Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

‘Çok güzel şeyler olacak”. Bu söz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün.
Çok güzel şeyler oldu mu?
Bize göre tam tersi oldu.
Türkiye bugüne kadar olmadık şekilde, tam anlamıyla ikiye bölündü.
Yani Gül hayalperest. İki veya üç ayda yurtta “Çok güzel şeyler olacak” zannediyor, bunun hayalini kuruyor, ama gerçekte tam tersi oluyor.
* * *
Açılımın içini biz daha öğrenmeden açılım kapanıyor.
Yani açılımı Başbakan açıyor ve yine o kapıyor.
Ama Abdullah Öcalan boş durmuyor ve bu açılımın içini dolduruyor. Öcalan “yol haritası” diye bu açılımın içeriğini de ilan ediyor.
* * *
Açılımda Öcalan’ın içeriği ne?..
Önce Abdullah Öcalan kendi için af istiyor.
Sonra Kürt kökenlilere eşitlik güvencesi verilecek.
Bu, 72 milyonun, Kürtler ve diğerleri diye ikiye ayrılması manasına gelmiyor mu? İkinci dil bu yolla kabul görecek. Sonra Kürtlerin kendi kendilerini yönetmelerine imkân tanınacak. Yani Türkiye’nin bir bölgesi artık Ankara’dan kapatılacak.
Bunun adı “bölücülük” değil de nedir?
Bütün bunlar anayasa değişikliğiyle güvence altına alınacak.
Bir defa bu her şeyden önce ırkçılıktır.
Oysa bugünkü Anayasa’nın 66. maddesinin ilk cümlesi ne diyor:
“Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türktür”
Yani Türklük bir üst kimliktir.
Öyleyse, bu madde de Abdullah Öcalan’ın yol haritasına göre değişecek.
DTP de bunları destekliyor.
Peki, Gül “İyi şeyler olacak” derken neyi kastediyordu? Herhalde Apo’nun ve DTP’nin istediklerini değil. Ama Gül, “iyi şeyler” bunlar değilse, neler olduğunu açıklasa ya...
* * *
Yani, acı sonuç şu: Cumhurbaşkanı ve Başbakan 72 milyonluk bir büyük devleti idare edemiyor. Apo’yu dinleyip de yurda gelen var, maalesef onları dinleyen yok.
72 milyonluk bir ülke, ne kadar dış düşmanları olursa olsun, ne kadar parçalanmasını isteyen dış ve iç düşmanları bulunursa bulunsun, onlara karşı koyup bölgesinde güçlü bir devlet olabilir.
Bunun içinse her şeyden önce güçlü bir yönetim, bir iktidar gerekiyor.
* * *
Marifet ülkeyi etnik kökene göre bölmek değil, 72 milyonu birlik ve beraberlik ister duruma getirmektir.
Ve topyekûn bir kalkınma seferberliği başlatmak ve yürütmektir.
Bunun için de işsizlik asgari düzeye indirilmeli, gelir adaleti sağlanmalı, bölgeler arası uçurum kalmamalıdır.
Geçmişi bırakalım. Bunları sağlayacak olan 7 yıldır iktidarda olan AKP ve onun başındaki Erdoğan değilse, kimdir? Eskiler zaten başarılı olsalardı gitmezlerdi.
* * *
Biz şimdi her gün bölünmeyi tartışıyoruz ve her gün etnik kökenin siyasete aksini münakaşa ediyoruz.
Bölünme bölünme diye diye sonunda bölüneceğiz.

Haberin Devamı

NİYE ŞİMDİ?
Gündem değişti. “Açılım” gitti, “AKP’yi bitirme planı” gündeme geldi.
Bu plan varsa, bunu yapanlar mazur görülmez; girişim niyet halinde, plan halinde kalsa, eyleme dönüşmese bile gereken cezayı acele görmeliler.
Ama şu soru da akla geliyor: Planın aslını açıklamak için niye 5 ay beklendi?
5 ay bekleyen ve çok güzel yazan bu ihbarcı kim? Ben çok merak ediyorum, siz merak etmiyor musunuz?

Haberin Devamı

Zararlı armutlar
Herhalde böyle başıboş gıda satılan bizimki gibi başka bir ülke yoktur. Varsa bile onlar, Türkiye gibi AB’ye ortak olmak isteyen, ülkelerden değildir.
Bu cümleleri niye yazdık?
“Ulusal beslenme platformunun, sağlıksız gıdaya savaş açtığını” duyduk da onun için, sevincimizden yazdık.
Platformda, “gıda üretimimizin yarısının kayıt dışı olduğu, çocuklarımızın kısa boylu olmasının sebebinin bile bu sağlıksız gıdalarda” bulunduğu ileri sürülmüş.
Şimdi “ulusal beslenme platformu”nun bu savaştaki zaferini bekliyoruz. Herhalde o da yakında ilan edilir.
Bunları derken, Avrupa’nın iade ettiği zararlı armutlarımızın bazı manavları doldurduğunu görmeyelim mi? Yine sevincimiz kursağımızda kaldı...

Haberin Devamı

ÇOK YAŞA
Cumhuriyet

Biz cumhuriyet çocuğuyuz.
Türkiye Cumhuriyeti.
Daha öncesini, yazanlardan ve tarih kitaplarından öğreniyoruz.
Biz demokrasiyi, laikliği ve üniter devleti cumhuriyetimizin içinde görüyoruz, buluyoruz.
Onun için cumhuriyetimizden hayatımız pahasına da olsa vazgeçmeyeceğiz.
Bunlar bizim hem kalbimize hem mantığımıza hitap ediyor.
Demokrasi başka rejimlerde yok mu diyenlere “Akılları karıştırmayın” diyoruz.
Peki, cumhuriyet ve onun bize sağladığı demokrasi ile laiklik aleyhinde çalışanlar olmadı mı?
Oldu.
Ama onlar her zaman cumhuriyetçiler karşısında yenildi, silinip gitti.
Bundan sonra da, bilinsin ki, böyle olacak.
Cumhuriyetimizin aleyhinde olanlar, çalışanlar silinecek.
Kimsenin gücü cumhuriyetimizi yok etmeye ve kimsenin yetkisi demokrasi ve laiklikten bu milleti vazgeçirmeye yetmeyecek.
Onun için her 29 Ekim günü cumhuriyete bağlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz.
Cumhuriyet Bayramımız hepimize kutlu olsun.

SİGARADA
İşkence mi?

Her cumartesi Beyoğlu’nda Nevizade’deki “Alem”de bir araya geliyoruz. Mesela bu hafta 11 kişiydik.
Aramızda Aydın Boysan da vardı.
Onun dışındakilerin 3’ü profesör doktor, 5’i gazeteci 2’si de şirket yöneticisiydi.
Bunu şunun için yazdım.
Bunlardan sigara tiryakileri sırayla mekânın açık kısmına rastlayan bölümüne geçip sigaralarını içiyorlardı.
Bu sigara içenler için işkence değil mi?
Ama yasağa hürmeten işkenceye katlanmak gerekiyor.
Alem’in yöneticisi, eski “Beyaz Kelebek”lerden Bülent’in söylediğine göre, bütün Nevizade esnafı sokağı ısıtmanın yolunu arıyormuş. Kışın sigara içenlerin mağdur olmaması için.
Arayış ve masraf yerine acaba lokantalar, kahvehaneler ve kafeler, “sigara içilen ve içilmeyen kısım” diye ikiye bölünse daha iyi olmaz mı?
Sigara içenlerin işkencesi, esnafın da arayışı biter...