8 Mart Dünya Kadınlar Günü, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin bir simgesi olarak, kadınların haklarını, başarılarını ve karşılaştıkları engelleri hatırlatma fırsatı sunuyor. Kadınların eğitim, istihdam, siyaset ve sosyal hayatta eşit fırsatlara sahip olması, sadece bireysel özgürlüklerin değil, aynı zamanda daha adil ve sürdürülebilir bir toplumun temel taşı. Cinsiyet eşitsizliğinin yarattığı ekonomik ve sosyal bariyerleri aşmak, yalnızca kadınların değil, tüm toplumun refahını artırıyor. Bu nedenle kadınların eşit haklarla güçlenmesini sağlamak hepimizin ortak sorumluluğu. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün 2025 yılı temasını ‘Tüm Kadınlar ve Kız Çocukları İçin: Haklar, Eşitlik, Güçlendirme’ olarak belirledi. Bu yılın teması, kadınlar ve kız çocuklarının eşit haklara, fırsatlara ve güçlenmeye ulaşmasını hedefleyen bir çağrıda bulunuyor. Birçok insan beni beslenme uzmanı ve sürdürülebilir yaşam aktivisti kimliğimle biliyor. Aynı zamanda bir kadın
İftar ve sahurda tuz konusuna çok dikkat etmelisiniz. Fazlası susuzluğunuzu artırır, yetersiz tuz ise halsizliğe ve tansiyon düşüklüğüne yol açabilir. Peki, tuzu nasıl doğru tüketebiliriz? Gizli tuz tehlikesinin farkında mıyız? Gelin tuz tüketiminde dikkat etmemiz gerekenleri inceleyelim.
Ramazan ayının ilk haftasını geride bırakırken, oruç düzeninin vücudumuza olan etkilerini daha net hissetmeye başlıyoruz. Özellikle sahur ve iftar arasında uzun saatler boyunca susuz kalan vücut, tuz tüketimi konusunda daha hassas bir dengeye sahip olabiliyor. Örneğin fazla tuz, gün içindeki susuzluğu artırırken; yetersiz tuz alımı ise halsizlik ve tansiyon düşüklüğüne yol açabiliyor. Peki, doğru miktarda ve doğru kaynaklarla tuz tüketimi için nelere dikkat edilmeli? Tabağımızdaki gizli tuz tehlikesinin farkında mıyız? Gelin ramazan ayında tuz tüketiminde dikkat etmemiz gerekenleri inceleyelim.li tuzlar hangi gıdalarda gizli:
1- GİZLİ TUZ NEREDE SAKLANIYOR?
Dünya Sağlık Örgütü, hipertansiyon, kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları başta
Fazla değil, tam 10 yıllık bir süreçte her dört kişiden 1’inin obezite ile mücadele edeceğini söylesem? 4 Mart Dünya Obezite Günü’ydü. 2025 yılı teması ile ‘Sistemi Değiştirin, Daha Sağlıklı Hayatlar Yaratın’ olarak belirlendi. Aslında belirlenen bu tema bizlere bireysel çabaların tek başına yeterli olmadığını, sağlık, beslenme ve yaşam tarzıyla ilgili sistematik değişikliklere ihtiyaç duyulduğunu anlatıyor. Öyle ki obezite sadece bireysel tercihlerle değil, aynı zamanda gıda endüstrisi, eğitim sistemleri ve sağlık politikaları gibi birçok faktörle şekilleniyor. Sağlıklı gıdalara erişimin artırılması, ultra işlenmiş gıda tüketiminin azaltılması, fiziksel aktiviteyi teşvik gibi uzun vadeli yaşam tarzı değişiklikleri olmadan obezite ile mücadele de giderek zorlaşıyor. Bu nedenle toplum düzeyinde kalıcı değişimler yaratmayı hedeflemek kıymetli.
Güncel verilere göre
2035 yılında dünyada obezite ile yaşayacak insan sayısı 1.9 milyar olarak tahmin ediliyor. Yine çok önemli verilerden çocukluk çağı obezitesinin 2020-2035 yılları
“Ramazanda kilo vermek mümkün mü? Ramazanda neden kilo alınır?’’ gibi soruları her ramazan başlangıcında çok sık alıyorum; hepsi mümkün. Ancak, almanız gereken toplam kaloriyi doğru yönetmeniz koşuluyla! Bunun için size 4 önerim var.
Mis gibi kokusu ile sokağı saran ramazan pidesi, sevgiyle kurulan iftar sofraları, sahur telaşları… Hoş geldin 11 ayın sultanı ramazan! Ramazan ayı, birlik ve bereketin simgesi, ruhen ve bedenen arınmanın en güzel zamanıdır. Oruç tutarken sadece manevi olarak değil, fiziksel olarak da dengeli ve sağlıklı beslenmek büyük önem taşır. Uzun süren açlık sonrası vücudun ihtiyaçlarını doğru şekilde karşılamak, enerji seviyesini korumak ve sindirim sistemini desteklemek için iftar ve sahurda bilinçli seçimler yapmak gerekir.
“Ramazanda kilo vermek mümkün mü? Ramazanda neden kilo alınır?” sorularını çok sık alıyorum, cevaplamak gerekirse; hepsi mümkün. Ramazan ayında almanız gereken toplam kaloriyi doğru yönetirseniz, kilo verebilirsiniz. Eğer ihtiyaç fazlası
Ülke geneli olarak yoğun karlı bir havayı geride bıraktık. Şimdi ise bahar ayı ve Ramazan için geri sayım başladı. Bahar mevsimi, doğanın uyanışıyla birlikte beslenme düzeninden yaşam tarzı alışkanlıklarının değiştiği bir dönemdir. Kışın ağır beslenme düzeninden daha hafif ve daha enerji veren bir beslenme planına geçmek bu dönemde size iyi hissettirebilir. Öyle ki Ramazan ayı boyunca da hem enerji seviyelerinize, hem sindirim sisteminize, hem de bağışıklığınıza önem vermek ayrıca kıymetli. Bunun için size bir öneri ve bir de tarif ile geldim.
Zencefil mutfağınızda olsun
Mutfağınızda zencefilin gücünden ne kadar faydalanıyorsunuz? Zencefilin, mis gibi ama bir o kadar da keskin kokusu ve aroması, içinde bulunan gingerol isimli bir bileşenden gelir. Gingerol, zencefilin faydalarının birçoğundan sorumlu olan zencefildeki ana biyoaktif bileşiktir. Güçlü anti-inflamatuar ve antioksidan özellikleri vardır. Mevsim değişikliklerinde zencefil tüketmek ilk hedefleriniz arasında yer alsın. Antioksidan ve anti-inflamatuar özellikleri sayesinde soğuk algınlığı, grip ve boğaz
DSÖ özellikle Avrupa Bölgesi genelinde 7-9 yaş arası çocuklarda aşırı kilo ve obezite yaygınlığının endişe verici bulduğunu belirtiyor. Evet, bu yaş aralığı tam da erken ergenliği hatırlatıyor
Son yıllarda özellikle kız çocuklarında erken ergenlik vakalarında oldukça önemli bir artış söz konusu. Ergenlik bulgularının kız çocukta 8, erkek çocukta ise 9 yaşından önce ortaya çıkması durumu erken ergenlik olarak adlandırılıyor. Erken ergenlik vakalarının artmasının aslında birkaç ana nedeni var. Temelinde değişen beslenme alışkanlıkları, çevresel faktörler ve yaşam tarzındaki değişimler yatıyor. Bu nedenle de modern yaşamın getirdiği bu riskler için önlem almak oldukça kıymetli. Gelin rol oynayan faktörleri 5 adımda inceleyelim.
EN GÜÇLÜ RİSK FAKTÖRÜ OBEZİTE
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre dünya çapında ergenlik çağındaki obezite tam 4 katına çıktı. WHO özellikle Avrupa Bölgesi genelinde 7-9 yaş arası çocuklarda aşırı kilo ve obezite yaygınlığını endişe
Küresel çapta her beş kızdan birinin ortaokul seviyesi eğitimini tamamlayamadığını biliyor muydunuz? Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2015 yılında 11 Şubat’ı Bilimde Kadınlar ve Kızlar Uluslararası Günü olarak ilan etti; bu yıl ise bu özel günün 10’uncu yılı kutlandı.
Kadının üreterek ve varlığını özgürce ortaya koyarak tüm karar süreçlerinde etkin rol aldığı bir dünya için daha da fazla çalışmak gerektiğinin farkındayız. Bilimde toplumsal cinsiyet eşitliği, herkes için daha iyi bir gelecek inşa etmek açısından hayati öneme sahip, fakat günümüzde kadınlar ve kız çocukları bu alanda sistemsel engellerle ve ön yargılarla karşılaşmaya devam ediyor.
Bu anlamda kız çocuklarına ilham verecek rol modelleri oluşturmak, kapsayıcılığı, çeşitliliği ve eşitliği teşvik eden politikalar ve eylemleri artırmak kıymetli.
Öyle ki bugünün kız çocukları; yarının bilim insanları, doktorları, mühendisleri, araştırmacıları olacak. Sağlıklı bedenler ise ancak özgür ve eşitlikçi bir zihinle mümkün.
Stres altındayken neden hemen makarna, pizza yemek isteriz sizce? Sanki o ilk lokmada tüm dertleriniz hafifler, dünya biraz daha katlanılır hâle gelir. Peki ya sonrası?
Sizce mutluluğun formülü karbonhidratlardan geçiyor olabilir mi? Kendinizi kötü hissettiğinizde neden canınız hemen bir tabak makarna, bir dilim kek veya çıtır çıtır bir simit çekiyor hiç düşündünüz mü? Ruh sağlığı, depresyon ve karbonhidrat tüketimi arasındaki ilişkiyi aslında hem biyolojik hem de psikolojik faktörlerle açıklamak mümkün. Bu bağlantı özellikle serotonin üretimi, kan şekeri dengesi ve duygusal yeme davranışlarıyla ilişkili. Bu ilişkiyi duygusal bir kısır döngü olarak da tanımlayabiliriz. Gelin bu döngüde rol alan faktörleri adım adım inceleyelim.
1 BEYNİNİZİN TATLI OYUNU SEROTONİN
Serotonin, mutluluk ve sakinlik hissiyle ilişkili bir nörotransmitterdir, kendisi âdeta bir ‘iyi hisset’ hormonu gibidir. Karbonhidratlar ise beynimizin ‘mutluluk anahtarı’ olan serotonin üretiminde önemli bir rol oynar.