Peki, renkler bize neler söylüyor, haydi bakalım
Yaz aylarında manav tezgâhları size bir başka çekici gelmiyor mu? İtiraf edeyim ben çoğu zaman rengârenk sebze ve meyveler arasında seçim yapmakta zorlanıyorum. Meyveler beslenmemizdeki en önemli vitamin, mineral ve antioksidan kaynağı besinler arasındadır. Özellikle yaz aylarına özgü olan meyvelerin su içeriğinin çok daha fazla olduğunun farkında mısınız? Bu aslında doğanın bize bir mesajı. Yaz aylarında sıcak havalarda terle beraber sıvı kaybı artınca daha çok su içeriği yüksek besinlere ihtiyaç duyarız. Bu sebeple yaz döneminde de rengârenk meyveler ve sebzeler mutlaka sofranızda yer almalı.
Fitobesinleri duydunuz mu?
Meyve ve sebzelerin kendilerine özgü olan renklerinin nereden geldiğini hiç düşündünüz mü? Fitokimyasallardan. Evet, doğru duydunuz fitobesin veya fitokimyasal dediğimiz maddeler besinlerin içinde bulunur; onlara tatlarını, renklerini, kokularını verir. Aynı zamanda
Gözlerimiz günlük aktivitelerimizde en çok ihtiyaç duyduğumuz organımız. Peki gözünüzde işlev bozukluğunun diğer dokularınızda sorunlara yol açabileceğini biliyor musunuz? Göz sağlığı ve beslenme ilişkisini pek çok kez duymuşsunuzdur. Her hastalıkla olduğu gibi gözleriniz üzerinde de beslenme alışkanlıklarının rolü var. Sağlıklı ve iyi gören gözler için sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarını benimsemek, yeterli ve dengeli beslenme önemli. Konu ile ilgili yapılan güncel bir araştırmayı da sizlerle paylaşmak istedim.
Sirkadiyen ritim
Nature Communications dergisinde bu ay yayınlanan çalışmada ilk kez diyet, sirkadiyen ritim, göz sağlığı ve yaşam süresi arasında bir ilişki olduğu gösterilmiş. Araştırmacılar, bu bağlantının aslında yaşlanma süreci üzerinde de rolü olduğunu belirtiyor. Buck Enstitüsü’nde sinekler üzerinde yapılan deneyde, yaşlanma sürecinin gözdeki bazı mekanizmalar tarafından yönlendirilebildiği bulunmuş.
Araştırmacılar aynı zamanda aralıklı oruç yönteminin hem göz sağlığı ve
İklim krizi ve çevre üzerindeki en büyük tehditlerden birini plastikler oluşturuyor. Soluduğumuz havadan tabağımızdaki besinlere pek çok noktada karşımıza çıkıyor bu plastikler. Karton bardak ve poşet çay kullanımınızı gözden geçirmeye ne dersiniz?
Geçen hafta Dünya Çevre Günü’nde hem kendi sağlığımız hem de gezegen sağlığı için neler yapılması gerektiğinden bahsetmiştim. İklim krizi hepimizin ortak problemi ve bu problem karşısında çözüm üretmek ise sorumluluktan ziyade bir zorunluluk. İklim pozitif seçimler hem bedenimize hem de gezegene iyi geliyor.
İklim krizi ve çevre üzerindeki en büyük tehditlerden biri plastikler... Daha önceki yazılarımda birçok kez bahsetmiştim. Mikroplastik olarak adlandırılan küçük plastik parçacıkları akciğerimizden kanımıza kadar karışmış durumda. Bu plastikler soluduğumuz havadan tabağımızdaki besinlere pek çok noktada karşımıza çıkıyor. Karton bardak kullanımınızı gözden geçirmeye ne dersiniz? Araştırmacılar, karton bardaklardaki
Kahveyi günün her saatinde tüketmeyi sevenler burada mı? Türk kahvesinin yeri bizim için başka ama havaların iyice ısınması ile soğuk kahve alternatiflerinin de arttığını görüyorum. Şeker, krema veya şurup ilavesi ile masum bir fincan kahveyi 250-300 kalori yapabileceğinizi de göz önünde bulundurun. Evde kendi soğuk kahvenizi yapmanın çok kolay olduğunu unutmayın. Sıcak veya soğuk fark etmez kahvesiz olmaz diyenlere güzel bir haberim var. Yapılan bir çalışmaya göre günde 2-3 fincan kahve kalp hastalıklarını azaltmaya yardımcı. Amerikan Kardiyoloji Koleji’nde araştırmacılar, günde 2-3 fincan kahve sadece kalp hastalığı riskini azaltmakla kalmadığı, aynı zamanda daha uzun yaşamakla da ilişkili olduğunu belirtiyor.
Yapılan bazı araştırmalara göre ise kahve tüketimi ruh haliniz ve depresyon riskini azaltmada rol oynuyor. Günde bir fincan kahve içmenin depresyon riskini yaklaşık yüzde 10 azaltacağı ve daha mutlu hissetmenizi sağlayacağı araştırma sonuçları arasında. Araştırmacılar kahvenin bu etkisini kafeinden daha çok içerdiği antioksidanlara
Haziran ayı geldi. Havaların iyice ısınmasıyla birlikte beslenme düzeninde de bazı değişiklikler meydana gelebiliyor. Örneğin bu dönemde bazı öğünler atlanabiliyor, daha hafif, sıvı ağırlıklı öğünler tercih edilebiliyor.
Gün içinde en çok atlanan öğünlerden biri de kahvaltı. Eğer siz de sıcak havaların etkisiyle kahvaltıyı rafa kaldıranlardansanız, bir kere daha düşünün derim. Araştırmalar, güne kahvaltıyla başlamanın önemini gösteriyor. Bazı araştırmalar ise kahvaltıyı atlayan veya geçiştirenlerin, öğle saatlerinde sağlıksız yemek seçme eğiliminde olduğu ve gün içinde daha fazla yemek yediğini belirtiyor. Kahvaltıda sağlıklı seçimler yaparak hedeflediğiniz vücut ağırlığına ulaşmanız mümkün.
Kahvaltının yıldızı
Yumurta, kaliteli protein içeriğiyle kahvaltı dendiğinde akla ilk gelmesi gereken besinlerden. Yazın sıcaklarda yumurta yenmez diye düşünüyor olabilirsiniz ama unutmayın ki yumurta anne sütünden sonra en kıymetli protein olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda vücudunuz için
Türk sporcuları büyük başarılara imza atıyor. Spor ve beslenme arasındaki ilişkinin sağlıklı ve yapılan spora uygunluğu, başarıların gelmesinde kilit rol oynar. Konuyu güncel araştırmalar ışığında değerlendiriyoruz.
Ülke olarak spor konusunda yüzümüz gülüyor, son günlerde güzel haberler peşi sıra geliyor. Anadolu Efes’in Euroleague Avrupa Şampiyonluğu, Vakıfbank’ın Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, Dünya Kadınlar Boks Şampiyonası’ndan gelen 5 altın ve 2 bronz madalya müjdesi... Tüm sporcularımızla gurur duyuyor ve güzel haberlerin artmasını diliyorum. Spor yapanlar için, kaliteyi yükseltmek ve sağlıklı bir fiziksel yapıya sahip olabilmeleri bakımından yeterli ve dengeli beslenme büyük önem taşır. Sporcu beslenmesi alanında çalışan tüm meslektaşlarımın rolü burada çok kıymetlidir. Sporcunun enerji metabolizması, vücut ağırlığı ve antrenmanına uygun enerji alımını, buna uygun beslenmesi performansını artırmasında kilit rol oynar.
Ben de bugün tüm bu başarılar ışığında spor ve beslenme ilişkisini, güncel araştırmalar
Bugün 25 Mayıs Dünya Tiroit Günü. Dünya Tiroit Günü’nde bireylerin tiroit hastalıklarına ve erken teşhis, tedavi gibi konulara ilişkin farkındalığını artırmak amaçlanıyor. Tiroit fonksiyon bozuklukları tüm dünyada her yaştaki bireyi ilgilendiriyor, özellikle kadınlarda daha yaygın. Ulusal Sağlık Enstitüsü tiroit bezinin kontrol altına alınmaz ise ciddi sağlık sorunları yaratabileceğinin altını çiziyor. Bunlar arasında felç, kalp yetmezliği, kemik hastalıkları gibi sağlık problemleri örnek verilebilir. International Journal of Cancer dergisinde geçtiğimiz ay yayımlanan çalışmada, beslenme durumu ve artan obezite prevelansının tiroit hastalıklarıyla ilişkili olduğu belirtiliyor. Ben de bugün tiroit ve beslenme ilişkisinden bir kez daha bahsetmek istedim.
Tiroit hormonlarını tanıyor musunuz?
Tiroit bezinden salgılanan T3 ve T4 hormonları metabolizmayı düzenlemede görevlidir, metabolik hızın denetiminde, fiziksel ve mental gelişimde, sinir ve kas fonksiyonlarında ve dolaşımda rol oynarlar. Diğer önemli hormon ise TSH’dır. Bu hormon beynimizde hipofizden