Doğan HEPER
TÜRKİYE'de demokrasinin kör topal yürümesinin birkaç nedeninden biri de
"oportünizm."
Politikacılar nabza göre şerbet vererek bir sonraki seçim şanslarını yükseltmek istiyor.
Oy için taviz üstüne taviz veriliyor. Yalan üzerine yalan söylenebiliyor.
Nasıl olsa bu ülkede yalanın müeyyidesi yok.
Gerçeği söyleyen, oy hesabı yapmadan yönetmeye talip olana rastlamak imkansız kadar güç.
Bu açıdan bakınca, Başbakan Mesut Yılmaz'ın son günlerdeki tutumunun bu çizginin dışında olduğu görülüyor.
Açılan bu yolu tüm politikacılar izlemeye başlarsa güvenilirlik sıralamasının sonlarında yer almaktan kurtulurlar.
Tabii o zaman da kimse ne müdahaleye gerek duyar, ne de cesaret eder.
* * *
SON günlerde Mesut Yılmaz farklı, dobra dobra, oy hesabı yapmayan bir yol izliyor, dedik.
İşte emeklilik yaşı konusu.
Yıllarca bu konu oy hesabıyla ele alındı.
O nedenle de öyle bir an geldi ki makul bir çizgiye yükseltilmesi gereken emeklilik yaşları tam tersine
"sandık" için düşürüldü.
Şimdi, emeklilik yaşı kadında 50, erkekte 55 olsun diyenlere karşı Yılmaz'ın 58 ve 60'ı savunduğu biliniyor.
Yani, oy için yaş indirme yarışına girmiyor, bilakis gerçekçi bulduğu yüksek yaş sınırını açıkça savunabiliyor.
* * *
BAŞBAKAN'ın Türkiye'de Eşber Yağmurdereli rüzgarları estirilirken söyledikleri de akıntıya kapılmadığını göstermesi, dobra dobra olması bakımından ilgi çekici ve tüm politikacılar adına umut verici:
"Olay fikir suçu değildir. Yasalarımıza göre bölücü propaganda, Türk askerini tahkir gibi suç sayılan eylemlerden kaynaklanmıştır. Hiçbirimiz iki gözü ama bir kişinin hapiste kalmasını istemeyiz, ama bu kişinin de Türkiye'ye ihanet eden bazı odaklara alet olmaması lazım. Fiziki durumu dikkate alınarak af çıkartılabilir. Ancak kişi suç sayılan eylemlerde ısrarlı olur, emniyet güçlerine meydan okursa devletin yapacağı bir şey kalmaz."
* * *
YILMAZ'ın enerji santralları konusundaki tutumu da tavizden uzak ve net.
"Ne çevre için enerjiden, ne enerji için çevreden vazgeçeriz."
Bu ülkenin, enerji ihtiyacı meydandayken bazı gruplara şirin görünmek için demeçler vermek ülke yararına mı?
Hayır.
Arıtma tesisleri yapılacak, çevre korunacak, enerji de sağlanacak.
Başbakan'ın nükleer santrallar konusunda da aynı düşüncede olduğu biliniyor.
Geçen akşam Başbakan Mesut Yılmaz Milliyet'le söyleşirken bu örnekleri düşünüyorum.
* * *
HÜKÜMET 2000 yılını hedef almış. Ortaklar işlerin iyiye gittiği düşüncesindeler.
Bir akşam kısalığında, ama bir yemek rahatlığında gördüğüm kadarıyla iktidar ortağı üç partinin liderleri çok samimi, çok dost, çok uzlaşmış ve anlaşmış durumdalar. Baykal desteğini geri almazsa bu iktidar sürer gider.
Bu arada, RP kapatılırsa, Çiller Yüce Divan'a giderse siyasi manzaranın, partiler yelpazesinin altüst olacağını hesaplayanlar da var. Belki o zaman CHP'ye de gerek olmadan bu hükümet ekseriyeti sağlayabilir.
* * *
BAŞBAKAN Mesut Yılmaz Avrupa Birliği konusunda çok serinkanlı. Aralık'taki toplantının bizim lehimize olacağını düşünüyor.
Çabuk panikleme tabiatında olanlara bu yorum ilaç gibi geliyor.
65 milyonluk Türkiye'ye Yunanistan gibi bir ülke saldırırsa bu çılgınlık sayılmaz mı?
Bu arada Ankara, ciddi ciddi, Atina'nın bir silahlı saldırı bahanesi yaratmak istediğini de vurguluyor.
Yani açıkçası Yunanistan Türkiye ile savaş istiyor.
Kısa süren, büyük zarar vermeyen ama Türkiye'yi dünya kamuoyunda müşkül durumda bırakacak olan bir savaş.
İnanılması güç ama...
Türkiye'nin bir anda 10 milyon asker çıkartması mümkün. Oysa Yunanistan'ın tüm nüfusu 10 milyon.
Bu açıdan bakınca Mesut Yılmaz'la Yunanistan Başbakanı Simitis'in önümüzdeki günlerde Girit'teki buluşmaları daha da önem taşıyor.
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr