Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Doğan HEPER

ÖĞRETMENE % 18 zam haberleri müjde gibi veriliyor. Oysa on gündeki dolar artışına bakın, birkaç aylık devalüasyona bakın. Ne kalır öğretmenin elinde? Kalır mı?
Yılbaşını hatırlıyorum; emekliler, maaşları 39 milyon lira oldu diye sevinçten halay çekerken Nişantaşı'nda bir mağazada tanesi 130 milyon lira olan yabancı marka kadın çantaları için kuyruk vardı.
Gelir dağılımı adaletsizliği Türkiye'de bir numaralı mesele...
Bu nasıl çözümlenecek?
Türkiye'de merkezi odaklı bir ekonomi yok.
Kapitalizm de yok.
Devletin sıkı kontrolü var, müdahalesi var.
Devlet yüksek faizli kağıt satıyor, bunu alan yüksek kar sağlıyor.
Enflasyonun yol açtığı zenginliklerle fakirlikler arasında uçurum büyüdü.
Ekmek bile çifte standardın ifadesi, adamına göre...
Gece yarısı kuyruğa girilip alınan ucuzu var, pahalısı var.
* * *
BU kaostan, bu kötü gidişten çıkışın çaresi olarak erken seçimi gösterenler var.
DYP Genel Başkanı Çiller'in yaptığı liderler turunun önemli konusu da erken seçim.
Ve bu tur sırasında, Çiller'le görüşmesinden sonra Başbakan Yılmaz yaptığı basın toplantısında; "Erken seçim yok", derken Baykal'a ve CHP'ye öyle çattı ki, erken seçim bu kısa ama vurucu çatıştan sonra artık kaçınılmaz hale gelebilir. CHP desteğini çekebilir.
Ama hep söylenen ve bilinen de şu, şartlar değiştirilmeden yapılacak bir seçim neyi değiştirir?
Sonuçta parlamentonun yapısı aynı kalacaksa, içinde bulunduğumuz çıkmazdan kurtulmak nasıl mümkün olacak?
Bu sorular dönüp dolaşıp seçimden önce yapılması gerekli değişiklikleri gündeme getiriyor.
Parlamentonun yapısının değişmesi, istikrarlı ve güçlü bir yönetimin işbaşına gelmesi isteniyorsa seçim sisteminin de her şeyden önce değiştirilmesi gerekiyor.
Bu, yıllardır söylendiği halde yapılamıyor.
Oysa mevcut parlamento kendisini kurucu Meclis yerine koysa, Cumhurbaşkanı Demirel'in de toplayıcılığı, bir araya getiriciliği ile seçimin altyapısı hazırlansa belki de Türkiye için istikrarın kapıları açılmış olabilecek.
* * *
BUGÜN Türkiye'de temsili demokrasi şeklen yürüyor, kör topal yürüyor.
Hep belirtiliyor, tekrar tekrar ifade ediliyor:
Bugün Türkiye'de partilerin seçim listelerine girecek adayları ya küçük bir grup seçiyor ya da genel merkez denen 3 - 5 kişi veya lider tayin ediyor. Onlar beğendiklerinin isimlerini istedikleri sırayla listeler haline getiriyor. 30 milyon seçmene de "işte oy pusulası" diye sunuyor. Meclis'in yüzde 70'i seçimden önce belli oluyor.
Sonra biz buna, halkın iradesi diyoruz.
Delegeleri peşinen ele geçirenler, parti liderliğini, parti yöneticiliğini, milletvekilliğini garantiliyor.
Particilik belli bir takımın elinde kalıyor.
Siyasete birbirine benzeyen küçük bir grup hakim olduğu için de ne merkez sağ derlenip toparlanıp birleşebiliyor, ne de merkez sol.
Ve sonuç; bölük pörçük partiler, güçsüz koalisyonlar, zayıf muhalefet ve içte istikrarsız, dışta etkisiz bir Türkiye...
* * *
ÇARE olarak "iki turlu dar bölge seçim sistemi" var.
İstikrarın ancak bu sistemle sağlanabileceği biliniyor.
Ama, parti çıkarları ülke çıkarlarına galip geldiği için bir türlü bu gerçekleşemiyor.
ANAP lideri Mesut Yılmaz uzun süredir "iki turlu dar bölge"yi savunuyor.
Ecevit ile Baykal'ın ise bu sisteme karşı oldukları biliniyor.
Bu nedenle iki turlu dar bölge Meclis'ten çıkamayacak.
Öyleyse yeni bir seçim, mevcut yasalara mevcut sisteme göre yapılacağı için de Meclis'in yapısını değiştiremeyecek. Dolayısıyla istikrar ve etkin yönetim yine sağlanamayacak.
Bu kısır döngünün kırılması lazım.


Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr