Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Demirel bir özellik kazandı.
Adeta Kafkasya'nın, Orta Asya'nın onur başkanı.
Oralarda da baba.
Siyasi trafik ve etkileşim bunu gösteriyor.
Haydar Aliyev, Eduard Şevardnadze, hatta Robert Koçaryan onunla adeta Demirel - Ecevit ilişkisi benzeri bir ilişki sürdürüyor. Hatta zaman zaman daha da samimi.
Orta Asya'daki Türk liderler de öyle.
Ama bu samimi ilişki kuzeydeki "hasta adam"ı endişelendiriyor.
Moskova, Demirel'in "Kafkas Paktı" atağına hemen örgütlü bir cevap verdi.
"Bağımsız Devletler Topluluğu" denen içeriksiz grubu, eski Sovyetler Birliği patronluğu günlerini hortlatırcasına hemen Moskova'da topladı.
Bu zirve ile Rusya özellikle hem Kafkas ülkelerine, hem de Türkiye ile Batı'ya gözdağı vermeye, güç gösterisinde bulunmaya çalıştı.
Toplantıya Rusya hariç on bir devletin devlet başkanları katıldı.
Bu toplantının tarihi çok önceden belliydi denilebilir.
Ama ilgi çekeni BDT içindeki üç Kafkas ülkesiyle olan görüşmeler.
İlk kez Yeltsin'siz dünkü zirvede Vladimir Putin, Moskova'nın ağırlığını hissettirme görevini yüklendi. Topluluk liderleri BDT başkanı olarak Putin'i seçerek şeklen de olsa onun önem ve fonksiyonunu kabul etmiş oldu.
* * *
AZERBAYCAN - Gürcistan ve Ermenistan üçlüsü ile yapılan Moskova zirvesinde Putin'in amacının dağınık durumda olan grubu yeniden Moskova etrafında toplamak olduğu biliniyor. Toplantı Rusya açısından Kafkasya üzerinde yeniden hakimiyet kurma bakımından önem taşıyor.
Dünkü teşebbüse, Rusya'nın Kafkasya'ya ilk önemli müdahalesi de denebilir.
Bu toplantı, Rusya'nın Türkiye'nin bölgedeki etkinliğinden duyduğu rahatsızlığın da bir göstergesi. Hatta Türkiye'ye gözdağı verme vesilesi...
Bu açıdan, dünkü 4'lü Kafkas zirvesi, BDT zirvesinden daha da önemli bir toplantı olma özelliği de taşıyordu.
* * *
GÜRCİSTAN Başkanı Şevardnadze'nin Moskova'da; Demirel'in öncülük ettiği "Kafkas Paktı"nın Rusya'ya karşı olmadığını izah edip Putin'i iknaya çalıştığı bildiriliyor.
Bilindiği gibi; Kafkaslar, özellikle Azerbaycan ve Gürcistan, Moskova'nın etki alanından tümüyle çıkmak ve Türkiye'nin temsilciliğini yaptığı Batı dünyasıyla bütünleşmek istiyor.
Ama bu niyet Moskova'nın çeşitli şekillerde müdahalesine yol açarsa koruyucu bir Batılı güç olmadığı için bu ülkeler savunmasız kalacaklarını da düşünüyorlar.
Rusya, Çeçenistan'la savaşırken bir yandan da Azerbaycan'ı, Gürcistan'ı kaybetmek istemiyor.
Çünkü Moskova'nın sorunu yalnız Kafkasya değil. Bir yandan da Asya ülkelerinin bir bölümü, BDT'den ayrılmak istediklerini her fırsatta seslendiriyor. Özellikle Özbekistan'la Ukrayna bu konudaki muhalefetin başını çekiyor. Onlar BDT'nin Sovyetler Birliği türü bir yapıya dönüşmesi endişesini taşıyor ve muhtemel gelişmelerden ürküyor.
Bu nedenlerle Moskova "terör" adı altında Çeçenistan konusunu, "petrol, doğalgaz ve boru hatları" adı altında Türkiye ile BDT ülkelerinin yakınlaşmasından duyduğu rahatsızlığı gündeme getirmiş oluyor.
Moskova'da bu karışık duygular ve hesaplarla başlayan BDT zirvesinin ve dörtlü zirvenin dün pek de yeni bir açılıma neden olmadığı görülüyor.
Toplantının üzerinde her şeye rağmen Demirel'in gölgesi vardı, denilebiliyor.
Bu nedenle eninde sonunda Rusya'nın korktuğunun başına geleceğini, bunun kaçınılmaz olduğunu tahminin de yanlış olmayacağı söylenebilir.
Bu aşamada tüm Orta Asya ve özellikle Kafkasya'da kurduğu dostluk ilişkilerine rağmen Arkara'ya Moskova'yı da kaybetmeyecek bir dengeli politikayı başarıyla yürütmek düşüyor.



Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr