Doğan HEPER
"İKİ iyi, bir kötü haber" başlıklı yazımda İstanbul'daki yol ihtiyacından söz etmiştim.
"Recep Tayyip Erdoğan'ın birkaç kavşağa geçit yaptığını da hatırlatalım. Ama Dalan'dan bu yana geniş bir yol faaliyeti yok" demiştim.
Büyükşehir Belediyesi'nden;
"bunun Sayın Erdoğan'a haksızlık olduğunu" belirten ve bir dizi yol faaliyeti listesini de kapsayan mektup geldi.
Ben,
"İstanbul'a yol yaptıysa genellikle Menderes yaptı, Dalan yaptı, biraz da Kırdar yaptı" derken örneğin şu tip yollardan söz ediyorum:
Vatan Caddesi - Millet Caddesi - Atatürk Bulvarı (Yenikapı - Aksaray - Şişhane'yi bağlayan) - Ordu Caddesi - Yıldız asfaltı - Dolapdere Bulvarı - Boğaz'daki kazıklı yollar - Sirkeci - Yeşilköy sahil yolu - Kadıköy - Kartal sahil yolu - Boğaz - Maslak yolları - Haliç çevresi sahil yolu - Piyale Paşa Bulvarı - eski hal, şimdiki Ticaret Odası önü ve benzerleri...
Gerisi tabii ki her belediye başkanının normal işi. Ben, Haşim İşcan'ı bile
"Saraçhane Geçidi"ni yaptı diye,
"İstanbul'a yol yapan belediye başkanı" olarak sayamıyorum.
İstanbul'u rutin işler kurtarmaz, İstanbul'a flaş işler, büyük işler, devrim mahiyetinde işler gerek.
Mesela; Anadolu yakasında, Üsküdar'dan Beykoz'a, bir bölümü kazıklı, sahil yolu yapabiliyor musunuz?
Tophana'de sahildeki o pis depoları, antropaları yıkıp dünyanın o en güzel manzarasını görünüme açabiliyor musunuz?
Bunlar için İstanbul'a vizyonu olan, merakı olan, iddiası olan, becerisi olan belediye başkanları gerekiyor.
Perşempe Pazarı'nın sahil kesimi, sebep ne olursa olsun, İkinci Dünya Savaşı'nın Berlin'i gibi duruyorsa, mevcut yönetimden devrim mahiyetinde iş beklemek haksızlık olur, fazla iyimserlik olur... Rutinler içinse teşekkür ederiz, ama yalnız o kadar...
* * *
İSTANBUL'un 4.5 yıldır yapılmayı bekleyen en önemli ama en kolay yolu; Zincirlikuyu - Nispetiye Bulvarı nihayet ele alındı, deniliyor.
Peki bugüne kadar neden ele alınmadı?
Söylenenler doğruysa; yolun geçeceği güzergahta bazı RP'lilerin arazileri olduğu için Anakent Belediyesi yer teslimi yapmadı da ondan...
Bu doğruysa, bu anlayışla İstanbul'da parlak işler yapılabilir mi?
* * *
İSTANBUL'u yönetenler particilik hüviyetinden sıyrılmasını bilmeliler.
Bunu eski belediye başkanlarından bazıları da başaramamıştı.
İstanbul o nedenle, yani yandaşları memnun etme ve
"oy" avcılığı nedeniyle gecekondu ve dolayısıyla işportacı cenneti olmuştu.
* * *
BELEDİYE başkanları bu şehrin çıkarı için haksızlıklara karşı koymada da öncü olmalı...
Mesela Boğaz'da Huber Koruluğu'nda, SİT alanında kaçak binalar yapıldığı söyleniyor.
Burada imar yasağı varsa bu binalar nasıl yapılabiliyor?
Binaların Cumhurbaşkanlığı için yapılmakta olması yasal olmayan durumu meşrulaştırabilir mi?
* * *
İSTANBUL'un yolları derken, nereden nereye geldik...
Bu şehre ne yapılsa azdır.
Ama ne yazık ki yapılanlar, bozulanların yanında
"devede kulak" kalıyor...
SADDAM pes etti.
Birinci Körfez krizinden çıkartılacak çok ders vardı.
Ve o kriz ve savaştan en büyük dersi herhalde Saddam almıştı.
Bu nedenle bundan on gün önce, 13 Şubat'ta bu köşede şu satırlar yer almıştı:
"Büyük ihtimalle, krizin sıcak savaşa dönmesi de mümkün değil.
Sıcak savaştan Saddam'ın ne karı olabilir ki?
Oysa savaşın eşiğine kadarki süreçten karı var. O kar ona yeter. O nedenle, herhalde Sadam oyunun son perdesinde Birleşmiş Milletler'in kararlarına uymanın Arapçasını telaffuz eder ve olay biter..."
Öyle oldu. Saddam, BM'nin kararlarına uymayı kabul etti ve kriz 1991'in, yani birinci krizin aksine bu kez savaşsız bitti.
Olaylardan Türkiye'nin ne ders aldığını merak ediyorsanız bu kez de öğrenemedik, üçüncü krize kadar beklememiz gerekecek.
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr