Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Erdoğan ve Obama buluştu. İki saat konuştu. Ortak basın toplantısı yaptılar, sorulara cevap verdiler. Erdoğan da ayrıca basın toplantısı düzenledi ve sorulara cevap verdi. Ama bunlarda yeni bir şey yoktu. Tekrardı.
Tahran’la ve İsrail’le ilgili niyetleri zaten iki ülke hemen reddetti.
Öyleyse biz Washington’dan dönelim ve içeriye bakalım.
İçeride, geleceği planlayan yok. Kalkınma unutuldu. Hükümetin işi kalkınma ama o bunu yapamıyor.
Türkiye’nin geleceği bu yüzden de tehlikede.
Bakın bu hükümet aylardır “Açılım, açılım” dedi.
Eleştirilere boş verdi, görüş birliği sağlamadı.
“Ben yaparım” dedi.
Ne oldu, “açılım bitti”.
Türkiye aylarca boşuna oyalanmadı mı?
* * *
Acaba iktidar, iktidarsız olduğunu şimdi itiraf ediyor mu?
“Açılım” diyerek bu iktidar istemeyerek de olsa ülkeye en büyük fenalığı yaptı.
Türkiye fiilen bölündü.
Baydemir Meclis’e, Ankara’ya ültimatom verdi. DTP’den tehditler yağdı.
Erdoğan Başbakan’sa bu ültimatoma, bu tehditlere karşı susmamalı.
DTP Başkan Yardımcısı Emine Ayna niye “Açılım bitti” diyor. Şimdi Erdoğan konuşmalı, bunu izah etmeli.
* * *
Tekrarlayalım: Türkiye fiilen bölündü.
Bakın her şehirde PKK’lılar ateşle gösteri yaptı. Yaktı, yıktı. Polisle çatıştı. Hükümet çaresiz kaldı. Eylemler kontrol dışına çıktı.
Bu eğitimdi, yarınki daha büyük başkaldırının provasıydı.
Hükümet bunları bastırmakla sorumluydu ama bu sorumluluğu yerine getiremedi. Acizliğini gösterdi.
Açılımı eleştirenlerin söylediği oldu. Bu hükümet üç gün sonrayı muhalefetin gördüğünü görememişti.
* * *
PKK’lıların, DTP’lilerin istediği açılım değil başka şeydi.
Onların bakışıyla, “Bir kere cin şişeden çıkmıştı” ve Erdoğan artık cini şişeye geri sokamazdı. Erdoğan oyuna gelmişti.
Bundan sonra PKK’lıların yapmak istediği “kökenler arası çatışma” olacaktı. Halk bu yolda tahrik ediliyordu.
Polisin bir vatandaşın elinden zorla aldığı koca bir satır bunu gösteriyordu.
Urfa’da Türk bayrağı asılan bir apartmana karşı PKK’lıların yaptıkları buna işaret ediyordu.
Hükümet açılım diye diye halkla isyancıları çatışmanın eşiğine getirmişti.
Oysa Türk ve Kürt kökenli vatandaşların çatışması yerine, Kürtçülerle, teröristlerle devlet güçleri çatışsın, bu iş bitirilsin, topluma huzur gelsin diyoruz.
* * *
DTP’nin, yani PKK’nın istekleri neler? Yani onların “açılım”ında neler var?
1- Anayasa değişmeli, “Kürt” kelimesi de Anayasa’ya girmeli.
2- Kürt kimliği kabul edilmeli.
3- Kürtlere anayasal eşitlik resmen tanınmalı. Kürtçe resmi dil olmalı. Ve bölgesel muhtariyet tanınmalı.
Bu federasyon demek değil mi?
Açılım bitti, federasyona gelindi. İktidarsız iktidar bakalım ne diyecek?

Haberin Devamı

GECİKMEYELİM
Türkiye gerileme devrine tarihte 2. kez girdi. Bunu birkaç hafta önce söyledik, tekrar ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti 72 milyonluk büyük ve çok önemli bir devlet.
Bu önemi ve büyüklüğü, birlik ve beraberlik içinde dosta düşmana ispat etmemiz lazım.
Maalesef bugün Türkiye bu görüntü içinde değil.
Bunu gerçekleştirmek için “erken genel seçim” ve geçici de olsa bir “milli birlik ve kalkınma hükümeti” lazım diyoruz ve bu konuda gecikmeyelim istiyoruz.

Haberin Devamı

Lanet olsun
Yakılarak öldürülen Serap Eser’in hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Bütün katilleri ve onların her türlü teşvikçilerini, cesaretlendiricilerini lanetliyorum.

Haberin Devamı

NÜKLEER
İran ve Türkiye

Her zaman önemli konu oldu. İran’ın nükleer enerjide ilerlemesi.
Bu kez de öyle oldu ve Obama ile Erdoğan aynı konuyu ele aldı. Ama ertesi gün Tahran’dan cevap geldi, “Türkiye’nin işe karıştırılmasını reddederiz.”
Obama ve ABD, İran’ın bu sevdadan vazgeçmesini istiyor. “Yoksa Tahran’ı vururuz, askeri güç kullanırız” diyor.
İran ise “nükleer çalışmalarının barışçıl amaçlı olduğunu” söylüyor. Ve şöyle devam ediyor “Büyüklüğümüzü hayal bile edemezsiniz, her türlü saldırıya karşı savunma kapasitemiz var”
Yani, İran dün de bugün de meydan okuyor, Türkiye gazel...
Yanlış mı söylüyoruz?
Hayır.
İran “10 nükleer tesis daha yapmaya başladığını” ilan etti ve “bunları 2 ayda devreye sokacağını” bütün dünyaya bağıra bağıra duyurdu.
Ya biz ne yapıyoruz?
İhale iptaliyle vakit geçiriyoruz, oyalanıyoruz.
Oysa İran’la aynı bölgedeyiz.
“Ankara’yı Allah uyandırsın” demekten başka elimizden bir şey gelmiyor.

ECZACI
Haklı mı haksız mı?

Eczacılar ayağa kalktı ve onların sorunlarından haberdar olduk.
Bana göre, eczacılık için söyleyeceklerimizi ikiye ayırmak lazım.
Önce, eczacılık, benim imrendiğim ve tavsiye ettiğim bir meslektir.
Çünkü eczacı olarak kendi kendinizin patronusunuz. Ve benzetme yerindeyse dükkânın önünde isterseniz siz güneşe karşı tavla oynarsınız ve kalfa içeride satışı yapar, akşam yazar kasadan paraları alıp gidersiniz.
İsterseniz diplomanızı başkasına eczane açması için kiralarsınız. Yıllar önce her isteyen eczane açamazdı, konu şimdiki taksiler gibiydi, bugün o sınırlama da yok.
İkinci söyleyebileceklerimse şu:
Eczacılar zarar etmekteler, bu yüzden benim de tanıdığım bazı eczacılar eczanelerini kapattılar. Şimdi ilaçları ucuzlatma onların cirosunu daha da düşürecek, zararlarını büyütecek. Stokları da başka bir zarar unsuru. Ama Bakan, stoklardan doğan zararın karşılanacağı teminatını verdi.
Yani eczacılar sıkışık bir durumda ve hükümet onların sorunlarına eğilmeli.
Bu arada, hastaları koruyan adım yıllardır niye atılmaz, merak etmekteyim. O da ilaçların taneyle satılmasıdır. Doktorun yazdığı kadar ilaç alınması hastayı hem ilaç israfından hem de ambalaj parasından kurtaracaktır.