Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Az gittik uz gittik, yine elektrik kısıntısına tosladık.
Yerli enerji kaynakları yetmiyor.
Bu yüzden Türkiye dışa bağımlı hale geldi.
Bağlı olduğumuz ana madde ise doğalgaz. Ama o da yetmiyor.
Doğalgazdaki ve dolayısıyla elektrikteki sıkıntının sebepleri özellikle şu nedenlere bağlanıyor:
Mevcut durumda Türkiye Rusya'dan 8 milyar metreküp gaz, Cezayir'den de 4 milyar metreküp LNG alıyor. Ancak Batı hattı üzerindeki Ukrayna ve Bulgaristan zaman zaman hattan fazla gaz çektiğinde Türkiye'ye gelen gaz miktarı düşüyor.
Türkiye'nin yeraltı gaz deposu ve LNG deposu olmadığı için Batı hattıdaki kesinti durumlarında müdahale yapılamıyor.
Doğalgaza dayalı elektrik santrallarının planlaması ile gaz hatlarının tamamlanma süreçleri paralel tutulmadı.
İran'dan gaz alımına yönelik proje politik gerekçelerle yavaşlatıldı. Boru hattı ihalelerinin yenilenmesi projenin tamamlanmasını geciktirdi. Böylece Doğu'dan tüketim pazarı olan Batı'ya gaz taşınması projesi gerçekleştirilemedi.
Bütün dünya düşük fiyatlarla LNG kullanırken Türkiye LNG ile ilgili yatırımlarını yapamadı.
Sanayi, elektrik tüketimi ve ısınma amaçlı doğalgaz kullanımı için yapılan projeksiyonlarda kurumlar arasında birliktelik sağlanamadı. Konut ve işyerlerinde doğalgaz dönüşümü hızlandırıldı, elektrik üretimi için gerekli doğalgazda kısıntıya gidilmesi tercih edildi.
Ve dün geldiğimiz nokta tüm yurtta sabah 1.5, akşam 1.5 saat elektrik kesintisi oldu.
* * *
PEKİ enerji sıkıntısı sorunu böyle gider mi?
Gidemez. Öyleyse çare ne? Çarenin nükleer enerji olduğu söylenebilir. Ama ona da karşı çıkanlar var.
Yıl sonundaki liderler toplantısından nükleer santral kararı çıktığı halde henüz olumlu bir başlangıç yok.
Oysa Cumhurbaşkanı Demirel de "Nükleer santrallar olmazsa çağın gerisinde kalırız" demişti.
Bu konudaki tartışmalarda Türkiye için çıkar yolun nükleer enerjiye geçmek olduğunu söyleyen Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı Prof. Dr. Cengiz Yalçın'ın görüşleri ise cesaret verici:
"Nükleer enerji dışındaki diğer enerji kaynakları fosil kaynaklıdır. Bu enerjilerin kirlilik ve güvenlik riskleri nükleer enerjiden çok yüksektir. Dünyayı kirleten de, tehdit eden de fosil kaynaklı enerjilerdir. Türkiye'nin nükleer enerjiye yönelmesi kaçınılmazdır. Bilimsel hesaplara göre enerji ihtiyacı 2020 yılında yüzde 65, 2050 yılında yüzde 250 oranında artacaktır. Türkiye, bu ihtiyacı ancak nükleer enerji ile karşılayabilir."
Prof. Yalçın bu nedenle Akkuyu Nükleer Santralı'nın da gerçekleştirilmesi için gerekenlerin hemen yapılmasını savunuyor.
* * *
BP - Amoco'nun 1999 Dünya Enerji Raporu'nda yer alan verilere göre, 16 ülke nükleer enerji tüketimini artırdı.
Güney Kore, geçen yıl yüzde 16.4 ile nükleer enerji tüketimini en çok artıran ülke oldu. Tüketim Güney Afrika'da yüzde 8.6, Bulgaristan'da 8.2, ABD'de 7.2, Hindistan'da yüzde 6.8 oranında arttı. İspanya, Çin, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Brezilya, İngiltere, İsviçre, Japonya, İsveç ve Tayvan'ın da nükleer enerji tüketimlerinde artış kaydedildi.
Türkiye de seçimi kesin olarak yapmış gibi görünüyor. Bunu Başbakan Ecevit'in sözlerinden de anlıyoruz.
"Nükleer enerjinin gerek doğa koşulları, gerek çevre sağlığı, gerekse güvenliğimiz bakımından en uygun şeklinin belirlenmesi için çalışma başlattık."
Bu alanda her yatırım en aşağı 4 - 5 yıl sonra elektrik üretmeye başladığına göre Türkiye teşebbüse geçmekte geç kalmış gibi görünüyor.
En güvenli sistemi seçip santralın temelini daha da gecikmeden atmakta yarar var.



Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr