Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Reform paketinin başarısı her şeyden önce onun başarılı olacağına, toplumun inanmasına bağlı.
Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'i dün dinlerken ben de onun başarıya inanıp inanmadığını öğrenmeye çalıştım.
Erçel inanıyor!..
Peki bu reformun başarılı olacağına inanılıyorsa, bu reformu hazırlayan ve savunan bürokrasi son 3 - 5 aya gelene kadar tam aksi uygulamaları neden savundu?
Yoksa IMF ve Cottarelli ilan edilen kemer sıkma önlemlerini isteyince, bizim bürokrasiye de, dün akı savunurken bugün karayı savunmak görevi mi düştü?
Erçel'e göre bu doğru değil.
Bürokrasi güçlü bir siyasi irade görmek ister. Bugün Türkiye'de önlemlerin arkasında o güçlü siyasi irade var. O nedenle bugün doğru olan yapılıyor ve savunuluyor.
* * *
PEKİ, ekonomik zaruret bu reformları gerektiriyor, siyasi irade de bunu istiyor. İyi ama önlemlerden bazıları ekonomik kurallara ve zorunluluklara uygun da olsa, adalete uygun mu?
Örneğin; ücretler sabitleştirilmişken milyarları aşan özel okul ücretlerinin serbest olması nasıl izah edilebilir?
Yıllardır yapı kooperatiflerine hakim olamayan, 120 - 150 metrekarelik kooperatif konutuna izin veren, böylece üç konut yerine bir konut yapılmasına göz yumarak mesken sıkıntısı yaratan yönetim, şimdi kiraları adeta dondurarak bu günahından nasıl sıyrılabilir?
* * *
GAZİ Erçel; "Bu program enflasyonu önleme programıdır, istikrar programı değil" diyor.
Doğru olabilir.
En büyük haksızlık enflasyondur.
Onu nihayet AB ülkelerindeki seviyede görmek aklı başında herkesin arzusudur. Öyleyse enflasyonun düşürülmesi çabalarına herkes katılmalıdır.
Tabii gücü oranında, yani adil bir şekilde.
Ama bugün uygulanan "ön yüklemeli" çözüm adil sayılır mı?
Yani reel, daha doğrusu yaşanan enflasyon rakamına göre değil de muhtemel, sanal enflasyon hesabına göre insanları zapturapt altına almak...
Kararların bazıları; taşları bağlayıp köpekleri serbest bırakmak benzetmesini anımsatmıyor mu?
* * *
HÜKÜMETİN de, bürokrasinin de amacı enflasyon canavarını bir an önce zararsız hale getirmek.
Bugüne kadar yapılmayanları yapmak, çeşitli nedenlerle yapmayanların biriktirdiği ekonomik pisliği temizlemek.
Tabii böyle bir ortamda adaletsiz gibi de görünse bazı aksaklıkları geçici bir süre için belki hoş görmek de gerekecek.
* * *
BUGÜN Türkiye'nin öncelikle, "düşük işsizlik ile maksimum ve sürdürülebilir büyüme"ye ihtiyacı var. Bunun sağlanması için gerekenlerse şunlar:
* Güven.
* İstikrar.
Gazi Erçel'e göre; serbest piyasa demek, işte artık bunların sağlanması demektir, yoksa piyasanın şartları serbestçe tayin etmesi değil.
Oysa, yıllarca bürokrasinin serbest piyasa tarifi bu değildi.
Yoksa; dün dündür, bugün bugün mü?
* * *
MERKEZ Bankası Başkanı'ndan, bu yaz aylarında, bir çeşit adaletsizlik olan; tasarruf mevduatına devlet garantisinin kalkacağını duymuş olmak da memnun ediciydi.
Bu arada, yeni bir bankalar operasyonuna gerek olmadığını da öğrendik.
* * *
PARANIN başındaki insan, dokuz bankanın sahibi Gazi Erçel, ekonomik devrimin başarısı konusunda dün güven vermek için dopdoluydu.
Ama Türk halkı olarak biz şerbetliyiz.
Çok güven duyduk, hep de kaybettik, yanıldık, yanıltıldık.
Ama bu kez sözleriyle, anlatımıyla bu kaçınılmaz ekonomik devrime kağıt üzerindeki hesaplara dayanarak da olsa, bir bürokratın bu derecede güvendiğini görmek önemliydi. Bu nedenle bende de, her şey Gazi Erçel'in umduğu şekilde gerçekleşirse, şartlarda olağanüstü bir değişiklik olmazsa, kağıt üzerindeki denge pazarda bozulmazsa ve bazı aksaklıklar ve adaletsizlikler düzeltilirse, bugünkünden iyi bir noktaya gelebileceği izlenimi doğdu.



Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr