Anayasa değişmeli. Yeni anayasa lazım... Bu, uzun süredir dillendiriliyor.
Değişmeli ama nasıl.
Her kafadan bir ses çıkıyor, ama ciddi çalışmalar yok.
Bu açıdan bakınca TÜSİAD’a teşekkür etmek lazım. Hiç olmazsa çalışmayı başlattı. Temenni edelim bundan sonrası da gelsin.
* * *
TÜSİAD’ın, Prof. Dr. Ergun Özbudun, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı ve arkadaşlarına hazırlattığı anayasa taslağını olumlu bulanlar var, olumsuz bulanlar var. Biz de olumsuz bulanlardanız.
MHP Genel Başkanı gibi, bunun bazı kısımlarının PKK’nın istekleri doğrultusunda hükümet tarafından taslağa sokulduğunu iddia edenler de var.
* * *
Bu taslağı hazırlayanlar, yeni anayasada “Cumhuriyet” dışında değiştirilemez madde olmasına kesinlikle karşı olduklarını açıkladılar.
Peki mevcut Anayasamızda değiştirilemez maddeler neler:
MADDE 1: Türkiye devleti bir cumhuriyettir.
MADDE 2: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir.
MADDE 3: Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.
İşte değiştirilemez maddeler bunlar.
Ben de bir yurttaş olarak bu maddelerin böyle kalmasının 74 milyonluk Türkiye için yararlı olacağını düşünüyorum. Hele “laiklik”le ilgili maddenin.
* * *
TÜSİAD’ın yaptırdığı yeni anayasayla Türkiye Ortadoğudaki birçok Arap ülkesinden farklı olamaz, o seviyeye geriler.
Çünkü aramızdaki en büyük farkı yaratan, yıllardır yerleştirmeye, çalıştığımız laikliktir, “laiklik” ilkesidir. O nasıl kalkar, kaldırılır. Laiklik olmadan demokrasi olur mu?
* * *
TÜSİAD siyasetle uğraşsın, iftihar ederiz ama daha önce onun anladığı, uzmanı olduğu ekonomi var. Bugün Güneydoğu yatırım beklemiyor mu, işsizliğin önlenmesi nasıl olacak, bölgeler arası gelişmişlik farkı nasıl yok edilecek? TÜSİAD öncelikle bu konularda konuşsa, çalışma yaptırsa ya... Oralara gitse ya... Yatırımcıları yollasa ya...
Bunları da TÜSİAD’dan bekliyoruz.
* * *
Evet TÜSİAD her şeye rağmen ve cesaretle Türkiye için gerekli bir çalışmada ilk adımı atmıştır.
Şimdi sıra siyasi partiler ve diğer sivil toplum örgütlerinde.
Sonuçta, çalışmalar partiler arası bir meclis kurulunun önüne gelmeli.
Ve bütün Türkiye’yi temsil eden kurul yeni anayasayı yapmaya başlamalı.
Acele etmemeli.
Her kesimden görüş almalı.
Türkiye’nin gerçeklerini göz önünde tutmalı. Hayalperest değil gerçekçi olmalı.
LAİKLİK
Bu ülke komşularımızdan ve bölgemizdeki devletlerden farklı. Bunu ezbere söylemiyoruz. Görüyoruz. Kurucu iradenin koyduğu bazı ilkeler bu farkı yarattı.
Bazı ilkeler, yıllardır, uygulana uygulana Türkiye medeni bir ülke olmuş, mesela mezhep çatışmaları asgariye inmiş, birbirimize bakışımız normalleşmiştir.
Bakın CHP liderine.
Ana muhalefet partisinin lideri “Sünni” olmuş “Alevi” olmuş bugün artık kimsenin problemi değil. İnancı ne olursa olsun yeter ki bu vatandaşımız ülkeye ve partisine yararlı olsun.
Nereden nereye değil mi? Bu anlayış hemen mi benimsendi, kolay mı benimsendi.
Hayır.
Laiklik prensibi yıllarca işlene işlene, bu seviyeye gelindi.
Şimdi “laiklik” prensibi ile uğraşanlara ve “onu hayatımızdan çıkaralım” isteyenlere ne diyelim, ben söyleyecek laf bulamıyorum.
CEM?BOYNER?VE?AHMET?TÜRK
Cem Boyner’in sözleri TÜSİAD’ın da düşüncesi ise vah Türkiye’nin haline. Neydi Cem Boyner’in sözleri: “İnsanlarımızın mutluluğu, devletin bütünlüğünden önde gelir”, yani Türkiye’yi bölün gitsin.
Peki, insanlarımız, Türkiye bölününce mi mutlu olacak.
Boyner’in cesareti varsa, sözlerinin doğruluğuna inanıyorsa partisini yeniden kursun. Geçen sefer yüzde 1 oy almıştı da.
Şu da akla geliyor. Ahmet Türk gibilerin saçmalamalarına da acaba Cem Boyner gibilerin tutumları mı neden oluyor?
GEÇ BİLE
Savcı Öz alındıSavcı Öz alındı Savcı Öz alındı
“Mahkeme kadıya mülk değildir.”
Savcı Zekeriya Öz’ün görevinden alınması bana bu sözü hatırlattı.
Öz ölçüyü kaçırmıştı... Sonuç böyle oldu... Başka göreve atandı, iyi de oldu.
BAŞOL
27 Mayıs gibi
“Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor”.
Bu sözü hatırladınız değil mi.
Tarihe geçmiş bir cümle.
Bunu “27 Mayıs”ın hâkimi Salim Başol ihtilal mahkemesinde, Yassıada’da DP’lilere söylemişti.
Yani mahkeme başkanı kendisini inkâr etmişti, sanki “kukla” olduğunu ilan etmişti.
50 yıl sonra şimdi de sanki, Başol’un bu sözü diriltildi ve uygulanıyor, söyleniyor, kullanılıyor. Sahi, Başol şimdi nerede?
BASKIN
Böylesi görülmedi
Yayınevi basıldı, Radikal gazetesi basıldı.
Polisin aradığı ne? Savcının istediği ne?
Ahmet Şık’ın, “İmamın Ordusu” kitabı.
Yani, yayımlanmamış bir kitaba el koymak! Taslağa el koymak!
Bu, gerçek demokrasi olan ülkelerde ancak “komedi”lerde, oyunlarda olur.
Basılmamış kitap için bu yapılanlar Hitler Almanyasında bile görülmedi.
Yaşasın bizim demokratik hukuk devletimiz, yaşasın bizim fakir özgürlüğümüz, aldatmacaymış, sahte imiş demek...
BECEREMEDİK
İngilizce eğitim
Bir yabancı dili öğrenmek artık şart. Bu yabancı dil İngilizce olursa daha çok işe yarıyor.
Türkiye’yi ele alalım. En az bir yabancı dil bilmeyenin iyi iş bulması bizim kuşakla son buldu.
Peki biz ne yapıyoruz.
Yıllarca okullarımızda yabancı dil öğretmeye önem vermedik. Milli Eğitim Bakanımız Hasan Celal Güzel okullardaki yabancı dil derslerini sulandırmıştı. Zorunlu ders olmaktan çıkarmıştı.
Şimdi tekrar yabancı dil derslerine önem verildiğini görüyoruz.
Dışarıdan 40 bin İngilizce öğretmeni getirilecek olması bu önemi gösteriyor.
Ama öğreniyoruz ki, “bu öğretmenlere verilecek maaş dış ülkelerde verilen aylığa göre o kadar az ki bu maaşla kaliteli öğretmen gelmez”, deniyor.
Sonra bu öğretmenlerin yerlilerle beraber “ikili” olarak derse sokulması akıl alır gibi değil.
Öğrenci gençlere yabancı dil öğretilecekse Türkiye’deki kolejlerin yıllardır tuttukları yol tutulabilir. Tutulmalıdır.