Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'nin son yıllardaki İran politikasını anlamak güç.
"Bir dargın, bir barışık."
Bugün Türk Dışişleri'yle onun dışındaki otorite arasında da bu konuda anlayış ve tutum farkı var. Dışişleri'nin İran'a karşı daha itidalli davranılmasından yana olduğu anlaşılıyor.
Dışişleri'nin politikasının gerçekçi ve Türkiye'nin çıkarlarına daha uygun olduğu da görülüyor.
Bu açıdan bakınca Cumhurbaşkanı Sezer'in haziran ayında Tahran'da yapılacak olan ECO (Ekonomik İşbirliği Örgütü) zirvesine katılmasının da doğru olacağı ortaya çıkıyor.
Üstelik bu toplantının uluslararası bir toplantı olduğu ve buna katılmanın Tahran'a resmi ziyaret anlamı taşımadığı da biliniyor.
Öyleyse Cumhurbaşkanı Sezer'in Tahran'daki toplantıya gitmemesi olsa olsa Türkiye'nin bir uluslararası toplantıda elde edeceği avantajları kaybetmesi anlamına gelecektir.
Böyle bir kayba neden olmaya kimsenin hakkı yoktur.
* * *
İRAN'la ilişkilerin düzeltilmesinin iki ülkenin yararına olacağı da meydanda.
İran büyük ve derin tarihi geçmişi olan bir ülke.
Yıllar boyunca Osmanlı ile rekabet içinde oldu ama özellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra aradaki sınır, PKK yuvalanmasına kadar bir barış bölgesi halindeydi.
Humeyni darbesinden sonra İran'ın komşularına rejim ihraç etmek istediği muhakkak.
Tahran'ın gönlünden Türkiye'nin de teokratik bir devlet olması arzusu geçebilir, geçmektedir.
Ama her şeyden önce Türkiye, bir komşu devletin arzu ve isteğiyle, niyetiyle demokratik, laik Cumhuriyet rejimini değiştirecek zafiyet içinde midir?
Hayır.
Bu Türkiye'yi tanımamak olur. Türkiye'ye, 65 milyona haksızlık olur.
Türkiye oluşturduğu demokratik, laik, çağdaş Cumhuriyet'le İslam dünyasında etkin bir örnektir. Ve bu bakımdan İran ve İranlılar için de bir modeldir.
Yani örnek rejim söz konusuysa, bu tehlike olsa olsa Tahran için söz konusu olabilir.
* * *
TÜRKİYE'nin eksiği, teokratik rejim savunucusu bazı İran patentli örgütlerin Türkiye'ye sızmalarını ve faaliyetlerini önleyememektedir.
Anlaşıldığı kadarıyla Türk - İran sınırı yol geçen hanına dönmüştür.
Türkiye'de birkaç milyon İranlı vardır. Özellikle büyük şehirlerimiz farklı siyasi görüşteki İranlıların savaş alanı halindedir. Birçok İranlı ajan Türkiye'de at oynatabilmektedir.
Türkiye'deki Hizbullah'ın ve benzeri örgütlerin 20 yıldır farkında olunamaması, onların izlenmemeleri, faaliyetlerinin ve cinayetlerinin ortaya çıkartılamaması Türkiye'nin ayıbıdır.
Bu faaliyetlerin, bu aşamada doğrudan İran hükümetiyle bağlantısı saptanamadığına göre Türkiye çıkarına uygun yolu tutmalı, resmi ilişkileri, işbirliğini geliştirmenin faydalarını, aksi yolun zararlarını bir kez daha Tahran'a anlatmalıdır.
İki ülkenin tarihinden doğan, coğrafyalarının zorladığı rekabetin; ilişkileri içinden çıkılmaz hale getirmesine Tahran da, Ankara da müsaade etmemelidir.
Bu da ancak temaslar sürdürülerek başarılabilir.


Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr