İSTANBUL bizim hayatımız.
Onun için çok sık yazıp çiziyoruz.
İstanbul için çırpınan çok insan var.
Bir grup da
"İstanbul Konseyi"ni kurmuş, 1997'den beri çalışıyor.
Çağdaş ve güzel bir İstanbul için görüşleri ve faaliyetleri var.
Bu tip gönüllülere, kendisini şehrine, İstanbul'a adamışlara o kadar çok ihtiyacımız var ki...
Ama çalışma yalnız entelektüel bir faaliyet halinde kalınca etkisi de yarım kalıyor.
Örneğin
"Green Peace"i hatırlayın.
Ne yapıyor?
Eylem koyuyor.
Adamlar kendilerini zincirliyor, kilitliyor, gemilere tırmanıyor, köprü ayaklarının tepesine çıkıyor. Amaç uğruna, amacı kafalara çakma, duyurma yolu olarak masa başını değil sokağı kullanıyor, eyleme çıkıyorlar.
Bu, masadaki, salondaki, kürsü faaliyetinden vazgeçelim anlamına gelmiyor, fikri çalışma, proje, yasalara aykırı olmayan eylemle de desteklenmeli anlamı taşıyor o kadar.
* * *
GEÇEN gün bu köşede yer alan
"İstanbul böyle mi gül bahçesi olacak?" başlıklı yazı üzerine Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna aradı.
Yazıdaki her cümle, her eleştiri üzerinde tek tek durdu.
Projelerini anlattı, yazıdaki pek çok konuda zaten hazırlık yaptıklarını, özetle; İstanbul'u gerçekten çağdaş ve güzel bir şehir haline getireceklerini söyledi.
Memnuniyet duymamak mümkün mü?
Hele bir de yapılanları görürsek...
* * *
ŞİMDİ bir örnek. Siz bir tatil günü mesela bir cumartesi veya pazar günü Eminönü'nde Yeni Camii ve etrafını gördünüz mü?
Mısır Çarşısı kapısı ile Yeni Camii ve cadde arasındaki alan, özellikle caminin önündeki Nimet Abla gişesine kadar olan geniş trotuvar, caminin arkasındaki park ve cadde... Huşu veren bulunmaz bir mekan... Düşünün o bölgeye temiz örtülü masalar konulmuş ve siz oturuyorsunuz. Güvercinlerin kalkıp konduğu bu alandan denizi, vapurları, köprüyü, minareleri, Mısır Çarşısı'nın kapısını seyrediyor, Çiçek Pazarı'nı solurken kahvenizi yudumluyorsunuz. İstanbul'u özümlüyorsunuz. Hele bir de gece o tarihi yapıtlar ışıklandırılmışsa, bir de ortaya fıskiyeli bir havuz yapılmışsa...
Ama bu bir masal. Gerçekte bölge bugün bir garip köy pazarı gibi kullanılıyor.
Girilemez, geçilemez, bakımsız, şahsiyetsiz pis bir pazar yeri, daha doğrusu iğne atsanız yere düşmez bir işporta cehennemi...
* * *
ÖRNEK çok. İstanbul'un her köşesi bir cennet olabilir ama biz genellikle oraları çöplüğe çevirmeyi daha kolay beceriyoruz.
Sivil toplum örgütleri, gönüllüler, İstanbul'a gönül verenler bunun için eylem koymalı.
Yetkililerin beceriksizliği suratlarına çarpılmalı. Varsa iyi işler ve o işleri yapanlar, onlar da alkışlanmalı. Çağdaş ve güzel bir İstanbul için başka çare yok.
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr