“TRT Haber”de pazar sabahı 10:30’da başlayan bir program var. Ve bu programda bir aydın(!) konuşuyor. Daha doğrusu konuşturuluyor.
Bu programı seyredip söylenenleri dinleyince, “işte bir aday adayı daha” diyorum. Çünkü bu kişi objektif değil adeta bir tarafın sözcüsü.
* * *
TV’lerde her gece en aşağı 10-15 kişi konuşuyor. Çoğu ahkâm kesiyor.
Ben ibretle izliyorum.
Bazısının konuştuğu konudan haberi bile yok. O, konuştuğu konunun uzmanı olmalı değil mi? Nerde.
Haberleri bile okumadan, dinlemeden, bilmeden TV’ye gelen var. Yanlış söyleyenler ve yanlışı yakalananlar çok...
Hem bu programlara diğer katılanlar, hem izleyiciler tarafından.
* * *
Mesela “Haber Türk’teki şu programı ele alalım.
Programın ismi “Türkiye’nin nabzı”.
Murat Paker denen kişinin bölücülere cesaret veren abartılarını, söylemlerini bu programda dinledim.
Acaba o bu sözleri özellikle komşu ülkelerde mesela İran’da, Suriye’de sarf edebilir miydi?
Bölücülerin propagandasına desteğini böyle aleni yapabilir miydi? Türk kökenlilerin, Kürt kökenli kardeşleriyle aralarını açmaya teşebbüs edilebilir miydi?
Bu bölücülerin isteklerine dolaylı da olsa hizmet demek sayılmaz mı? Paker haklı olsa Güneydoğu’da oyları BDP almaz mı? Oysa Güneydoğu’da en çok oy alan parti AKP, üstelik bölücülerin saldığı korkuya rağmen. Murat Paker gibilerinin gayretlerine rağmen.
* * *
Biz bir beyaz sayfa açalım.
Geçmişi tarihe bırakalım.
Bundan sonraya yani, önümüze bakalım ve 74 milyonu mutlu, mesut edelim diyoruz, istiyoruz. Bazıları ise eski kin ve nefreti arttırarak günümüze taşımak istiyorlar.
Bu kini taze tutarlarsa bölücülüğe de hizmet etmiş olacaklar.
Bu işi görev ediniyorlar.
Biz de bunları teşhir etmeyi görev biliyoruz, siz de görev edinin...
Bilinsin ki geçmiş geçmişte kaldı, biz 74 milyon bugün kardeşiz ve bu birliği kimse bozamayacak.
Mutlu olmak bizim de, yani bu 74 milyonun da hakkı.
Başka yolu var mı, hâlâ geçmişte mi yaşayacağız? Geçmişe mi döneceğiz.
Hele o geçmişin şartları başka bugünün şartları başkaysa. Yani ortam değişmişse.
* * *
Üstelik bu işte tenakuz da var. Gazeteciler için fikir yayma ve halkın doğruları öğrenme özgürlüğü kısıtlanıyor.
Ama bölücülere ve onları konuşmalarıyla destekleyenlere özgürlük sonsuz.
Bu ülkede bu da oluyor.
BRAVO BAKAN
Ben bu güzel İstanbul’u berbat edenlerin bazı yetkililer olduğunu hep söylerim, onların bir kısmı bu İstanbul’a layık olmayan kişiler. Misal mi istiyorsunuz. İşte Dolmabahçe’deki İnönü Stadı. Bu stada hep karşı çıktım.
Ama Anıtlar Kurulu stadın genişlemesine nasıl olduysa izin verdi. Ama neyse ki Kültür ve Turizm Bakanı var. Ve Bakan, Anıtlar Kurulu’nun bu anlaşılmaz ve o kurula yakışmayan kararını durdurdu. Bakan Ertuğrul Günay bu konuda şöyle konuştu: “Ben tarihe Dolmabahçe yöresini daha da tahrip edenlere göz yuman bir Kültür ve Turizm Bakanı olarak geçmek istemem, Beşiktaş’a stat yapmak için başka bir yer verilmesi de benim önerilerimden biridir.” Peki, “göz yumanlar” ne olacak? Onlar unutulacak mı?
TATLISES, BİRLİĞİN SEMBOLÜ
Tatlıses’in vurulmasına üzülmeyen bu çirkin olayı yaratanları kınamayan yok.
Bunu daha çok TV’lerde gördüklerimiz bize söyletiyor.
Bu üzücü olay bize şunu da gösteriyor:
74 milyon kardeştir ve İbrahim Tatlıses bu kardeşliği ispatlamıştır.
Ona “İmparator” diyen Türkiye’nin bütünüdür ve bunu söylerken, onu bağrına basarken hiç kimse Tatlıses’in etnik kimliğini ayırıcı bir unsur olarak düşünmemektedir.
O 74 milyondan biridir, o bir sanatçımızdır, o Türkiye’nin bir evladıdır. Tatlıses, yani birlik ve beraberliğimizi görmeyen bir avuç gafilin bunu görmesine vesile olduğu için de “ne mutlu ona” dememizi haketmiştir.
NÜKLEER
Santral yapılmalı
Nükleer santrallar bütün dünyada yıllardır var ve yenileri kuruluyor.
Bizim sınırımıza yakın yerlerde de çalışıyorlar. Çernobil bunlardan biriydi.
Birkaç kez yazdım.
Ben nükleer güçten yanayım. Türkiye’nin de nükleer güce sahip olmasını isteyenlerdenim. Madem ABD’de var, Fransa’da var, İsrail’de var, Rusya’da var, Bulgaristan’da var, İran’da var daha pek çok ülkede var, bizde niye olmasın. Türkiye’de de olsun. Geç bile kalındı. Aleyhte olanları anlamak güç, “bütün dünyada var ama Türkiye’de olmasın” olur mu?
Yasaklatsınlar bütün dünyadakileri “Türkiye’de olmasın” kabul edelim.
* * *
Ama Japonya’da bir şey gördük.
Bu santrallar şiddetli bir depreme dayanıklı yapılmalı.
8,9 güçteki deprem dünyada 5. defa görülmüş. Yani bu şiddette deprem oluyor. Öyleyse nükleer santrallar 9-10 şiddetinde bir depremden etkilenmeyecek şekilde yapılmalı.
* * *
Japonya depremi nükleerde geri adım attırmamalı, santralların daha sağlam yapılması için yol açmalı.
Bu Türkiye’yi de ilgilendiriyor. Santral inşasına yeni gelişmelere göre başlanmalı.
Sağlam yapılar dünyaya da örnek olmalı.
Ama tekrar edelim.
Nükleer santrallardan Türkiye ne pahasına olursa olsun vazgeçmemeli.
“Bütün dünyada var, Türklere yok” bu her şeyden önce sizin gururunuzla oynamak değil mi? Üstelik diğer enerji kaynaklarımız da yeterli değil.
İKLİM’İN
Suçu hâlâ meçhul
Baykal’a komplo kurdu, denilen gazeteci Teke Tek’te konuştu. Ben de baştan sona dinledim. İklim Bayraktar özetle diyor ki “Bu, benle, Baykal, Gürsel Tekin ve eşim arasında bilinen bir olaydır. Ben başıma geleni günlerce başka kimseye söylemedim, anlatmadım...
Gürsel Tekin, Soner Yalçın’ı arayıp anlatınca, bu konuşma savcının dinlemesine takılmış ve olay ortaya çıkarılmış. Benim günlerce gizli tuttuğum, kimseye duyurmadığım şey, benim şantajım olur mu?
Teknik takibe takılan bu konuşmalar açıklanırsa kimin doğru söylediği anlaşılacak.
Acele bekliyoruz.
* * *
Yukarıdaki satırlar geçen hafta bu köşede yer aldı.
Olay daha çok yeniydi. Günler geçti ve bu konuda her şey konuşuldu ve herkes konuştu. Ama bu bantlar, ses kayıtları açıklanmadı. Oysa, doğru, bu ses kayıtları açıklanırsa anlaşılacak.
Gerçek için, herkesin susması ve ses kayıtlarının konuşması lazım. Yorumlar ondan sonra yapılmalı.
Şimdi ne söylese boş... Ama herkes boş da olsa konuşmayı seviyor.