Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, ABD'nin Kıbrıs Özel Koordinatörü Thomas Weston, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grossman, ABD Ankara Büyükelçisi Mark Parris.
ABD tam kadro yükleniyor. Şimdi de Marc Grossman Ankara'ya geldi, gitti.
Çankaya'da önceki gün Denktaş'ın da katıldığı Türkler arası geniş bir zirve vardı.
Zaman zaman Birleşmiş Milletler, zaman zaman Avrupa Birliği ön plana çıkmış gibi görünse de bilinen bir şey var, konuyu ABD sahiplendi. Clinton görevi sona ermeden çözüme gitmek istiyor.
Ankara kamuoyuna doyurucu açıklama yapmıyor, ama bu kez Kıbrıs sorununun sonu göründü gibi.
* * *
DAHA önce yazdıklarımızı, tekrar gibi kabul edilmezse özetleyelim:
ABD'nin varlığı iddia edilen palınının en can alıcı noktası iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonu öngörmesi.
Belki federasyon değil de, iki bölgeli, iki toplumlu, eşit yetkilere sahip iki devletli bir konfederasyon, Ankara'yı da, Denktaş'ı da ikna edebilir.
ABD "üçlü egemenlik" derken, iki lideri masaya davet ederken, KKTC'nin hükmi şahsiyetini kabul edeceğini önceden belirtse olumlu adımı kolaylaştırmış olur.
ABD'nin planı ne olursa olsun, bilinen bir şey var; çözümsüzlüğün çözüm olmaktan yavaş yavaş çıktığı.
Türkiye lehine yumuşayan dış dünya ile, eğer varsa ABD'nin planını rötuşlayarak neden uzlaşma sağlamasın?
* * *
1960'ta Türkler Kıbrıs devletinde eşit ortaktı, etkiliydi. Kabinede 7 Rum, 3 Türk bakan vardı, Makarios ve Kıbrıslı Rumlar bu duruma 2.5 yıl dayanabildi.
1963'te Rumlar Anayasa'yı değiştirdiler. Yani adadaki ortak yaşamı, uzlaşmayı dinamitleyen Rumlar oldu. Ortaklığı onlar bozdu. Kıbrıs'ı ikiye bölen Makarios'tur. Sonrası biliniyor. Makarios, Samson derken, Türkleri imha edilmekten Barış Harekatı kurtardı.
Ve KKTC kuruldu.
Makarios ve Rumlar oyun bozanlık etmeseydi 1960'taki ortaklık ve Kıbrıs devleti bugün de sürebilirdi ve Kıbrıs diye bir sorun olmazdı.
* * *
ÖYLE anlaşılıyor ki, ABD mesafe almak için, çözüm sürecini başlatmak için Denktaş'la Klerides'i ön koşulsuz masaya oturtmanın ilk adım olduğunu hesaplıyor.
Bu sürecin başlaması, Türkiye için AB'deki aday ülke kapısının da anahtarı gibi kabul ediliyor.
Bu nedenlerle Ankara; AB, Yunanistan'la kurulan dostluk köprüsünün ortaya çıkardığı yeni durum ve ABD'nin ısrarcı tutumu arasında ani bir basınç yoğunluğu altında kalmış gibi görünüyor.
Bu basınç hayırlı bir sonucun doğumuna yarayabilir mi?
Eğer Türkiye bu ince çizgide çok dikkatli, çok temkinli, sonuç almak için kararlı ve taraflar gerektiği kadar da uyumlu, anlayışlı hareket ederse neden olmasın...
Federasyon önerileri konfederasyona dönüştürülebilirse Kıbrıs sorunu neden bitmesin?




Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr