Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Meclis’teki, 7 saat süren tarihi tartışmayı baştan sona dinledik.
3 lider kürsüye çıktı...
En iyi konuşma Bahçeli’ninkiydi.
Muntazam bir kompozisyondu.
Konular ayrılmıştı. Benzemeler, cinaslar vardı. Eleştiriler palavra değildi.
Metni hazırlayanlar emek vermişlerdi.
* * *
Tabii bu sonuca varmak için TV başından hiç ayrılmadan liderleri ilk kelimelerinden son kelimelerine kadar dinlemek lazımdı.
Çünkü cuma günü “milat” olarak ilan edilmişti.
Oysa bazılarının yazılarından ve TV’deki konuşmalarından Türkiye için hayati sayılan bu oturumu baştan sona izlemediklerini, ama ahkâm kesmekten geri de kalmadıklarını anladık.
* * *
Baykal her zamanki gibiydi.
Konuşması milada yakışır özellikte değildi.
Konuşması merakla beklenen lider ise Başbakan Erdoğan’dı.
O, bugüne kadar açılmayan açılımı açacak. Miladı onun sözleri teşkil edecekti. Oysa beklenen olmadı. Başbakan demagoji yaptı. Dağ fare doğurdu. Ve açılımın açılacağını bekleyenler hüsrana uğradı.
* * *
Biz de vatandaş olarak kanaatimizi özetleyelim.
Başbakan istemese de, basiretsizliği sayesinde Türkiye’yi şimdilik ikiye bölmüştür.
Sözleri Kürt kökenli kardeşlerimize de hakarettir.
Onları ayrı bir toplum, bir azınlık gibi görmektedir. Oysa Kürt kökenli kardeşlerimiz de, Türk kökenliler de bu topraklarda bin yıldan fazladır bir aradadır ve kaynaşmıştır. Kız alıp vermiştir, akraba olmuştur. Arkadaştır, komşudur, ortaktır. Hiç birbirlerine farklı gözle bakmamaktadır.
Hatta, şunu da söyleyebiliriz; Anadolu’daki Türkler Orta Asya’daki Türk kardeşlerimizden daha çok Güneydoğulu Kürt kökenli kardeşlerimizle karışmış ve onlara benzemiştir.
Aynen, Güneydoğulu Kürt kökenli kardeşlerimiz de Irak’taki Kürtlerden çok Anadolu’daki Türk kökenlilere benzemiştir, onlarla kaynaşmıştır. Zevkleri bile aynı olmuştur. Hele hele batıdaki 1 milyon civarındaki Kürt kökenli kardeşimizin Türk kökenlilerden farklı olduğunu söylemek mümkün değildir.
Öyleyse, bu bölme zorlaması nedendir. İlla ki “farklısınız” paranoyası savunulabilir mi?
Geniş halk yığınları, “Kürt kökenliler de Türk kökenliler de” bunu istemiyor. Eğer Güneydoğu’da bazı vatandaşlarımıza fiilen bir ayrım uygulanıyorsa bunu gidermek hükümetin, Başbakan’ın görevi değil mi?

Haberin Devamı

TESPİT
Kasım 2009
Türkiye bölünmeye götürülüyor.
Yargı yargıyı dinliyor. Ama dinleme emrini kimin verdiği belli değil.
Ordu, basın ve bazı sivil toplum örgütleri baskı altında tutuluyor, sahte belgeler uçuşuyor ve onların itibar kaybına uğramasına çalışılıyor.
Herkes birbirinden korkar hale getirildi.
İktisaden geri gidiyoruz.
Her gün gündem değiştiriliyor.
7 yıldır iktidarda Tayyip Erdoğan var ve tüm bunlar onun başbakanlığında oluyor.
Bu bir tespittir.
Kasım 2009 tarihli tespit.

Haberin Devamı

Öymen, Kılıçdaroğlu
İsyan bastırılırken Elazığ’da işlenen cinayetleri ve kanunsuzlukları Öymen de kınadı ve “Sözlerim yanlış anlaşıldı, özür dilerim” dedi. Bana göre de yanlış anlaşıldı.
Ama amaç CHP’yi yıpratmaksa, bu iş daha uzatılır.
Merak edilen konu, acaba Kılıçdaroğlu bu yıpratmanın neresinde?..

Haberin Devamı

Dinleme ve veciz sözler!..
Adalet Bakanı konuşuyor:
“Yaygın dinleme yok... Bu paranoyadır.
Dinlene dinlene, 69 hâkim ve savcı dinlendi!..”
Bravo... Allah artırsın!..

KURBAN
Can acıtmadan

Unutamadığım bir vahşet sahnesi var.
Bir adam, diri diri bir ineğin önce ayaklarını dizden kesiyor. Yaramaz ineği böylece çöktürdükten sonra, bıçağı bu kez hayvanın gırtlağına dayıyor.
Bunu daha önce de anlattım.
Dedim ya, unutamıyorum.
Belki beni, bu konularda çok hassas, gereğinden fazla hassas bulanlar olacaktır. Doğrudur.
Ben yıllarca her cins hayvan sahibi oldum. Hele o tavuklar... Hele hele spençler...
Ama onları kestirmedim. Hepsi ecelleriyle öldü. Ve hepsinin bir ismi vardı. Benim kazancım, onları sevmekti. Tavuk eti yemeye beni Milliyet’in lokanta şefi Ahmet Bey alıştırdı.
Bunları geçelim, gelelim esas konumuza.
Önümüzde Kurban Bayramı var.
Hep tekrar ediyorum ve diyorum ki, kurban keselim ama ne olur bunu o hayvancıkların, kurbanlıkların canını acıtmadan yapalım.
Bu nasıl olacak?
İğneyle kurbanlığı uyuşturmak bir yol.
Ama bunun sakıncası, iğneyle hayvana verilen ilacın etkisinin insanlara da geçmesi olabilir.
Öyleyse kurbanlıkları, kesmeden önce, “şok”la sersemletmek...
Evet, bu yapılabilir, yapılmalı. Hem de her yerde.
Eğer “şok” İslamın ilk yılarında da olsaydı, zannederim ki kullanılırdı. Din büyükleri acaba ne der?

ALEVİLER
Kararı siz verin

Alevi çalıştayları toplandı.
“Alevi sorunu daha çok demokrasiyle çözülür” diyenler de var. Bu cümle klişe oldu. Yani boş laf...
Biz bu köşede Aleviliği yakın geçmişte de birkaç kez ele aldık.
Hep, sonuçta şunu söyledik.
Ortada, Kuran ve İncil benzeri bir kitap yok. Ama Alevilerin bir kısmı “Müslümanız” diyor ve Kuran’ı kabul ediyor.
Bu konular da TV’de geçen gün ele alındı ve Alevi Federasyonu Başkan Vekili Ali Kenanoğlu ile Alevilerin ileri gelenlerinden Fermani Altun arasında kavga çıktı. Kenanoğlu, “Alevilerin camiyi kabul etmediğinin ve ibadet yerlerinin cemevi olduğunun tartışılamayacağını” söylüyordu. Fermani Altun da ona “Sen Alevi değilsin!” diye bağırıyordu.
Biz Alevi kardeşlerimize geçmişte de şunu tavsiye ettik: 72 milyon içindeki Alevilerin temsilcileri bir araya gelsinler ve önce Aleviliğin İslam inancı içinde mi, yoksa İslamdan ayrı mı olduğu yolunda karar versinler. Ama bunu bu güne kadar boşuna bekledik.
İşte bu yüzden siyaset Alevilerin inanç işlerine karışabiliyor. Ve Alevi kamuoyu işin içinden çıkamaz hale getiriliyor...