TÜRKİYE'nin, daha doğrusu Ankara'nın silkelenip kendine gelmesi lazım.
Global anlamda işler iyi gitmiyor.
Ankara kendi yarattığı sorunlarla boğuşarak zaman harcıyor.
Avrupa'da iktidardaki yönetimler 10 yıl, 15 yıl görevde kalıyor.
Bir siyasi lider 12 yıl, 14 yıl başbakanlık yapıyor.
Bizde ortalama 1.5 - 2 yıla bir hükümet düşüyor. Bakanlıklarda, aşağı yukarı her yıl bakan değişiyor. Güçlü, tek başına iktidar olabilecek bir parti yok. İki parti bile iktidar için yetmiyor.
Ve bizde bu; demokrasinin gereği, hatta başarısı gibi yutturulmak isteniyor.
Peki İngiltere'deki, Almanya'daki, Fransa'daki, Amerika'daki demokrasi değil mi?
Demokrasinin sağladığı istikrardan ve o istikrarın getirdiği huzurdan, refahtan o ülkelerin halkları yararlanıyor. İstikrarsızlıktan Türk halkı çekiyor.
Buna topyekün politikacıların bir çare bulması gerekirken, onlar tarihten ders almıyorlar; belki de bu istikrarsızlığın unsuru olduklarından çözüm bulmaktan kaçınıyorlar.
* * *
ZAR zor bir koalisyon kuruldu.
Kumdan şato gibi bir hükümet.
Adeta halkın duasıyla ayakta durmaya çalışıyordu.
Çürük temeline rağmen bu hükümet en sağlam yönetimlerin bile cesaret edemeyeceği, özellikle ekonomik değişime girişti.
Ama bu atılımın başarılı olması hükümetin yaşamasına bağlıydı.
Bakın şimdi bu hükümet sallanıyor.
MHP basını da çelişki içinde olmakla suçluyor:
"Hem yolsuzluklarla mücadele istiyorsunuz, hem de MHP'lilerin Yılmaz için Yüce Divan yolunu açan oylarına karşı çıkıyorsunuz" diye.
Peki MHP koalisyon ortağı olurken, hükümeti kurarken kiminle ortaklık kurduğunu bilmiyor muydu?
Bugün Meclis'te Yılmaz'ın SEKA konusundaki oylaması var.
MHP'lilerin buradaki tutumu Türkiye'nin geleceğini de tayin edecek.
Bunda ne var;
"Demokrasi içinde çare tükenmez" demek mümkün.
Ama o anlayışın doğurduğu sorunlar, o cümlenin ifade edilişi kadar da kolay çözümlenemiyor.
Politikacılar için tatlı bir oyun olan dalgalı siyaset, kuşakların yaşamına, refahına, ülkenin geleceğine ipotek olarak biniyor.
* * *
CUMHURBAŞKANI Sayın Sezer yetkilerinin kısılmasını istiyordu. Şimdi de görev süresinin azaltılmasından yana olduğunu öğreniyoruz.
Yani Sayın Cumhurbaşkanı klasik anlamda devlet başkanı olmak istemiyor.
Hükümet zayıf mı zayıf, üfleseniz gidebilecek.
En son Portekiz'de AB devlet ve hükümet başkanlarının aldığı, Türkiye'nin aleyhine olan kararlara bile Türkiye adına karşı çıkacak güçlü bir otorite yok.
50 yıldır NATO'nun asker deposu olan Türkiye, AB NATO güçlerini kullanırken karar mekanizmalarının dışında olacak.
65 milyon Türk'ün bugünü ve geleceğiyle ilgili en hayati kararlarda bile artık ağırlığımız hissedilmiyor.
Ama Ankara'da politikacılar kendi yazdıkları kurt - kuş senaryolarıyla oynayarak, oyalanarak vakit geçiriyor.
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr