Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’nin nüfusu genç ve artık üniversite diploması almayan bu gençlere iş yok. Onun için de çocuklarımız üniversiteye hücum ediyor. Kapılarda kuyruk var.
Resmiler dolup taştığı için özellerin de, yani vakıf üniversitelerinin de her gün yenileri açılıyor.
Bu yıl da üniversite giriş sınavının 1.sine 1 milyon 700 bin genç girdi.
Ve maalesef bu imtihanda hile yapıldığı söylentileri çıktı.
Şimdi sınavın baştan yapılmasını isteyenler de var.
Peki, o zaman yani sınavın yenilenmesi halinde, iptal edilen imtihanda hakkıyla başarılı olanlar ne olacak, bu sefer de onlar için haksızlık yapılmış sayılmayacak mı?
* * *
Bana göre bu sınav sisteminden vazgeçilmeli. 1 milyon 700 bin kişiyle uğraşmak zordur ve bu kadar çok kişinin girdiği bir sınav hile gibi daha birçok sorunları da beraberinde getirebilir, getirmektedir. Hele bu sınav 2 kademeli ise...
Bana göre her fakülte ayrı bir sınav yapmalı ve öğrencisini tek bir sınavla almalıdır.
Böylece gençlerin daha baştan girmek istedikleri meslek belli olacak, istemedikleri bir işe girmeleri, bir mesleğin sahibi olmaları önlenmiş olacaktır.
* * *
Bizim zamanımızda her fakülte kendi sınavını kendisi yapıyordu.
Biz mezunu olduğumuz İstanbul Hukuk Fakültesi’ne istediğimiz için başvurduk.
Ama o yıl bin 13 kişi hukuk istemişti. Oysa birinci sınıf amfisi bin kişilikti.
Fakülte yönetimi 13 fazla başvuru için sınav yapmayı gereksiz buldu ve o yıl hukuka başvurmuş olan bizler sınavsız fakülteye başladık.
Bu sistem, fakültelerine sınavdan bile vazgeçme yetkisini, serbestisini vermesi bakımından da yararlı olduğunu gösterdi.
* * *
Aksi bir örnek de yaşadım, onu da anlatayım.
Bir süre sonra hukukla aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nde de okumak istedim.
Bir fakültede okuyanların ikinci bir yüksek tahsil kurumunda da okuyabilmesi için sınav açılmıştı. “Gazetecilik”e de 5 öğrenci alınacaktı. Yanılmıyorsam sınava 7 yüz 50 kişi girdi, alınan 5 kişi arasında ben de vardım.
Bunu neden anlatıyorum.
Normal öğrencilerin üniversiteye giriş sınav şekli artık değişmişti. Öğrencilerin hepsi istediği fakülteye giremiyordu. Tesadüfler de rol oynayabiliyordu.
Bu yüzden o sınıftan Uğur Dündar, Şadan Galipoğlu ve ben gazeteci olarak çıktık ama vapurlarda çaycılık yapan ve MİT’te göreve başlayan sınıf arkadaşlarımız da oldu. Herhalde onlar sınavın azizliği ile yani istemeden gazeteciliğe girmişlerdi.
* * *
İşte o yüzden fakültelerin giriş sınavlarını, tek sınav halinde, kendilerinin yapmasının daha yararlı olacağını sanıyorum.

Haberin Devamı

YARIM PORSİYON DEMOKRASİ
- Ön seçim yok. CHP’de laf olsun diye biraz var ama, o da biraz. Yani, “milletvekili listelerini parti başkanları yapıp, bize de sandığa at diyorlar” cümlesi bugün de geçiyor. Yani lider sultası var.
- Seçim barajı yüzde 10. Hep düşürüleceği konuşuluyor, düşürülmesi isteniyor ama 12 Haziran için de yüzde 10’da kaldı.
- Seçim arifelerinde beyaz eşya dağıtımı başlıyor. CHP’nin seçimden sonrası için her aileye 600 lira vaadi var.
- Seçimden, yani 12 Haziran’dan sonra ‘Başkanlık” söz konusu. Yani “kanuni diktatörlük!” geliyor. Uzatmayalım. Sorumuzu tekrar soralım. Bu ne biçim demokrasi!

Haberin Devamı

HİLEBAZLARI HEMEN AÇIKLAYIN
Siyaset günlerimizi dolduruyor. Oysa çok önemli başka işlerimiz de var. Açıkgözler Ankara meşgulken, bizim sırtımızdan ceplerini dolduruyor. Mesela, hileli gıdalarla. “Sığır etinden” denen sucukta neler yok neler? İthal et perakende 14 bin lira, yerli 32 bin, acaba sucuğa tavuk derisi karıştıran sahtekar hangisini tercih ediyor.
Bakanlık “gıdada hile var” diyor, hileleri açıklıyor da bu hilebazları açıklamıyor. Niye? Halk bu “halk düşmanı” firmaların ismini acele bekliyor... Yoksa...

Haberin Devamı

ERDOĞAN
Bu fırsat kaçmaz

Büyüme 8,9. Yani iyi.
Başbakan ve Bakanlar, özellikle Dışişleri Bakanı her gün bir başka ülkede. Yani ekonomi ve dış polikita hareketli. Erdoğan AKP içinde de birliği sağlamış durumda. Sözü kanun gibi. Türkiye bu göstergelerle seçime gidiyor.
Ama hükümetin bir eksiği var; kutuplaşmayı önleyememek.
AKP çeşitli kez hırpalanmış bir ekibin kurduğu parti. O eğer karşı grupla uzlaşırsa, kendisini inkar etmiş sayılır, yani tabanını kaybeder, diyenler var.
Oysa bu büyüklüğe gelmiş bir iktidar partisi ve onun liderinin, bana göre mevcut kutuplaşmayı da önlemesi ve tabanı ile karşıtlarını belli başlı kanunlarda barıştırması gerekir. Marifet budur.
Bu dönüşümdür ve bu yeni bir beyaz sayfadır. Geçmişe sünger çekmektir. Bu da AKP’nin gerçek bir merkez parti olmasıyla, yani hem “dindarlığa” hem “laikliğe” sahip çıkmasıyla mümkündür.
Bu Türkiye, Türk halkı ve AKP için fırsattır. Bu fırsat şimdi Erdoğan’ın önündedir.

DEMİRTAŞ
Ne yapmak istiyor

Bazı BDP’lilerin yeni kışkırtması “Sivil itaatsizlik” söylemleriyle başladı ve emniyet müdürü tokatlamakla, yolları kapatmakla, polis otomobiline şemsiye ile saldırmakla devam etti. Şimdi de sıra “andımız boykot”una geldi. Ve “cami boykotu” da başlatıldı.
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, okullarda okutulan “andımız”ın insan haklarına aykırı olduğunu ileri sürdü.
Demirtaş, kızı “Delal’in artık okulunda andımızı okumayacağını” bildirdi. Bunun için başvuruda bulundu. Bu başvuruyu reddeden, Danıştay; “öğrenci andındaki Türk kelimesinin bir ırkı ifade etmediğini, herkesi kapsayan ve kucaklayan milletin ortak adı olduğunu” belirtti.
Bu neyi gösteriyor. BDP’nin tüm Güneydoğu’yu temsil etmediği halde temsil edermiş gibi “pervasız” davrandığını, AKP ise, toplum aleyhine olan bu pervasızlığı görmüyor. Hükümet unutmasın ki böyle giderse bir süre sonra Güneydoğulu kardeşlerimiz AKP’den umudu kesip, BDP’nin hakimiyeti altına girmekte kendilerini mecbur hissedebilir.
Yani Demirtaş ve bir avuç yoldaşı bir büyük kardeş kavgasına yol açabilir. Hükümet, Erdoğan ve AKP bunu dikkate alıp, mesuliyetleri doğrultusunda acele davranmalı ve Güneydoğulu kardeşlerimizin çoğu tarafından tutulmayan bu bir avuç tahrikçi ve bölücüyü susturmalı. Seyirciliği terk edip, iş işten geçmeden kışkırtmalara artık son verebilmeli.

NÜKLEER
Bakan ders verdi

Nükleer karşıtı olanlar Japonya felaketinden önce de karşıydı, bugün de. Nükleer yanlısı olanlar da böyle. Şimdi bu karşıtların Enerji Bakanı Yıldız’ın verdiği bilgileri dinlemelerini tavsiye ederim.
Bakan, TV’de “Eğrisi Doğrusu” programında Taha Akyol’a konuştu. Karşısındakiler adeta sus pus oldu... Bakan’ın verdiği bilgileri 74 milyon da bilmeli. Bilmeliler ki nükleer enerjinin ne kadar lüzumlu olduğunu görsünler. Ve bilmeyenler Çernobil’den sonra 140 nükleer santral daha yapıldığını duysun, öğrensin. Karşıtlar ezbere konuşmasın. CNN Türk’ün bu programı tekrar yayınlanması ve önceden birkaç kez anons edilmesi yararlı olacaktır...